LEVHA: 13 Ocak 1990… Yabancı ve yaşlı bir tiyatrocu… Çok meşhur… Birkaç sene sonra bir yerden tiyatrocu yetiştirmek üzere çocuk alacakmış… Burslu filân vakıf var herhâlde… “Bu kutsal meslek” gibi lâflarla, ortada hislenip ağlanacak bir durum… Gayet geniş bir beton saha içinde, güzel bir bina helâ imiş… Yüksekte kalan ve dikenli telle çevrili o sahaya, dar bir asma merdivenle çıkılıyor… Bana çabuk olmamı ve yüzümü boyamamı söylüyorlar; ben de tiyatrocu olarak sahneye çıkacağım… “Tamam! Bir tuvalete gireyim de!” diyorum… Benim yüzümü ablam boyayacaktı ama, çok savsaklamamdan boyamıyor… Ben bütün yüzümü maske gibi, MAVİ boyayla sıvadım… Rahmetli Adile Teyzem, o mavi üzerine başka renkle gözlerimi boyayacak… Kaşımın hemen altında boyanın dökülüşünü, altına sürdüğüm maddeyi iyi süremememe bağlıyor.

*

İspanyolca, TARJİTA DE İDENTİDRO-Kimlik Kartı. Hüviyet Cüzdanı: 1486: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. “En küçük ebcedle”… Arnavutça, BOJATİS-Boyamak: 486: MÜT’EME-İkiz doğmak. “Ben’de herşey galibine tâbi olarak”. (Zahir ve Bâtın, Allah ve kulu, Allah Sevgilisi ve Tâbi olan, “O” ve Ben… Hindu-Esmer adam. Yüzdeki benek, ben. Zuhal gezegeni. “Kova Burcu yıldızıdır. Unsuru, Hava, tabiatı Sıcak-Nemli, türü Sabit, vücutta tesir yeri Bacaklar-Ayak bilekleri, simya’da Çoğaltma safhası”: 65: Deyyan-Kahhar. Herkesin hesabını ve hakkını en iyi bilen ve veren. “Kahhar, Allah’ın 99 güzel isminden biridir”. Hasîb. Hâkim. Hakîm. Kâdir. Raî. “Vâli. Ruh”… Enbiya-Peygamberler. Nebiler: 65: Babeyn-İki kapı. Dünya ve ahiret… Necib-Soylu. Asil. Mirza. “Necib, Allah Sevgilisi’nin bir atının ismidir”: 65: Mekad-Yakın olmak. Yakınlık. “Yay. Kusto”… Muzoğo-Süryanice, “Hava, iklim, ısı derecesi, karışım, sıcaklık, birleşim”: 1065: Nesre-Didiklemek. Saçmak. Kamer menzillerinden biri; Kürsî mertebesi, Allah’ın Şekür ismi ve Kef harfi ile ilgilidir… Mavi, Kelime-i Tevhid nuru ile alâkalıdır!)… ÜL’ÜBAN-Oyuncu. Aktör: 154: MEHDÎ MUHAMMED. (Süryanice, Msamclo Mhamad-332 Hatmo-Derviş Muhammed-332 Mührü: 1064: Mehdiyye-Mehdi’ye âit ve müteallik. Hediye. Armağan… Kıpçak dilinde, Üzen-Haliç. Ağaç kütüğü. Rekaketsiz ifade, güzel söz. Ruhî, çile: 64: Vicdan-İnsanın içindeki iyi ve kötüyü ayırdedebilen ve iyilik etmekten lezzet duyan, kötülükten elem alan mânevî his. Kendinden geçme, dalma. Bir şeyi bir hâlde görme, bulma. Duyma, duygu. İnanç, şuur. Bâtın ile Hakkı tanımak. Din. Yol. “Herşey gibi merhamet’in kökü de cesarettir!”… Süryanice, Nboğo-Zuhur: 1063: Ağono-Süryanice, “Savaş, çarpışma, ayaklanma, darbe, karşı darbe”… Süryanice, Yavmo-Gün. Yevm: 1063: Gavno-Süryanice, “Renk”… Yevmiye: Allah Resûlü, “Dünya’nın neş’esi gitti, kedureti kaldı!” diyor. Bunu o kadar derinden duyuyorum ki! Keder başka, keduret başka; keduret, kederin hâli… Süryanice, Hato Hfuğyo-Yeni Devir. “Allah Sevgilisi’nin Veda Haccı’nda söylediği keduret, O’nun irtihalinden sonraya âit