Yıl başından bu yana tırmanışını sürdüren altın fiyatları, küresel piyasalardaki dalgalanmaların yanı sıra, özellikle merkez bankalarının artan talebiyle yeni zirveleri yokluyor. Bu talep, görünürde ABD dolarının küresel ticaretteki ezici üstünlüğüne ve Batı merkezli finans sisteminin dayattığı kırılganlıklara bir tepki niteliğinde. Ancak alımların gerçek boyutu ve ardındaki stratejik hesaplar, sis perdesinin ardında gizemini korumaya devam ediyor.

Gizlenen devasa stoklar ve 'stratejik sabır'

Merkez bankaları ve devlet kontrolündeki varlık fonlarının altın rezervlerini olduğundan düşük gösterdiği veya 'stratejik bir sabırla' kamuoyundan gizlediği yönündeki analizler, küresel finans çevrelerinde sıkça dile getiriliyor. Goldman Sachs gibi Batılı finans şirketlerinin analistleri dahi, merkez bankalarının aylık yaklaşık 80 ton –takribi 8,5 milyar dolar değerinde– altın alımı gerçekleştirdiğini tahmin ediyor. Bu rakamlar dahi, buzdağının sadece görünen yüzü olabilir.

Özellikle Çin gibi, Batı'nın küresel hegemonyasına alternatif arayışında olduğu bilinen ülkelerin, resmi rezerv verilerini ya gecikmeli açıkladığı ya da kasıtlı olarak düşük gösterdiği bir vakıa. Nitekim Pekin yönetiminin 2015 yılında gerçekleştirdiği iddia edilen 600 tonluk devasa altın alımını, ancak altı yıl sonra kamuoyuna duyurması, bu "gizli el" stratejisinin somut bir örneği. Uzmanlar, Çin'in gerçek altın birikiminin, deklare edilen rakamların çok ötesinde olabileceğine işaret ediyor. ABD menşeli Bloomberg ajansının haberine göre, bu gizli alımların önemli bir kısmı İsviçre üzerinden gerçekleştirilirken, Çin'in yanı sıra kimliği belirsiz diğer alıcıların da bu operasyonlarda aktif rol aldığı belirtiliyor.

Küresel talebin ana dinamosu: Merkez Bankaları

Dünya Altın Konseyi'nin (WGC) verileri, merkez bankaları ve devlet varlık fonlarının yıllık en az 1000 tonluk alımla küresel altın talebinin yaklaşık dörtte birini karşıladığını ortaya koyuyor. Bu, basit bir ekonomik tercihin ötesinde, küresel güç dengelerindeki kaymalara ve yeni bir finansal mimari arayışına işaret eden stratejik bir yönelimdir. HSBC'nin Ocak ayında 72 merkez bankasıyla yaptığı anketin sonuçları da bu tezi destekler nitelikte: Ankete katılanların üçte birinden fazlası 2025'te daha fazla altın almayı planlarken, hiçbirinin satış yapmayı düşünmemesi, bu "altına hücum"un devam edeceğinin habercisi.

Rusya örneği ve doların "silah" olarak kullanılması

Merkez bankalarının bu hummalı altın alım faaliyetlerinin temelinde, ülkelerin ABD dolarına aşırı bağımlılıktan kaynaklanan endişeleri yatıyor. 2022 yılında Rusya'nın döviz rezervlerinin Batılı güçler tarafından dondurulması, birçok ülke için 'acı bir ders' oldu. Bu hadise, doların nasıl siyasi bir baskı aracına dönüştürülebileceğini ve ABD'nin tek taraflı kararlarıyla küresel finans sistemine erişimin keyfi bir şekilde nasıl engellenebileceğini bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Rezervlerin çeşitlendirilmesi ve dolara alternatif arayışları kaçınılmaz hale geldi ve neticede merkez bankalarının altın alım hızı iki katına fırladı.

Silikon Vadisi'nin 'Tekno-Lordları': Milyar dolarlarla siyaseti ve teknolojiyi şekillendiriyorlar
Silikon Vadisi'nin 'Tekno-Lordları': Milyar dolarlarla siyaseti ve teknolojiyi şekillendiriyorlar
İçeriği Görüntüle

Goldman Sachs küresel emtia araştırmaları eş başkanı Daan Struyven'in tespiti de bu gerçeği doğrular nitelikte: "Rezerv yöneticileri için risk hesaplaması değişti." Bu değişim, sadece ekonomik bir riskten ziyade, egemenliğin ve milli menfaatlerin korunmasına yönelik stratejik bir zaruretten kaynaklanmaktadır.

Altının geleceği ve yeni fiyat seviyeleri

Altın fiyatları, Nisan ayında 3 bin 500 dolarlık rekor seviyelerin bir miktar altında seyretse de, ABD'li banka Goldman Sachs, merkez bankalarının alımlarının süreceği öngörüsüyle yıl sonu ons altın fiyat tahminini 3 bin 700 dolarda sabit tutuyor. JPMorgan'ın analizi ise daha da çarpıcı: Rezervlerde sadece %0,5'lik bir kaymanın bile altını 2029 yılında 6 bin dolar gibi astronomik seviyelere taşıyabileceği iddia ediliyor.

Son olarak altının ons fiyatı %0,23'lük bir artışla 3 bin 360 dolardan işlem görürken, ons altın ve dolar kuru üzerinden hesaplanan gram altın ise %0,05'lik bir yükselişle 4 bin 223 liradan alıcı buluyor. Bu rakamlar, altının sadece bir yatırım aracı değil, aynı zamanda küresel belirsizlik ve hegemonya savaşları çağında güvenli bir liman ve stratejik bir varlık olma hüviyetini pekiştirdiğini gösteriyor.