Giriş

İnsanın yaratılış itibariyle pek çok ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ihtiyaçların başında da cemiyet halinde yaşamak gelmektedir. İslâm cemiyetinin temelini aile oluşturmaktadır. İlk aile ilk insan ile birlikte varolmuştur. Allah (c.c) ilk insan Hz. Adem’i yaratmış, peşine aile müessesesini kurabilmek adına eşini yaratmıştır. Allah (c.c): “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının.” (Nisâ: 1) buyurmaktadır.

İnsan neslinin meşru dairede devamına imkân sağlamak ailenin kurulması ile mümkündür. Ailenin kurulabilmesi için bir erkek ve bir kadının şahitler huzurunda nikâh akdi yapmaları gerekmektedir. Nikâhsız birliktelikler, İslâm cemiyetinde hiçbir zaman hoş görülmemiş, cemiyetin temellerini sarsan büyük bir günah olarak nitelendirilmiştir. Nitekim İsrâ Suresi’nde Allah (c.c): “Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur.” (İsrâ: 32) buyurmuştur.

Nikâh yani evlilik, aile olabilmenin ilk ve en önemli şartıdır. Nikâh bağı ile kurulan aile İslâm cemiyetinin temeli olmanın yanı sıra temiz ve sağlıklı nesillerin de garantisidir. Allah (c.c) ve Gaye-İnsan-Ufuk Peygamber nikâhı övmüş ve teşvik etmiştir. Bu bağlamda çalışma ile evliliğin gerekliliği, amacı, tek eşlilik, çok eşlilik konusu, İslâm dinine göre kimler ile evlilik yapılıp yapılmayacağı açıklanmaya çalışılacaktır.

1-Evliliğin Gerekliliği ve Amacı

Evlilik, İslâm cemiyetinin temeli olan aile müessesinin kurulması, erkek ve kadının birlikteliğinin meşru sayılabilmesi için olmazsa olmazdır. Evliliğin Kur’an ve Gaye-İnsan-Ufuk Peygamber’in sünnetinde geniş yer tutması, İslâm’ın evliliğe verdiği önemin tezahürüdür. (Atar, 2007: 112-117) Nitekim Allah (c.c), insanların birbirlerine muhabbet, sevgi ve şefkât bağı ile bağlanmalarını temin için onlara eşler yaratmasını varlığının delillerinden saymıştır. (Rûm: 21) Bekârların evlendirilmesini de bizzat teşvik etmiş, “İçinizden bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah (c.c) onları lütfu ile zenginleştirir. Allah (c.c) lütfu bol olan, bilendir.” (Nûr: 32) buyurmuştur. Gaye-İnsan-Ufuk Peygamber: “Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetime uygun davranmazsa benden değildir. Evlenin. Çünkü ben (kıyamet günü diğer) ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.” (İbn Mâce, Nikâh: 1) buyurarak nikahın sünneti olduğunu ifade etmiş, ümmetinin çoğalmasını teşvik etmiş ve insan neslinin devamının ve çoğalmasının ancak nikâh ile olabileceğine dikkat çekmiştir.

Nikâh erkek ve kadın arasında gerçekleşen hukukî temelleri olan bir meseledir. Fıkıh kitaplarında özellikle Hanefî kaynaklarda nikâhın farz, vacib, sünnet, mubah, mekruh ve haram olarak sınıflandırıldığı görülmektedir. Evlenmediği zaman zinaya düşeceği kesin olan kimselerin evlenmesi farz, zinaya düşme tehlikesi bulunanların evlenmesi vacib, normal durumdaki kişilerin evlenmesi müekked sünnet, evliliğin gereklerini yerine getirme konusunda biraz tereddüt yaşayanların evlenmesi mubah, evliliğin gereklerini yerine getirme konusunda tereddütü fazla olanın evlenmesi mekruh, evliliğin sorumluluğunu yerine getiremeyeceği ve eşine zulüm edeceği kesin olan kimselerin evlenmesi ise haram olarak nitelendirilmiştir. (Esen, 2020:26)

Nikâh bağı ile bağlanıp aile kurmak Kur’an ve Gaye-İnsan-Ufuk Peygamber’in sünnetinde ne kadar teşvik edilmiş ve övülmüşse, nikâhsız birliktelikler de aynı nisbette, cemiyeti yıkan, aile temellerini sarsan, insanoğlunu yıkıma götüren bir fiil olarak görülmüştür. (Esen, 2013: 440-444) Allah (c.c) mü’min kadınlara ve mü’min erkeklere iffetli olmayı, gözlerini haramdan sakınmayı emretmiştir. (Nûr: 30-31)

Erkek ve kadın dışında aynı cinslerin nikâhlanması söz konusu değildir. Nitekim aynı cinslerin evlenmesi, cinsel birliktelik kurması, kesin olarak yasaklanmış ve kınanmıştır. İnsan fıtratına aykırı olan aynı cinslerin birlikteliği, helâk sebebi olarak görülmüştür. (Yaşaroğlu: 2003: 198-200)

Allah (c.c), bu meselede Lût kavmini inananlara örnek olarak göstermiş, gerçekleştirilen fiili sapkınlık, hayâsızlık olarak nitelendirilmiştir. Yaptıkları bu çirkin fiil sebebiyle azaba ve helâke uğradıklarını bildirmiştir.. (A‘râf :80-84; Hûd: 78-83; Enbiyâ: 74; Şuarâ :160-175; Neml 54-58; Ankebût 28-35).

