Ondaki özgüvene ve ihtişamın büyüsüne kapıldılar! Cennetin anahtarının onda olduğunu zannettiler; bu hayatta cenneti arayanlar, yanlış kapıya sığınmıştı.

1970’lerde Hindistan’da Bhagwan Shree Rajneesh (daha sonraları Osho) isimli bir adam parlayıverdi. Küçük gruplar hâlinde hareket eden bir topluluğun lideriydi. Bhagwan, memleketi çapında konferanslar, kitaplar ve “terapi ayinleri” düzenledi. Bu adam Hindu terapi usulleriyle, insanları mutluluktan ağlatır hâle getirebiliyordu. Bhagwan, kısacık bir süre içerisinde çok daha büyük kitlelere hitap etmeye başladı. Hatta o kadar kuvvetlenmişti ki, yirmi bin kişilik futbol statlarını doldurabilecek çapta tesirli biriydi! İnsanları etkiliyordu, suratında daima tebessüm vardı. Lider ilâhlık iddiasında olmadığını, “yeni bir din kurmadığını” ifade ediyordu. Fakat öyle değildi. İçten içe şeytanî plânını gerçekleştirmek için ince eleyen sık dokuyan Bhagwan'ın, Anond Sheela isimli genel sekreteri vardı. Bhagwan, Hindistan-Pune'de kapitalizm, ruhçuluk ve hatta cinsellik üzerine sohbetler düzenledi. Psikolojik desteğe ihtiyacı olanlar ve maceraperestler, Avustralya, Amerika ve dünyanın muhtelif yerlerinden  Pune'ye, Bhagwan'ın yanına geldiler. Hindistan dışında faaliyet gösteren diğer “cemaat mensupları” iradesiz ve toplum tarafından ezilmiş insanları Pune'ye Bhagwan'ın tapınağa gitmesi için ikna etti.  Bhagwan'ın müritleri turuncu, kendisi ise beyaz Hindu kıyafeti giyiyordu. Müritleri, liderlerinin: “Ben hiçbir bakımdan özel değilim. Tanrı'nın oğlu olduğumu iddia etmiyorum. Basitçe söylüyorum uyuyordum, şimdi uyandım. Siz de uyuyorsunuz, ama uyanabilirsiniz. Ben insanların uyanmasına yardım etmeye devam edeceğim. Uyanmış insan 'yeni insan' olacak. Hıristiyan değil, Hindu değil, İslâm dininden değil, sadece uyanmış bir insan.” ifadelerini duyduktan sonra, ondaki özgüvene ve ihtişamın büyüsüne kapıldılar! Cennetin anahtarının onda olduğunu zannettiler; bu hayatta cenneti arayanlar, yanlış kapıya sığınmıştı.

Bhagwan sonraları bir nevi konsey kurdu. Ruhî boşluktaki insanlar; mimar, avukat, şehir plânlama yetkilileri ve işçiler, yek paydada buluştular. Akl-ı selim olmayanlar çoğaldıkça, adeta bir sırtlan sürüsü hâline geldiler. Cemaat rahatça at koşturabilecek bir mekân istediler. Tam on bin mekanik insanın aynı yerde yaşayabileceği bir “Alamut” inşa etme niyetindeydiler. “Laxmi” isimli kadın mürit görevi üstlendi; akabinde Delhi, Bombay gibi şehirleri gezdi. O süreçte Hindistan'ı, İndira Gandi yönetiyordu. Bu gelişmeler yaşanırken, Bhagwan'a suikast girişiminde bulundular, kimin yaptığı meçhul, belki de olayı kendi tezgâhladı; “Rajneeshpuram” isimli örgüt, suikast teşebbüsünden sonra Hindistan'ı çalkaladı.

1968'de Amerika fikri ortaya atıldı. Cemaatin genel sekreteri Sheela, Amerika'nın özgür bir ülke olduğunu söyledi, “herkesin her istediğini yaptığı” yer... Sheela ve Firavun Bhagwan bir gün ansızın Amerika'ya kaçtılar. Binlerce mürit, liderlerinin ABD'ye gittikten sonra, araba farı görmüş tavşan gibi oldu. Medya Bhagwan'ın Amerika'nın Oregon eyaletinde olduğunu ifşa etti. Rajneespuram'a bağlı  elli küsur kişi, Oregon’un Antelope sınırına, Bhagwan’ın yanı başına gittiler! Cemaate mensup avukatlar “Alamut”u inşa etmek için Amerikan hukuk sistemindeki açıklardan istifade ettiler. Oregon'un Antelope kasabasındaki insanları parayla kandırdılar, yirmi bin dolarlık mülklere, elli bin -gerekiyorsa daha fazlasını- verdiler! Mallarını satanlar büyük şehirlere kaçtı, kalanlar ise Guru'nun Antelope'de kalıcı olmadığını düşünerek, bir süre sabretmeyi plânladı.

