LEVHA: 10 Aralık 1985… Derviş Muhammed ile Seyyid Muhammed Fehim Hazretleri üzerinde düşünüyorum!..

*

ÜSTADIM’ın Van ziyareti dönüşünde uçakta hatırladığı DERVİŞ MUHAMMED hakkındaki rüyâsı ve tâbiri: Dehşet! Bulunduğum nokta ve mezar, (Rüyâda gördüğü), aynen ARVAS dağlarında gördüğüm manzaraydı ve elenmiş, taranmış toprağın yüzüme gözüme sürdüğüm mukaddes merkade tıpatıp uygundu. O zaman bu rüyânın Seyyid Fehim Hazretleri’ne âit bir ruhaniyet belirtisi olduğuna dikkat edememiş ve Kâinat’ın Efendisi’ne varan 33 halkalı zincir üzerinde bir de “Derviş Muhammed” adında bir kolbaşı bulunduğu için tecelliyi ona bağlamıştım. Aynı silsilenin her büyüğünde cezb hassası aynı olduğuna göre arada bir fark görünmezdi ama rüyâmın fiil hâlinde madde âlemine uyması, istikameti SEYYİD FEHİM Hazretleri’ne bağlıyor ve hele onun MUHAMMED FEHİM adını öğrendikten sonra bütün silsile boyunca Efendim’den ve onun Efendisi’nden yön aldığım belli oluyordu. Ziyaretten sonra bende kalan ve en tesirli ilâcın yerine getiremeyeceği intiba, müthiş, müthiş bir hafiflikti!..

*

SEMERKAND-Özbekistan’ın güneyinde bir şehir. (Semerkand: Semer-Kand… Semer-Meyve, yemiş: 740: Mütefekkir… Kand-Şeker, şeker kamışının donmuş suyu: 154: Mehdî Muhammed): 894: MATQOLUTO-Süryanice, “Muvazene, denge”… FÜZUH-Gizli işlerin meydana çıkması: 894: FÜTÜHAT-Fetihler, zaferler… Büyük ebcedle, SEMERKANDÎ: 944: “DERVİŞ MUHAMMED-332” mührü… SEMERKAND. (En büyük ebcedle): 2985: RÜYA’yı gördüğüm tarih… SEYYİD Abdülhakîm Arvasî: 1987: MESTAMGONO-Süryanice, “Koltuk-Taht”… En küçük ebcedle, SEMERKANDÎ: 38: EZEL… EBDAL-Evliya zümresinden bir cemaat: 38: VÂLÂ-Yüksek, âli, refi’… HECL-İki dağ arasındaki çukur ve düz yer: 38: ŞİFAHÂNE-Hastahâne… Küçük ebcedle, SEMERKANDÎ: 464: DEST-El. Kudret. Kuvvet. Fayda. Nefyetmek. Yardım. Âli makam. İkmâl: 464: DİLALET-Kılavuzluk etmek… VEZANET-Fikir ve görüş isabeti. Ölçülü olma: 464: EFZUNÎ ÖMR-Ömrü uzun… Noktasız harflerle, İFRAT HÂLDE TECRİD: 1463: MEHDÎ MUHAMMED MİRZABEYOĞLU.

*

DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDÎ: 612 + 464= 1076: QALİL-Süryanice, “Tez”. (Te’z-Cenk edip döğüşürken yoldaşını gözetmek. Yara. Kelm: 1408: “Semerkandî Derviş Muhammed-332”, mührü)… Süryanice, HLAM-Rüyâ görmek: 76: MELE-Süryanice, “Lûgat”… (Süryanice, Tahazzui-Hazır: 1408: Cerrare-Akreb. Cerrar, cer yapan,  nakid toplayan”… Tebevvü’-Makam tutmak: 1408: L’aksurya-Süryanicede, nefyetmek, faydalıyı tutup zararlıyı atmak)… LEHÜMA-O ikisi, o ikisi için: 1076: QOMUDO-Süryanice, Aktör”. (Rüyâda gelen mânâ; Üstadım, “en büyük aktör sensin, bu bir gerçek!” diyor)