2-Tek Eşlilik-Çok Eşlilik

İslâm cemiyetinde çok eşlilik, erkeğin birden fazla eş alabilmesi anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de Allah (c.c), erkeklerin dört eşe kadar evlenebileceğini bildirmiş, aralarında adaletin sağlanamayacağından korkulduğu durumlarda tek eş ile yetinmenin daha hayırlı olacağını ifade etmiştir. (Nisâ: 3)

Gerek Kur’an ayetleri gerekse Gaye-İnsan-Ufuk Peygamber’in sünneti erkeğin birden fazla kadın ile evlenmesini mubah kılmıştır. Ancak bu durum kesin bir emir değil, ruhsattır.

Müslüman erkeklere, eşler arasında adaleti tesis etmesi durumunda veyahut zarurî durumlarda, cemiyetin fıtrî ve ahlâki yapısının bozulup, nikâhsız birlikteliklerin önüne geçilmesi adına bu ruhsat verilmiştir. (Yılmaz, 2019: 562-563)

Çok eşlilik İslâm’dan önce de var olan bir meseledir. Birden fazla kadınla evlenmeyi İslâm getirmediği gibi eski Bâbiller, Mısırlılar, Atinalılar, İranlılar, Türkler, Slavlar, Cermenler gibi birçok toplumda görülmüştür. Yine İslâm’ın doğuşundan önce Câhiliyye dönemi Arapları arasında da yaygın bir uygulamadır ve sayı sınırlaması da yoktur. (Kevser ve Öğüt, 1993: 365-369)

Çok kadınla evliliğin tarih boyunca birçok sebepleri olmuştur. Çok çocuğa sahip olmak, ailede var olan kişi sayısını artırmak, sosyal ve siyasi çekişmeleri evlilik yoluyla çözüme kavuşturmayı istemek, düşkün durumda bulunan kadınlara sosyal güvence sağlamak başlıca nedenler arasında sayılmıştır. (Demircan, 2003: 31-32)

Anlaşılacağı üzere çok eş ile evlenme meselesi çeşitli sebepler ile birçok toplumda uygulanmıştır. İslâm’ın kabulünden önce yine Câhiliyye Arapları arasında da görülmüştür. İslâm zaten mevcut olan ve sayı sınırlaması da olmayan evlenme biçimine, dört olarak sınırlama getirmiştir.

3-Yasaklanmış Evlilikler

İslâm evliliğe verdiği ehemmiyetin yanında bazı evlilikleri de yasaklamıştır. Yasaklanan evliliklerin başında babanın nikâhladığı kadınlar ile yapılan evlilik gelmektedir. Câhiliyye Arapları arasında yaygın olan bu uygulamayı Allah (c.c), mü’min kullarına yasaklamıştır. (Atar, 2006: 6-8) Allah (c.c) böyle bir evliliği, edepsizlik, iğrenç bir şey ve kötü bir yol olarak nitelendirmiştir. (Nisâ: 22) Babanın nikâhladığı kadınlar ile evliliği yasakladıktan sonra, nikâhlanılması haram olan kadınları Nisâ Suresi’nde şu şekilde sıralamıştır.

“Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşin kızları, kız kardeşin kızları, sizi emziren analarınız, süt bacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer onlarla birleşmiş değilseniz (evliliğiniz son bulduğunda) kızlarını almanızda size bir sakınca yoktur. Kendi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi birden almak da size haram kılındı; ancak geçen geçmiştir, Allah (c.c) çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Nisâ: 23)

Görüldüğü üzere Allah (c.c) yakın akraba ile olan evlilikleri, aynı anda iki kardeş ile yapılacak evlilikleri, süt bağı olan kişiler ile evlilikleri ve eşlerin anneleri ile yapılacak evlilikleri kesin olarak yasaklamış, haram kılmıştır. Gaye-İnsan-Ufuk Peygamber iki kız kardeşin aynı anda nikâh altına alınmasına gelen yasağı genişletmiş ve şöyle buyurmuştur: “Kadın halası, teyzesi, erkek veya kız kardeşinin kızı üzerine (onlarla birlikte) nikâhlanamaz; eğer bunu yaparsanız akrabalık bağlarını koparmış olursunuz.” (Buhâri, Nikâh: 27; Müslim, Nikâh: 37-38) Ayrıca süt bağı ile getirilen yasak için: “Nesep sebebiyle haram olanlar süt emme sebebiyle de haram olur.” (Buhâri, Nikâh: 20) demiştir.