bir işarettir. O’ndan sonrasına âit devrin sonu, bizim devrimiz, sonun sonuncusunun içinde bir devir”: 1525: Mcisuto-Süryanice, “Cin hastalığı”… Allah’ın vahyine muhatab Peygamber ve o nura doğrudan muhatab Sahabî; bundan sonra, sözkonusu asıla nisbetle gölge… Mevlânâ Celâleddin-i Rumî Hazretleri: “Allah, Muhammed Mustafa suretinde göründü ve Onun vefatıyla gizlendi!” buyurur… “Cin-Gizliler, gizli varlıklar” bahsinin bu hususa âit ilgileri içinde, gizliler, asla ulaşma icadları; gizlinin, o yönü ve bizim amelimizi ifâde eden bu yönü. “Cin hastalığı”nı geniş mânâsıyla “dindeki gizliliklerin açık edilmesi” arzu ve vecdi diye anlamalı… İngilizce, Blue: Mavi… İngilizce, Blues: Keder. “Allah ve Resûlü’ne, onun dostlarına uzaklığı böyle bilen; hep yakına, yakından yakına duyulan hasret!”… Boşnak dilinde, Farbar-Boyama: 484: Mütekebkib-Kaftanına bürünmüş… Mütehavvil-Bir hâlde durmayan, başka şekle girip değişen. Bir yerden diğer yere nakleden: 484: Dejstvo-Boşnakça, “Tesir”… Kaptan Gusto Müslüman: 1484: Sebro Gaboro-Süryanice, “Fikir Kahramanı” demek… Dünya Çapında Bir Hadise-Takdim yazımın alt başlığı: 1053: Ahmed-Allah Sevgilisi’nin bir ismi. “Ve İmâm-ı Rabbanî Hazretleri ile Üstadım’ın”… Cin: 53: Evham-Zann. Korku. Nefyi gerekeni sezme. “Sistemli şübheyi bir metod edinerek, ihtimaller arasında davasını isbatlama; kuvvetli bir idrak işidir!”… Yevmiye: Gönüldaş Yayınları’nı kapatıyoruz. Çek alıyoruz. Üstadım, bu bahis üzerinde: “Sizin çek meselesi ne oldu?”… —Hüsniniyet meselesi efendim… —“Nasıl hüsniniyet meselesi, daha vakti gelmedi mi?”… —Gelmedi de… / Herkesin farkında olmadan ve üzerinde durmadan gerçekleştiriverdiği basitleri, üzerinde durduğum için gerçekleştirememem ve bir zaman neredeyse bakkaldan bir ekmek almamı bile güçleştiren, aracılara sahte vücut veren hâlimden bir iz, bir nişân, bir misâl… Her ân, en küçük hareketimizin bile olmaması için sonsuz sebeb varken olabilmesine şaşmadan, zaten öyle olması şartı varmış gibi ve belki de bu yüzden, nefs emniyeti ve tabiilik içinde yaşıyoruz. Nefes almak bile ne?.. Ağzımdan çıkan birtakım seslerin mânâyı karşı tarafın ruh yuvasındaki mutabakat olarak bulması, iki insanın anlaşabilmesi ne?.. İşte, topyekün hayatı durdurabilecek bir basitin ukdesi: “Efendim, bakkala gidiyoruz ve adama parayı vererek tabiî olarak yapması gereken şeyi bekliyoruz. Adam parayı kasaya atıp –ne istiyorsun?– dese, parayı verdiğimizi isbat edemeyiz… —Aaa!.. Tabiî tabiî! Ben hep söylerim zaten, “kesin bir şey yok!” diye. Demek sende de oluyor. Berber traş ederken hep huylanırdım, eli bir kaysa gırtlağımı kesecek; bende hep vehimdi bu. Şah-ı Nakşîbend Hazretleri’nin hep devam ettiği ölçü: “Allah’tan başka davranış-kuvvet sahibi yoktur!”… Nakşîlik bütün ruh inceliklerini toplayan yol… Çok güzel bir söz söylemiştin; “ayakta duruşuma hayret ediyorum!” diye. Ben öyle kuru-sıkı pohpoha bakmam, bir söz fetheder beni!)

