Netanyahu'nun oyun planı artık net: Savaşı mümkün olduğunca uzatmak; Refah'a kadar tüm kara sınırlarını kapatmak; ve denizi Filistinlilerin Gazze'den tek kaçış yolu haline getirmek.

Biden ve AB, kınama sözlerinin dışında bir şey yapmayarak Netanyahu'nun ekmeğine yağ sürdüler. Böyle bir planın altyapısı, Washington'un gönüllü desteğiyle gözlerimizin önünde inşa ediliyor.

Gazze'ye doğrudan yardım yapmak için "geçici bir iskele" inşa ediliyor ve Biden bununla "gıda, su, ilaç ve geçici barınak taşıyan büyük sevkiyatları yapılabileceğini" söyledi. Amaç, "Gazze'ye her gün giren insani yardım miktarında büyük bir artışa" izin vermektir dedi.

Biden sanki liman kendi fikriymiş ve kıtlığa bir yanıtmış gibi davranıyor. Hakikat ise ikisi de değildi.

The Jerusalem Post'a konuşan üst düzey bir diplomatik kaynak, Kıbrıs üzerinden Gazze'ye deniz yolu planının Netanyahu tarafından başlatıldığını söyledi. Kaynak, "Netanyahu, Biden yönetimiyle işbirliği içinde Gazze Şeridi'ndeki sivil nüfusa deniz yoluyla insani yardım sağlanması için inisiyatif aldı" dedi.

Ve bakın iskele nereye inşa ediliyor. Gazze Şehri'nde mükemmel derecede iyi ve daha büyük bir liman zaten mevcut, ancak bu Netanyahu'nun amaçlarına uygun değil. Yeni liman, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin ortasından kuzeyi güneyden ayırmak için açtığı yolun sonunda ortaya çıkıyor. ABD askerleri iskeleyi inşa ederken, buradan gelen yardımlar İsrail ordusu tarafından yönetilecek ya da kontrol edilecek.

Kassam Tugayları, İsrail’e ait bir casusluk noktasını vurdu Kassam Tugayları, İsrail’e ait bir casusluk noktasını vurdu

İskeleyi inşa eden gemi yavaş yavaş Gazze'ye doğru ilerleyip, yeni limanın faaliyete geçmesi iki ayı bulacakken, ABD Donanması kaynakları yardımın denizden Gazze'ye nasıl taşınacağını ilişkin ayrıntıların henüz netleşmediğini söylüyor.

Yol ve liman İsrail ordusunun kontrolü altında olacak; aynı ordu mevcut giriş noktalarını kapatmış ve BM yardım kamyonlarını korumaya çalışan Filistinlileri hedef almıştı. Bölgeyi ve bu çatışmanın tarihini bilen herkes, bu tür bir altyapı için "geçici" kelimesini kullanırken dikkatli olmalıdır.

İşgal altındaki Batı Şeria'daki İsrail tarafından inşa edilen ayrım duvarının intihar bombacılarına karşı geçici bir tepki olması gerekiyordu. Gazze kuşatmasının da geçici olması gerekiyordu. Şimdi de Gazze'de İsrail ordusunun kontrolü altındaki bir limanı kıtlıkla başa çıkmak için geçici bir yapı olarak kabul etmemiz isteniyor.

Bu planlar karşısında bir an önce akıllanması gereken birileri varsa, onlar da İsrail'in planladığı yeni mülteci krizinin varış noktaları olacak olan Kıbrıs, Yunanistan ve İtalya hükümetleri olmalıdır.

AB, Mısır'dan gelen göçü kontrol altına alma anlaşmasının bir parçası olarak 8 milyar dolarlık bir paket açıkladı ve bu paketi, sorunu yaratan kötü yönetimin sahibi Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi rejimine verdi.

Avrupa'nın mantığı şudur: ülkesinde tahribat yaratan ve binlerce Mısırlıyı teknelere binmeye zorlayan bir diktatörü destekleyin ve ardından yarattığı insani sefalet dalgasını çok ihtiyaç duyulan bir gelir akışına dönüştürerek onu ödüllendirin.

İsrail Refah'ı tamamen kapatarak Mısır'ı son stratejik kartından da mahrum bırakmış olacak: Gazze. Arap dünyasının lideri statüsünden vazgeçen, komşuları Sudan ve Libya üzerindeki tüm etkisini kaybeden Sisi'ye tek bir görev kaldı: mültecilere karşı Avrupa'nın "temsilci" kabadayısı olarak hareket etmek.

AB, Netanyahu ile aynı hatayı tekrarlamak üzere: İsrail'in Gazze'ye tüm kara sınırlarından uluslararası yardım akışını durdurmasına izin vermek ve ardından bir sonraki mülteci dalgası için altyapı inşa edilmesine yardımcı olmak. Ne de olsa Suriye'de işe yaradıysa Gazze'de de yarayabilir.

Eğer Brüksel bugün İsrail hükümetinin Gazze planına karşı akıllanmıyorsa, çok yakında Filistinlilerle dolu tekneler Yunanistan adalarına ve İtalya kıyılarına ulaşmaya başladığında akıllanacaktır.

Ancak Washington'un kabul etmesi gereken başka bir nokta daha var. Netanyahu 2002 yılında özel bir vatandaş olarak Kongre'ye Irak'ın işgalinin "doğru bir hamle" olacağı yönünde ifade verdiğinde onu dinlemişlerdi.

ABD dinledi ve bakın ne oldu. Irak'ın işgali tüm bölgeyi kargaşaya sürükleyen, İran'ın Arap dünyasındaki etki alanını büyük ölçüde genişleten ve mezhepsel bölünmeleri yeniden alevlendiren bir olaylar zincirini başlattı.

İsrail artık ABD'nin stratejik bir varlığı ve askeri ortağı değildir. Bölgesel bir savaşın tohumu, kuluçka makinesi ve serasıdır.

Bugün İsrail'in Gazze'yi işgali Arap dünyasını İsrail'e karşı birleştiriyor. Husiler, Kızıldeniz'de Batı gemilerine karşı yürüttükleri kampanya nedeniyle artık tüm Orta Doğu'daki Arapların gözdesi. Ancak ABD politikası Netanyahu tarafından yönlendirilmeye devam ediyor.

Tüm dünyada Arapların kalbinde öfke, tehlikeli ve güçlü bir şekilde mayalanıyor: öfke, derin bir aşağılanma ve suçluluk. Bu, İsraillilerin bu neslinin hiç deneyimlemediği ve iştahının olmadığı varoluşsal bir savaşın sebepleridir.

Biden İsrail'i bu yolda takip ederse, bir sonraki seçimi kaybedecektir. Arap Amerikalılar arasındaki öfke had safhada. Ancak, başkanlıkta o kadar kötü bir performans gösterdi ki Arapların Biden’e karşı tutumlarının stratejik bir önemi de kalmadı.

Ancak ABD, İsrail'in Gazze'yi dev bir mülteci kampına dönüştürmesine ve Filistinlileri yavaş yavaş gemilere binmeye zorlamasına izin verirse bu, Irak işgalinin sonuçlarını gölgede bırakacak büyük bir stratejik vehamet doğuracaktır.

İsrail artık ABD'nin stratejik bir varlığı ve askeri ortağı değildir. Bölgesel bir savaşın tohumu, kuluçka makinesi ve serasıdır. Eğer bu gerçekleşirse, ABD başına gelecek her şeyi hak eder.

David Hearst, Middle East Eye