Bhagwan ve müritleri, Rasneeshpuram ismiyle aynı bölgede çiftlik açacaklarını öne sürdü. Haşereler gibi gece gündüz çalıştılar, sinema, medya, kitap sektörüne el attılar; buradan akan paralarla inşaat malzemeleri aldılar. Satın aldıkları mülkiyetlerde dağ, taş ne varsa yerle yeksan ettiler. Elektrik şebekeleri, çiftlikler, binalar hepsinden daha önemlisi “bir meditasyon” salonu inşa ettiler. Firavun'un müritleri, çalışmayı ibadet olarak gördüler. Vardiyalı olarak tüm gün çalıştılar, arada sadece yemek yiyip, topluca meditasyonlar yaptılar.  Örgüt genişledikçe göze batmaya başladı.

1978’de Güney Amerika’da bulunan Guyana Kooperatif Cumhuriyeti’nde Jonestown denilen yerde Kaliforniya Kongre Üyesi Leo Ryan’a suikast yapıldı. “Halkın Tapınağı” denilen yerde, Jim Jones isimli bir tarikat lideri vardı. Ryan'a yapılan suikasttan sonra tarikat lideri ve 917 mürit, ormanlık içinde bulunan söz konusu tapınakta siyanürle intihar etti yahut buna zorlandı. Amerikalılar, Bhagwan’ın bağlılarından birisinin de, hâdiseyle alâkalı olduğunu düşündüler. Her ne kadar ispat edilmese de, kayda değer bir husus: Öldürülen kongre üyesinin genç kızının, Ryan, babasından kalan sigorta parasını Bhagwan’ın tarikatına yatırdı. Bu hâdiseden sonra ABD’de tüm televizyon kanalları Bhagwan’ın bir nevi deccal, müritlerinin ise birer şeytanî varlık olduğunu söylediler. Memleket çapındaki tartışmaların arasında, “uyanmış insan, yeni bir dünya” idealiyle insanların akıllarını bulandıran, Bragwan elbette boş durmadı. “Pona’daki Aşram” ismiyle bir film çektirip, sinema sektörüne atıldı. Rajneespuram'ın faaliyetleri Alman bir yönetmen tarafından, film vasıtasıyla Amerikan halkına seyrettirildi. Rüyânın kâbusa dönüşeceği bir şey oldu! Alman yönetmen, Rajneespuram cemaatiyle samimiydi, bundan istifade ederek “terapi odası”na gizli kamera sokarak, ayinlerinden bir tanesini çekme fırsatını yakaladı. Görüntülerde, insanların soyunduğu, birbirlerine hayvanlar gibi bağırdığı, “korku yok, güçlüyüm” gibi ifadelerle kendilerini avuttukları, nefes egzersizleri yaptıkları, ağladıkları ve dahî birbirlerine vurdukları gözüküyordu. Film bu sahneyle yayınlandı; bir Amerikalı kadının, filmle alâkalı Edmund Burde’den iktibas ettiği şey şuydu, “kötülük için gereken tek şey, iyi insanların bir şey yapmamasıdır!” Bragwan ve tarikatı için tökezleyiş süreci başlamıştır!

