Sanatçıda son yıllarda en çok aranan sıfat ‘muhalif’ olsa gerek. Bir kimse sanatçıysa, muhalif olmalı; fakat düzene muhalif olmamalı, öyle statüko düşmanı sanatçı mı olurmuş; yâni böyle iktidardaki siyasî partiye muhalif olmalı ve muhalefeti de ses, renk ve hacim kompozisyonları ile değil, bildiğin “karşıyım ulan alayına” modunda yapmalı ve bunu yaparken de alabildiğine vulgar olmalı.

Sanatçı diyoruz ama bunu demek için kendisine sanatçı diyenlerin kimliğini ortaya çıkaracak sanat eserlerine olan ihtiyacı da gözardı etmiyoruz, yâni ortaya bir eser konacak ve bu eser üzerinden birileri sanatçı kimliğini kazanacak değil mi? Yâni en azından böyle olması icab etmez mi?

Peki, ortada bir eser var mı? Biz araştırmacı gazetecilik usulü ile gidelim dedik ve galerilere baktık, bestelere baktık, kitablara baktık, filmlere baktık, hatta ola ki gizlenmiştir diye şu ân sizin görmediğiniz şu koltuk minderinin altına bile baktık; fakat bir “eser” göremedik. Çok da şey etmemek adına, kasıla kasıla dolaşan bu arkadaşlara bari sanat eseri verememiş sanatçılarımız diyelim dedik, hani henüz verememiş ama…

Bu fikirler etrafında dolaşırken, gözümüze tarihî mimarî eserlerimizden biri takılmaz mı? Ona bakarken, bakarken aklımıza bu sefer başka bir suâl zuhur ediverdi; “sanatçının düzen karşıtlığı ve topluma yeni ufuklar açmaktaki rolü, bildik mânâda yol açan buldozerinkine benzer bir mahiyet mi arz eder yoksa kendi sanat alanındaki enstrüman her neyse onun üzerinden verilen eserlerle ruh cerrahı titizliğinde ufku eşelemek mahiyetinde mi?” deyiverdik.

Demez olaydık.

A, o da ne? Böyle der demez geriye ne eser kaldı, ne sanatçı, ne de ufuk.

Sonra sonra hatırladık bir kez daha. Sanatı yalnız belli çevre ve anlayışın tekeline mahkûm eden, kendilerine karşı çıkanları asarak işe başlayan bir rejim hikayesinin, inşaata dayanan bir iktidarı döneminde, sanatçı da olsa olsa buldozer tıynetli olurdu…

Bunların en büyük eserleri, mutat bir şekilde yayınladıkları, kimsenin okumadığı, bildirilerdir.

Kimsenin okumaması onlar için sorun teşkil etmez tabii. Neticede avam ne anlar yüksek sanattan. Hiç. Anlıyor olsalardı, Erdoğan gibi İslam falan diyen birini başa seçerler miydi?

Bu, “Artiz ne arar la bazarda” diyen dayı vardı hatırlar mısınız, o muhakkak haklıydı.

Görüş: Yavuz Beyoğlu