Büyük Doğu-İbda

Necip Fazıl'ın müzik anlayışı

Kâinat ritimden ibarettir. Her şey ritmini kaybettiği zaman hastalıklar da artıyor, huzursuz bir toplum doğuyor. Müzikte, sanatta aranan aslında insanın kendi iç sesinde yaratılıştan gelen âhenktir. Necip Fazıl’ın bütün fikriyatı bu âhengin açığa çıkmış hâli, usta bir bestesidir.

Abone Ol

Müzik, hallerin sese giydirilmesidir. Resim renklere, mimarî ise hallerin taşa-mermere giydirilmesidir.

İslâm medeniyeti meşk medeniyetidir. Buna Cibrilî eğitim diyoruz. Cebrail Aleyhisselam Allah Resulüne meşk ediyor. Hz. Peygamber bir nevi onun müezzinliğini yapıyor. Kur’ân yazıyla değil, sesle indirilmiştir.

Meşk usulünün terki, bütün eğitim sistemimizi olduğu gibi mûsikimizi de zayıflatmıştır. Meşk usulü sadece sesi ve bilgiyi değil, hâli de öğrenciye yansıtır ve böylece canlı bir hâl doğar.

Her medeniyette farklı sanat dalları çiçek açar. Kiminde resim, kiminde heykel, kiminde müzik öne çıkar. Görsel olan sanat dalları daha çabuk çiçek açar. Hissî ve ruhî olanların ise ortaya çıkması zordur, uzun zaman alır. Müzik gibi… Osmanlıda müzik, yükselme çağından iki asır sonra duraklama çağında Dede Efendi ve Itrî ile altın çağını yaşar. Mimarî ve şiirde ise Kanuni dönemi zirve sayılır.

Mûsikî tamamiyle metafizik bir sanattır. İfade ettiği sembole göre onda bâtınî (iç) oluş daha hakikîdir. Melodilerin akışı, ardı arkası kesilmeyen hareketli şuurun akışıdır. Mûsikî bizi çok seri bir şekilde müteal-aşkın bir duruma yükseltir. Mantık ve mekândan kurtularak artistik ve ilahî düzenin esasındaki hürriyeti kavratmış olur. Güzelin heyecan veren duygusuna hızlıca ulaştırır.

Yazının tamamı için TIKLAYINIZ

{ "vars": { "account": "UA-216063560-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }