İslâm, ordu ve askerliği sımsıkı tutar.

Eski Türklerin "Altın ordu" ve Almanların "Büyük ordu" mefküreleri bizzat mâlik bulunmadıkları hakikat ve ruha dayalı olarak, İslâmdadır.

İslâm, "herkes ne yaparsa yapsın, ben kendime bakayım" diyen ferdî ve pasif bir müessise olmadığı, her ferdî tek tek ve bütün insanlık plânını topyekün kurtarmaya memur biricik ve aktif bir ruh temsil attığı için, hiçbir ferdî, hiçbir cemiyeti ve hiçbir dünyayı kendi haline bırakamaz; mutlaka kurtarmak ve ebedî devlete ulaştırmak ister. Bunun için de, fikir ve mâna ile dolu, maddî kuvvet ordusunu teşkilâtlandırır. Farz olan cihâdın, İslâm devletine yüklediği vazife...

İslâm düşmanlarının anlayamadıkları ve anlayamıyacakları şudur ki, bir operatörün elindeki neşter gibi, İslâm ordusunun kılıcı, yalnız merhametin, âzâmî lutuf ve ihsanın âletidir. Zira, ameliyat olmamak için tepinen bir ölüm hastasından farksız olanları, istedikleri kadar tepinsinler ve çatlasınlar, kurtaracak, hem de zorla kurtaracaktır.

İslâmın gönül ve iman tarafında zora yer yoktur; ve dinde ikrah olmadığı, Allahın emridir. Fakat son safhada işi gönlün nihaî hükmüne bırakan İslâm, ilk safhada, gönlü karartan bütün pasları kaldırıcı ve onu bütün menfi tesirler dışında kendi karariyle başbaşa bırakıcı maddî tedbirleri bilfiil almakla mükelleftir. Amelîyattan sonra saadete kavuşan hastanın doktora minnettarlığını düşünelim!.

İslâmın kılıcı bizzat merhamettir. Hıristiyanlıktaki sun’î merhamet edebiyatı değil...

Necip Fazıl, Erzurum’da öyle bir nutuk atmış ki... Necip Fazıl, Erzurum’da öyle bir nutuk atmış ki...

Ölümsüzlüğü getiren İslâm, zaferden sağ salim dönenle, kanını cenk topraklarına içirip Allah uğrunda ölene ait olmak üzere, ordusu için iki eşsiz ölümsüzlük rütbesi getirmiştir: gazi ve şehid... Hiçbir ordu mefküresi, dâva ve aksiyon yolundaki mücadeleci insanoğlunun ayaklarını, bundan daha sağlam iki temel üzerine dayayamaz.

İslâm ordusunun gayesi "Allah adını yükseltmek" tir. Böyle bir nâmütenahîlik pınarından su içen ordunun, beşeri akıl ve ilimle donatılmış ve en ileri ve en pırıltılı bir nizam belirtmesi, bu nizamın insan ve âlet vahidleriyle şiir üstü bir dış mimarî ve insan üstü bir iç ruh belirtmesi şarttır.

İdeolocya Örgüsü, Necip Fazıl Kısakürek