Denize bir taş bırakırsın, onun suda bıraktığı etki kıyıya vardığında belli olur. Mesafe uzun ve taşlar çoğalır ise, kıyıya iyi bir dalga olarak vurabilir.

Ne olacak memleketin hali vezninde ara ara konuştuğumuz arkadaşım bir genelgeye dikkat çekti. 18 Ekim 2018 (Eylül de olabilir) tarihli bir genelge.

Klasik tutumdur, “seçim sath-ı mailine” girildiğinde hükümet partileri genellikle vatandaşı sıkmamaya, üzmemeye çalışır, zamları bile erteler. Bir oy bir oydur nihayetinde. Kaygan ve kaypak zeminde yürünmeye başlanmıştır, dikkat etmek gerekir tabii. Normal bu açıdan.

18 Ekim 2018 tarihli genelgeyi çıkaran yer, İçişleri Bakanlığı.

Trafik üzerine hazırlanmış genelge ile emniyet kemeri, cep telefonuyla konuşma, hız limiti gibi “trafik güvenliği”yle alakalı hususlarda emirler iletilmiş. Miş diyorum, genelgeyi görmedim, görenden dinliyorum çünkü.

Kim itiraz edebilir değil mi bu genelgeye? Trafik güvenliği ve kazaları aza indirmek için yazılmış!

Peki, “seçim sath-ı mailinde”, altı ay sonra 30 Mart 2019 belediye seçimleri mevcut, nasıl uygulanmış bu?

Büyük şehirlerde de hissettik bunu ama Anadolu’da çok acımasız uygulanmış anladığım kadarıyla. Vur deyince öldürmüşler! “Hiç görmedikleri kadar itiraz başvurusu yapılmış”; arkadaşım, bir “ilgiliden” bunları duymuş. Küçük şehirlerde bin lira büyük rakam, bunun yarısı kadar tutarda cezayı iki üç defa yediğinizi düşünün?

O cezaların “hırsıyla” 30 Mart seçim sandığına kaç kişinin gittiğini de!

Şu salgının ilk başından beri, normalde hep hükümetin tersine giden “gaypak ve hafif meşrep muhalefetin”, tedbirlerin daha sıkılaştırılması ve cezaların arttırılması taleplerini de düşünün; mevcut 2004 TCK’nu yazan herifin aşı olmamakta direnenlere 30 sene hapis istemesini de!

Muhalefetin, nasılsa fatura adamın tekine (Erdoğan) kesilecek, hem ceza isteriz hem de vatandaş ceza yemekten bıktı namussuzluğunu yaparız, demiyorlarsa “n’olayım!”

İçişleri Bakanlığının genelgesi de, artık kimin aklına uydularsa, üstelik “seçim sath-ı mailinde” yapılmış büyük bir hata olarak görülmeli herhalde.

Garip zaten, genelge yayınlamaya lüzum yok ki bu hususta, trafik ekiplerinin görevi bu değil mi? Ama genelge olursa, vur deyince öldür diye anlayanlar da çıkıyor tabii!

Emniyet güçlerinin görevleri bellidir, “abartın” diye anlaşılacak genelge yağmuru lüzumsuzdur kısaca. Genelge, yönetmelik vs. şeyler hem bir şeyin nasıl tatbik edileceğine, anlaşılacağına dairdir, kısıtlama/yasaklama değil açma/genişletme yönünde yayınlanır. Bürokratik devletlerde ise bu tam tersidir. Vur dedim sen öldürebilirsin, diye anlayacaklara oynanır.

Tek bir taştır genelge, ama peşi sıra atılan taşlar büyük veya orta ölçekli bir dalga olarak sahile vurabilir.

30 Mart 2019 sandığına vuran dalgalara bu genelgenin katkısı nedir acaba?

Görüş: İbrahim Haceviç