Sıla bebeği, diri diri toprağa gömenler kimlerdi? Sıla bebeği, diri diri toprağa gömenler kimlerdi?

Yepyeni bir nesil yoğurmak borcundayız. Potinin burnundaki çividen saçının en üst teline kadar, yepyeni, dipdiri, yakın maziye doğru hiçbir örnek tanımayan, eşsiz bir zerafet, dikkat, heybet hakimiyet pırıldatıcı bir nesil... Dışından güneş gibi aydınlık bu neslin bütün nuru içinden gelecektir. O nurun ismi de olanca asliyet ve saffiyetiyle İslâm...

Bu nesil, tavan aralarında, bodrumlarda, manevî temelini kaybetmiş camilerde, yalvarıcı esirler gibi namaz kılan babalarını değil, maziye doğru tam beş asır boyunca cedlerinden hiçbirini beğenmeyecek ve eksik bulacak kadar ileri müslüman...

Bu neslin başlıca vasıfları, vecd, heyecan, hareket, cehd, hamle, murakabe, muhasebe, zekâ ve irfan...

Bu nesil, ilk vazife olarak İslâmın, dıştan dar alınlara, kirpi saçlara, kazma dişlere, sefil kılıklara; içten de bütün yenilikleri peşin olarak yasaklayıcı hikmetsiz kabuk ezberciliğine, dünya ve hadiselerden habersiz, ahmaklık mizacına irca edilen, kırgın, bitkin, yılgın, ölgün, ezgin, bezgin örneğini tasfiye edecek ve yerine kendisini heykelleştirecektir.

"Bu nesil gelir mi?" diye düşünmeyin, "bu millet kalır mı?" diye hesap edin! Bu millet kalacaksa bu nesil gelecektir! Allah bağlısı bu millet elbette kalacak ve Allah âşıkı bu nesil şüphesiz gelecek!

Mukaddesatçı gençliğin aralarındaki ihtilafa da aldırmayın! Bir yanda mücerret bir motor kuvveti pekleşirken öbür yandaki mahcup ve pısırık ruh dayanağı elbette birbirinden pay alacak ve ideal âhenk doğacaktır. Bu hayatî noktada hangi taraf öbürüne yan bakarsa haindir.

Necip Fazıl Kısakürek, Çerçeve 6, s. 206, 24 Eylül 1978