*

BÜYÜK DOĞU’nun Çıkış Tarihi: 1943: “DERVİŞ MUHAMMED-332”, mührü… Süryanice, TAFNĞUTO-Hakikat: 1943: LÂHZA-Bir ân. (Noktalama: Hakikat değişiyor daha bitmeden cümle / Koşuyorum yetişmek için bütün gücümle!)… Küçük ebcedle, “SEMERKANDΠ DERVİŞ MUHAMMED-332”, mührü: 888: ANAZOLU-Arabça, “Anadolu”… Büyük ebcedle, “SEMERKANDÎ DERVİŞ MUHAMMED-332” mührü: 2120= 122: SYOMO-Süryanice, “Remz”… En büyük ebcedle, “SEMERKANDÎ DERVİŞ MUHAMMED-332” mührü: 6150: GAZYUNO QESO-Süryanice, “Ölüm Odası”… BÜTÜN FİKRİN GEREKLİLİĞİ: 2154: MEHDÎ MUHAMMED.
 

SEYYİD MUHAMMED FEHİM

 
SEYYİD MUHAMMED FEHİM: 291: RAKI’-Eğilen, rüku’ eden. (Rak’-Eğilmek: 290: Kirin-Kürtçe, “Yapıp, etme. Amel”… Rak-Erkek yengeç. “Seretan. Nath, başvuran menzili”: 301: Semar-Duru süt… Uhuz-Göz ağrısı: 301: Ahz-Alma. Tutma. Kabul etme. Çile çekme)… Süryanice, TAYOYO QUBARNİTİ KUSTO-Kaptan Kusto Müslüman: 1292: KAFO MACES-Süryanice, “Avuç içi titremesi”… Süryanice, FĞORU-Bant. Şerit. (İtalyanca, Figaro: Berber. Hallak, saç ve sakal kesen. Fransızca, Figaro: Fren. Durduran, engelleyen… İngilizce, Bend: İki şeyi birbirine bağlama… Bant: 453: İstanbul’un fethi): 1292: BSOYO SOKOLO-Süryanice, “Zihin Kontrolu”. (Süryanice, Nafşo Qoyumuto-Zihin Kontrolü: 970: Derviş Muhammed Hazretleri’nin, halife olarak posta oturuşunun Hicri tarihi… Milâdi olarak: 1563: Qeleyto Homon-Süryanice’de, Ölüm Odası)… BERGAMAN-Ejder. Büyük yılan: 293: SABİR-Altun ismi.

*

Süryanice, MSAMCLO MHAMAD-332 HATMO - “Derviş Muhammed-332” Mührü: 1064: MEHDİYYE-Mehdi’ye âit ve müteallik… SEYYİD MUHAMMED FEHİM: 63: GAVNO-Süryanice, “Reng”. (Renk: Bulanık su. Suret. Sıfat… Hı harfi, Allah’ın Hakîm ismi, Şekil ve Suret mertebesi, Kamer menzillerinden Nahiye menzili… Nahiye: Bölge… Nuhye: Akıl, zekâ, anlayış. Men eden, tahdit eden… Dahiye: Nahiye. Kurbanlık hayvan… Kutr-Nahiye. Kütre, avcılar kümesi, grubu: 706: Fikir Kahramanı - “aynı ebcedle aktör”… Nahiye menzili: Hek’a menzili… Hek’a: Atın göğsündeki daire. “Hayalî daire” gizli daire)… ABA ETAN KUTVANİYETAN-Kutvaniyetan: 1063: YAVMO-Süryanice, “Yevmiye”. (Yevm: Gün. Gece ve Gündüz)

*

 (LEVHA: 18 Ocak 1984… Siyah renkli bir gömlek… Üzerinde 14 ve 40 rakamları ki, 1440 diye okuyorum… Gömlek Muammer Bey’e âitmiş… Nasıl hesapladıysam, onları toplayınca 63 sayısı çıkıyor ve bu onun yaşı imiş… 1440 ise, Hicri sene imiş!)… Akad Lûgatı’nda, ŞALMON-Siyah: 417: NECİB FAZIL KISAKÜREK… Süryanice, GAH-Taşmak. Tag. Basar. İcâd: 1014: SALİH Mirzabeyoğlu… Boşnak dilinden, CELO-Baş. Kafa: 40: HUYODO-Süryanice, “Vahdet”… HİCRİ sene: 1440: TAHATTÜM-Hatem yüzük takınmak. Ariflerin gönlüne Allah’ın koyduğu işaret… Hicri 1440: Miladî 2012. (Babamın vefat ettiği sene)… SEYYİD MUHAMMED FEHİM: 63: ALLAH Sevgilisi’nin vefat ettiği yaş.

