Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, çeşitli ziyaretler için geldiği Malatya'da birtakım açıklamalarda bulundu. Tekin, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ve Hayat Boyu Öğrenme projeleri çerçevesinde yürütülen eğitim çalışmaları hakkında bilgi verdi. Tekin, Halk Eğitim Merkezleri’nde 13 modülün hazır olduğunu ve din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde Alevilik, Bektaşilik dahil tüm inançların çocuklara doğru şekilde aktarılacağını söyledi. Ayrıca seçmeli dersler arasında klasik ahlâk metinlerinin yer aldığını, dersin önemli kısmının Hazreti Ali’den neşet ettiğini belirtti. Tekin, bu adımların Türkiye’nin demokratikleşmesine, milli birlik ve beraberliğin güçlenmesine hizmet edeceğini vurguladı. Ayrıca, geçmişte Kürtçe konuşan veya inancını özgürce yaşamak isteyen insanların karşılaştığı zorluklara değinerek, bugün devletin yetkililerinin farklı inanç ve kültürlerle bir arada bulunduğunu ifade etti.
Kendi değerlerini tanımadan mezun olan nesil
Ancak söz konusu açıklamaların gerisinde gerçek bir mesele yatıyor: Eğitim, hâlâ Müslüman çocukları kendi medeniyetleriyle buluşturacak bir yapıdan uzak. Kağıt üstünde kapsayıcı görünen müfredat, sınıflara girince çocukları kendi kültürleri ve tarihleriyle tanıştırmıyor. Müslüman çocuklar hâlâ Sadî’ Şirazi'yi, İmam Gazâlî’yi, İmam Rabbânî’yi, Dede Korkut’u ve Necip Fazıl’ı tanımadan mezun oluyor. Kendi klasiklerini öğrenemeyen nesil, Batı düşünürlerinden pasaj ezberlemekle yetiniyor.
Kendi kimliğini seçmeli yapmak
Seçmeli ders mantığı burada tam bir facia. Medeniyetin omurgasını teşkil eden değerlerimizin anlatıldığı dersleri seçmeli yapmak, tamı tamına kökümüze yabancı olduğumuzu beyan etmektir. Çocuklar kendi kimliklerini ve değerlerini seçmeli olarak mı öğrenecek? Neslin temel taşı seçmeli olursa, o nesil köksüz bir şekilde savrulmaya mahkûm olur. Eğitim, çocukları kendi medeniyetleriyle buluşturacak şekilde yeniden inşa edilmelidir.
Müslüman çocuklara parya muamelesi
Bakan Tekin’in övündüğü kapsayıcılık, gerçekte Müslüman çocuklara yönelik bir parya muamelesinin örtüsünden ibaret. Çocuklar hâlâ Batı merkezli modelle şekillendiriliyor, agnostik ve deist bakış açısı dayatılıyor. Bu model, kendi kültürünü, ahlâkını ve dinini öğrenmek isteyen çocukları yalnız bırakıyor. Köklerinden kopmuş bir nesil, modern kelimeleri tekrar eden ama ruhu boş fertler olarak yetişiyor.
Kemalist eğitim sistemi hâlâ okullarda putperest yetiştiriyor. Müslüman çocuklar kendi dininden evvel 80 sene evvel dünyadan ayrılmış bir siyasi külte taptırılıyor. UNESCO’nun gölgesi sınıflarda dolaşıyor ve bu toprakların sesi bastırılıyor.
Baran Dergisi