 Evli kadınlarla, eşleri ölmüş veyahut boşanmış kadınlar ile iddet süreleri içerisinde, nikâh yapmak yasaklanan diğer evliliklerdendir. (Nisâ: 24, Bakara: 235) Ayrıca erkeklerin üç talâk ile boşadıkları kadınların, başka bir erkekle evlenip ondan boşanmadan eski kocası ile evlenmesi de yasaklanmıştır. (Bakara: 230) Yukarıda çok evlilik mevzuunda bahsettiğimiz gibi erkeklerin dörtten fazla kadın ile nikâhlanmaları da haram kılınmıştır. (Nisâ: 3)

Kadın veyahut erkek fark etmeksizin müşrik ve kâfirler ile evlilik kesin olarak yasaklanmış, erkeklere Ehl-i Kitap olan iffetli kadınlar ile evlenebilecekleri bildirilmiş, Müslüman kadınların ise gayrimüslim olan erkekler ile evlenmeleri kesin olarak yasaklanmıştır. (Bakara: 221; Mümtehine: 10)

Netice

İslâm cemiyeti, aile müessesine büyük ehemmiyet vermektedir. Gerek Kur’an ayetlerinde gerek Gaye-İnsan-Ufuk Peygamberin sünnetinde nikâh yani evlilik ahlâki ve fıtrî olarak cemiyetin meşru dairede devamını sağlayan yegâne yol olarak görülmüştür. Evlenmek ve aile olmak her zaman övülmüş, bekârların evlendirilmesi teşvik edilmiştir.

İslâm her mevzuda olduğu gibi evlilik mevzuunda da belirli hadler çizmiş, inananların bu hadlere riayet etmelerini istemiştir. Öncelikle nikâhsız birliktelikler kesin bir dille yasaklanmıştır. Böylelikle cemiyetin fıtrî yapısının bozulmasının önüne geçilmiştir. Ayrıca yakın kan bağı olanlar ve süt bağı olanlar ile de evlilik yasaklamış, akrabalık bağlarının fesada uğraması engellenmiştir. Erkeklerin dört eşten fazla evlilik yapması yasaklanmış, çok evlilik yapacaklara adaleti tesis etmeleri bildirilmiş, adaleti gözetmede tereddüt yaşayanlara tek eş ile yetinmeleri salık verilmiştir. Babaların nikâhladığı kadınlar ve iddet bekleyen kadınlar ile evlilik de yasaklanmış, nesillerin temiz kalması sağlanmıştır.

Tüm bu bilgiler neticesinde:

İslâm, cemiyetin temelini aile müessesine dayandırmış, cemiyetin ahlâki ve fıtrî yapısının ancak evlilik ile korunabileceğini savunmuştur. Fert ve cemiyet arası muvazenede köprü vazifesi gören aile müessesesi, cemiyetin devamının teminatı olarak görülmüştür. Evliliğin ve aile olmanın teşvik edilmesi, evlilik mevzuunda hadler koyulması, insan neslinin ruhî ve zihnî yönden temiz kalmasını sağlamak içindir. Parça bütünün habercisidir hikmetinden hareketle, fert, aile ve cemiyet birbirine bağlıdır. Bu bağın en hayatî noktasında ise aile müessesi bulunmaktadır.

KAYNAKÇA

ALİ, Kevser Kâmil, ÖĞÜT, Salim, “Çok Evlilik”, Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi, Cilt: 8, Ankara, 1993.

ATTAR, Fahrettin, “Muharremât”, Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi, Cilt: 31, Ankara, 2006.

ATTAR, Fahrettin, “Nikâh”, Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi, Cilt: 33, Ankara, 2007.

DAVUDOĞLU, Ahmet, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Sönmez Neşriyat, İstanbul, 1985.

DEMİRCAN, Adnan, “Câhiliyye ve Hz Peygamber Döneminde Çok Kadınla Evlilik”, İSTEM, Cilt: 2, 2003, 9-32.

ESEN, Hüseyin, “İslam Hukukunda Aile”, İlahiyat Akademi, Cilt: 11, 2015, 19-56.

ESEN, Hüseyin, “Zina”, Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi, Cilt: 44, Ankara, 2013.

HATİPOĞLU, Haydar, Sünen-i İbni Mace Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları, İstanbul, 2018.

YAŞAROĞLU, M.Kamil, “Livâta”, Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi, Cilt: 27, Ankara, 2003.

YAZIR, Elmalılı M. Hamdi, Kur’an-ı Kerim Türkçe Meali ve Muhtasar Tefsiri, Çelik Yayınevi, İstanbul, 2012.

YILDIRIM, Harun, Sahi-i Buhâri Tercüme ve Şerhi, Sağlam Yayınevi, İstanbul, 2009.

YILMAZ, İbrahim, İslâm Hukukunda Çok Eşliliği Meşru Kılan Şartlar Ve Buna Ruhsat Veren Özel Durumlar” Bilimname, Cilt: 37, 2019, 559-591.

Yazı: Muhammed Yılmaz

Aylık Dergisi 197. Sayı, Şubat 2021