*

Büyük ebcedle, SEYYİD MUHAMMED FEHİM: 578: TASAFFUH-Yaprak yaprak olma. Levha hâline konulma… MUHASSİL-Sütü çok emdiğinden hasta olan çocuk: 578: MÜSTAHMİL-Yüklenen (Yevmiye: Allah o yükü taşıyabildiğin için sana veriyor, sevinmelisin!)… TESAFUH-Elele tutuşmak: 578: TEFAHHUS-Bir şeyin, bir meselenin içyüzünü araştırmak… TESAFFUH-Safha safha nazar etme, bir bir düşünme: 578: NOMUSOİT-Adlî. (Adliye ve Adlî Tıbb: Hukuk ve Adlî Tıbb tezi)… MÜSTEV’İB-İçine alan, ihtiva eden. Tutan. Kaplayan: 578: QELEYTO CUNDONO-Ölüm Odası. “B-Yedi Koğuşu”.

*

En büyük ebcedle, SEYYİD MUHAMMED FEHİM: 5624: BÜYÜK DOĞU TAKDİMİ-İdeolocya Örgüsü’nün “Büyük Doğu” başlığı ile başlayan giriş kısmı ve Üstadım’ın “Bütün hüviyetimi gösteren” takdim yazısı KKM… Süryanice, BAŞ’ME D’MORYO-Bismillah: 614: BÜYÜ DOĞU TAKDİM(İ)… TATHİR-Kassar. Yıkayıp pak etmek. Temizlemek. Tahir kılmak. (Kassar: Yıkayıcı, yıkayan. Leke çıkaran… İbrahim Kassaroğlu-Bir velinin ismi: 1691: Hass-Kâmil ve ileri gelenler topluluğu… Ahfa-Çok gizli, pek gizli: 691: Tasabbur-Sabretme… Salih-Karayılan: 691: İlhan-Hükümdar… Levha: 7 Temmuz 1983… Üstadım’ın elinde, Büyük Doğu’ya benzer bir dergi var… Sahilde bir kanepeye oturmuş, onun gösterdiği bir resme bakıyoruz: Abdülhakîm Arvasî Hazretleri ve yanında duran biri… Üstadım, o resimdeki kişi için, “İbrahim Kassaroğlu” diyor… Ve yavaş bir sesle onun konuşmasını taklid ediyor!): 624: HATTİYYE-Canı, kıymeti yüce olmak. Küçük ok… HUTUT-Yazılar. Çizgiler. Yollar: 624: HATUT-Yeri tırnağıyla kazıyıp çizgiler çizen vahşî sığır… TAHYE-Bulut parçası. “Taha, bulut”. (Süper Nova; enerjisi biten büyük yıldızların, şiddetle patlaması durumu. “Bir sır”… Süper Nova patlamasının bilinen en şiddetlisi, Çin’den 1854 yılında 23 gün-gündüz de görülmüş, haftalarca da Venüs’ten daha parlak görünen, iki sene de rahatça görülen Yengeç bulutsusu; Boğa takım yıldızı yönünde yer alan… Ha harfi, Allah’ın Ahir ismi, Heba mertebesi, Kamer menzillerinden “Deberan-Bir işin neticesi, sonu” ile ilgilidir; Boğa Burcu’nda yer alan beş yıldız… Kamer menzillerinden “Seretan-Yengeç. Nath-Tos vuran, başvuran”; Allah’ın Mübdi ismi ve İlk Kalem mertebesi ile ilgili… Koç Burcu, unsuru Ateş, yıldızı Mirruh, vücutta tesir yeri Kafa-Beyin, simya’da “Kül etme” safhası… Fürfur-Semiz ve besili koyun. Koç: 565: Seyyid Abdülhakîm Arvasî… İngilizce, Skull: Kafa. Kafatası… İngilizce, “okul” kelimesinin okunuşu, Skul: Okul. Ekol): 624: MÜTEDEFFİK-Fışkıran su. “Fıskiye”. (Levha: Mayıs 1984… Üstadım’ın elinde iki sayfa var… Birinde “Su” isimli şiirim, öbüründe “Batan Güneş” isimli şiirim)

*

BATAN GÜNEŞ: Rüzgârda iplik iplik / Işık döken fıskiye / Akıp gidiyor bildik / Hevesinde kafiye: / —“Son matem toplantısı murad mülküne maksat / Kül yığını bir dekor yılan derisi zaman / Sönmüş kandiller gibi paslı hafızalardan / Uzak… tükenmiş benliğimden fışkırır hayat”… Hasret dinlensin diye / Buzlu camda gerdanlık / Sihir dili hediye / Yabancıya karanlık! —1983