Bhagwan ve müritleri Oregon’da bulunan Wocko denilen yerde ayrı bir çiftlik kurmak isteyince, tarikata tepkiler daha da arttı. Oregon eyaletindeki “Bin Dost” isimli cemiyet harekete geçti. Bu cemiyetin başında Bill Bowerman isimli şahıs vardı. Kendisi Nike markasının kurucusu ve eski bir Amerikan askeri. Amerika halkı nezdinde kahraman olan Bowerman, tarikata meydan okudu. Vize süresi dolmak üzere olan lider Bhagwan “çiftlik faaliyetlerine devam etmek için” ABD'den talepte bulundu. Göçmenlik Ofisi devreye girdi. Cemaat baskıyı hissedince, bölge halkını rahatsız etmekte etmeye başladı,  Oregon Adalet Bakanlığı “Rajneesh ihbar” diye bir şey kurdu. Bir günde yirmi bin ayrı şikâyet aldı! Lider Bhagwan hep sessiz kaldı, servetine servet kattıkça müritleriyle yaptığı ayinler azaldı. Firavunvarî bu adam, “Hasya” isimli  doktoru kendisiyle özel olarak ilgilenmesi için tembihledi. Bhagwan'ın her şeyini emanet ettiği sekreter Sheela bu durumdan nefret etti, liderini dinletmeye yeltendi. Ses kayıtlarını kontrol eden Sheela bir de ne duysun? Bhagwan“Hasya”ya en acısız şekilde ölmenin formülünü soruyor. Bunun üzerine liderini koruma güdüsüyle hareket eden Sheela hemen harekete geçti, doktora başarılı bir suikast düzenletti!  Tarikatın kendi içerisindeki çekişmeler ve Amerikan hükümetinin Firavun ve müritlerinin üzerine gitmesi, zaten karmaşık olan vaziyeti, çok daha kaotik bir hâle getirdi! Buz dağının yarısından fazlası meydana çıkmıştır artık ve tepesinde uzun süre batmayacak bir güneş açmıştır. Bhagwan kendini Caligula gibi hissetti! Sheela, Rajneespuram'ı terk etti, örgüt içerisindeki bağlıları da onunla hareket etti tabiî. Bunun üzerine saflar yeniden dizayn edildi, Bhagwan örgütün suçlarını genel sekreterinin üzerine yıkarak şu sözlerle savaş ilân etti: “Elinde güç bulunduran insanlar sessizliğimden faydalandı. Sheela ve grubu içimizdeki üç kişiyi öldürmeye kalkıştı. Bunlar suçlu ve cani insanlar... Ya Amerikan polisi devreye girer, ya da benim halkım gerekeni yapar!" Koskoca eyaletin ele geçirilmesi ve eyaleti ele geçirenlerin Amerikan hükümetiyle savaşı bir tür iç savaşa evrildi. FBI, Guru'yu dinlemeye başladı, bu ABD tarihinin en fazla dinlenme vakalarından bir tanesi oldu.

Oregon eyaleti, Guru’nun eyaletten kovulması için yeniden oylama yapmaya karar verd. Guru, barlarda ve restoranlarda, eyalet çapında salgına sebep olacak gıdalar satmaya başladı. Öyle sinsice hareket ediyorlardı ki,  her şeyi plânlamışlardı, yiyecek ve içecekler tam seçim gününde tesirini gösterecekti. Bhagwan'ın intihar etmesine mani olan ve Guru'nun içerisindeki doktor grubuna suikast düzenleyen sekreter Sheela Almanya'daki Stern dergisine röportaj verdi, liderinin kendisine yıkmaya çalıştığı tüm suçları reddetti. Koskoca bir buz kütlesindeki çatlakların çoğalması, Oregon'da bulunan Guru mensuplarını dehşete düşürdü. K. Dave isimli örgüt üyesi, Başsavcı Dave Fronmayer ile anlaştı ve örgütün yaptığı her şeyi itiraf etti. Elli kişilik FBI grubu -300 kişilik asker de hazırda tutuldu-, Guru'nun çiftliğine baskın verdi, suçlamalar ise; komplo, cinayet, içtimaî düzeni bozma ve saire. Durum tam da Makyavel’nin dediği gibiydi; "insanlar ya korkudan, ya da nefretten zarar verirler." Guru mensuplarının bazıları kaçacak delik aradılar. Çatışma çıkabilirdi, beklenmedik bir şey oldu. Bhagwan çiftliğe baskın yapıldığı anda, en yakın yirmi müridiyle iki ayrı jet uçakla kaçtı! Bunu fark eden müritler, birbirinin yüzüne baktıklarında çaresiz ve acınası hâldelerdi. Her biri rengi solmuş, kanı çekilmiş ceset topluluğu görmüş gibiydi. Çiftlikte on yedi bin tabanca mermisi, yirmi Uzi, doksan yedi AK-47 (Keleş) ve bir milyon makineli tüfek mermisi ele geçirildi. Federaller ve Bhagwan arasındaki kedi-fare oyunu pek fazla sürmedi, lider ve yakınındakiler Charlotte'da yakalandı. Amerikan hükümeti Bhagwan'ı prosedür gereği yargıladı, "göçmenlik suçlarının ihlâli sebebiyle" bir yıl mahkum etti. Diğer suçlamaları Almanya'ya kaçan sekreter Sheela'ya (10 sene ceza aldı) yıktılar, lideri hapse göndermekten korktular, sadece Hindistan'a iade etmeyle yetindiler. Böylece topluluk da çil yavrusu gibi dağıldı, çok az kişi liderlerini takip etti. Nihayetinde Bhagwan her şeyin başladığı yerde, 1990'da Pune'de öldü.

Aylık Dergisi 166. Sayı Temmuz 2018