Asıl kavga iktisat sahasında yaşanmıyor; asıl kavga ahlâk sahasında, cemiyete hâkim olacak kuralların ne olacağı konusunda yaşanıyor ve insanlar bunun bilincinde değiller. Her iktisadî olay, aynı zamanda ahlâkîdir.

Ahlâkın olmadığı yerde gerçek anlamda iktisadın mevcudiyeti mümkün olmadığı gibi, insanı “çıkarını düşünen hayvan” şeklinde tanımlayan ve etki-tepki zincirinin dışına çıkamayacak bir varlık olarak gören tüm çeşitleriyle “determinizmlerin” ne kadar yanıldığı bugün daha iyi anlaşılmaktadır.

İnsan, şuurlu olduğu süre boyunca, diğer canlıların aksine, ahlâk sahibi bir canlıdır ve çıkarını düşünmek de yukarda yaptığımız tarife istinaden bir ahlâkî davranıştır; mesele doğru ahlakın hangisi olduğudur ki o da mutlak fikir gerekli bahsinin önüne bizi getirir bırakır. İbda’nın “Peygamberler olmasaydı medeniyet olmazdı” prensibinden hareketle, mutlak fikir İslâm olmasaydı, cemiyete egemen ahlâk telakkisinin içinde işleyecek bir iktisat da olmazdı diyebiliriz. İslâm iktisat bahsi tam da gelip bu noktaya oturmaktadır: İktisat bir “habitat-çevre” işidir.

Abdullah Kiracı

Makalenin tamamı için TIKLA