*

SU: Tükenmez seferinde köpük köpük dalgalar / Suyun derdi kendinde hasret kaygı ve umut / İki aşık oturmuş bir merkezden halkalar / Suya düşmüş bir kundak eller üstünde tabut… Körpe dallar hevesi hep yeniden tomurcuk / İnsan kaygan bir yaprak rüzgârın bûsesinde / Sessiz sessiz ağlarken meme bekleyen çocuk / Bir sırrın fısıltısı akan suyun sesinde… —Zoru alteden çile suda akan bahtiyâr / Zaman suda işledi şimdi sularda gizli / Durgun suyun kokusu nasibiyle ihtiyar / Geleni karşılıyor mehtâbın nurdan izi!”… Herşey suda başladı suya düştü ayrılık / Kayada tutan yosun sözlükteki isimler / Nefes nefese sular petek içinde varlık / Sürüp giden hâtıra zarfa konmuş resimler… Bilmem hangi sularda davetiyem sarılmış / Yemyeşil bir gecede ayrılık kaçırılmış / Kelimeye dökülmüş şırıl şırıl bir akış / —“Yüzünü görmek için herşeyden vazgeçilir!” —1984

*

HEVE en-NECM-Yıldız Kaydı. (Heva: İstek. Nefsin isteği. Düşkünlük: 12: Hwa-Süryanice, “Ol” emri… Heva-İki şeyin arasının uzaklığı. Yerle gök arası. Her bir boş yer. Yukarıdan aşağıya inmek. “Mesele halletmek. Tecelli etmek”: 21: Ayda-Süryanice, “Kim? Ne? Nerden?” hüviyet sorusu… Süryanice, Avdî-Şükretmek: 21: Dahbo-Süryanice, “Altun”… Te harfi, Allah’ın “Şekûr-Şükürleri kabul eden” ismi, Esir mertebesi ve Kamer menzillerinden “Kalb”e işaret eder… Necm-Yıldız. Belirli olan vakit. Belirli vakitte yapılan vazife. Kısım kısım oluş: 93: Be-Nâm-Malûm bir isimle tesmiye edilen… Batin-Koltuk: 93: Fevz-Kurtuluş, zafer. Muvaffakiyet. Selâmet): 156: GONK. (Üstadım, Takdim yazımı verdiği zaman, onu “İstikbâl İslâmındır”ın başına koymamı istedi ve ekledi: Önce gongu çalacaksın, herkes dönüp bakacak, sonra gerisini koyacaksın!)… Süryanice, QURŞACNO KAVKBO-Kayan Yıldız: 1386: DERVİŞ MUHAMMED-332”, mührü. (Küçük ebcedle)

*

MUHYİDDİN-İ Arabî Hazretleri: Allah “Vüdd-Sabit sevgi” diye isimlendirilmesi itibariyle sevgisi sabit olandır. “Vüdd” diye isimlendirilmesi dedik, çünkü bu keyfiyetin 4 hâli, her hâlin kendisiyle tanındığı bir ismi vardır: “Heva, Vüdd, Hûb ve Aşk!”… Sevginin kalbe ilk düşmesi ve orada gerçekleşmesine “Heva” denir. Bu kelime, “Yıldız kaydı” anlamındaki “Heve en-necm” ifâdesinden türetilmiştir. Ardından Vüdd (Müveddet) gelir. Vüdd, “sevginin sabit olması” demektir. Böyle bir durumda seven sevdiğinin iradesine göre hareket eder. Ardından aşk gelir. Aşk, sevinin kalbi sarması demektir. Kelime, asma ve benzeri ağaçlara sarılan dikenli sarmaşık anlamındaki “Aşaka”dan türetilmiştir. Aşk, sevenin kalbini sarar, onu sevgiliden başkasına bakamayacak hâle getirerek kör yapar. (Kul aşkında had, Hadîs’te: Sevgini ihtiyat ve itidal üzerine bina et ki, belki bir gün o sevdiğin sana kızar da senden sevgi zamanında aldığı esrarla seni bağlamaya kalkar; nefretini de ihtiyat ve itidal üzere bina et ki, belki bir gün kapıldığın nefret, muhabbete döner de sonra sevdiğine karşı yaptıklarından utanırsın!)


Baran Dergisi 431. Sayı