*

Boşnak dilinde, BOJADİSATİ-Boyamak: 501: RUDARSKİ-Boşnak dilinde, “Maden ve madencilikle ilgili. Ağır, yorucu, zahmetli”… Süryanice, TAYOYUTO MQABLUNO MLİLUTO-Süryanice, “İslâma Muhatab Anlayış”: 1501: ĞŞAR-Süryanice, “Köprü inşâ etmek”… Boşnak dilinde, PLESHT-Pire: 501: AUTOMOBİL-Boşnak dilinde, “Zâtıyla Hareketli”… Lâtince, STRİCTURA-Metal: 1280: NAKA-İ SALİH-Kendisinde “Kendinden Zuhur” ve “Fütuhî” hikmet tecelli eden Peygamber’in mucizesi. (Nâka-Dişi deve. Bir yıldız ismi. Sivilce: 156: Kumî-“Kalk!” mânâsında emir… Naka-Kumdan meydana gelmiş tepe: 151: Mehdî Muhammed)… Arabça, REMLİ-Kumdan biten ot. (İbranice, Ot: Harf. “Kelime. Kültür”… Rüya: Yerden biten ot… Süryanice, Helmonoyo-Rüyâ gibi: 154: Mehdî Muhammed): 1280: RAB GAYSO-Süryanice, “Kumandan”

*

Lâtince, DEPİNGO-Boyamak: 1073: CÜMMEL-Harflerin sayı değerlerine göre hesablanması. Ebced. Birkaç urganın birleştirilmesiyle meydana gelen gemi halatı. (Arab alfabesinin bütün harflerinin ebced değeri toplamı: 5995: Qeleyto Tkolo-Süryanice, “Ölüm Odası”… Süryanice, Tılai “Cesro Fores”-Mehdi’yi Hamil On Süvari: 5995= 1000: Mehdî Salih Mirzabeyoğlu)… HAMKE-Bit. “Nokta. Sıfır. On. Beş. Zirve”. (Rüyâda gelen mânâ; Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin bir yazısında benim için, “Bit ve pire hakkında en çok yazan odur!” deniyor… Ebu Bekir Muhammed bin Ali-Muhyiddin-i Arabî: 485: Kaptan Gusto Müslüman-Üstadım’ın hüviyetimi çerçeveleyen takdimi): 1072= 73: İSTİSAK-Bir kimseden itimad edilir bir vesika veya sened alma… SECCADE-Namaz örtüsü. Küçük halı. Haliçe: 73: SÜCUD-Secdeye varmak. “Bitki’ye misâl”. (Ebcedi 500 olan Se harfi, Allah’ın “Rezzak-Rızık dağıtan” ismi, Bitkiler mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’du’l Bul’a işaret eder; Değirmen taşının tane dökülen yeri; Mavera’dan Sema mertebelerine dökülen maddî ve mânevî rızıkların hisseleneceği yer)… TERKİN-Boyama, yazma. Bozulma, bozma, deberan. Çizme, silme. (Re harfi, Allah’ın “Musavvir-Şekil ve suret veren” ismi, 5. Sema mertebesi, Kamer menzillerinden “Gafr-Örtme, setretme. Silme. Boyama. Allah’ın affı”na işaret eder… Arnavutça, Gaffure: Yengeç. “Yengeç Burcu”… Yengeç Burcu’nun unsuru Su, yıldızı Ay, vücutta tesir yeri Göğüs-Karın, simya’da “Çözme, deberan” safhasına işaret eder… Bir şeyin sistem çözümü, onun daha üst veya düşük seviyeye geçişi ile ilgilidir): 5761: FURKAN SURESİ’nin 53. âyeti. “Berzah ile ilgilidir”

*

Lâtince, PİGMENTUM-Boya: 549: MAKTBO-Süryanice, “Yazı”… Süryanice, LAHTO MCAS-Avuç içi titremesi: 1549: MGALYONUTO-Süryanice, “Tecelli”… Süryanice, MAMLOLTO-Konferans. “Adalet Mutlak’a”. (Konferans: 547: Fasto-Süryanice, “Avuç içi”. Kef; avuç, ayak tabanı, bir harf… Kef harfi, Allah’ın Şekür ismi, Kürsî mertebesi ve Kamer menzillerinden Nesre ile ilgilidir… Romence, Cinci Sute-Beşyüz: 547: Qaytuno Cnodo-Süryanice, “Ölüm Odası”… Sut-Yolda ve sahrada işaret için dikilen taş: 496: Derviş Muhammed-442 mührü. “En küçük ebcedle”… Sutu’-Yükselme, yukarı çıkma. Belli olma. Toz, koku vesairenin yayılması: 1145: Rahman Sûresi, 19 âyet. “İki denizin birleşmesi”… İnsibag-Boyalanma. Maddi veya mânevî renk ile renklenme. Temizlenme: 1144= 145: Azîzan-Azîzler… Suadî-Topalak otu. Kust: 145: Allâme-Meşhur Mütefekkir): 1548: NUTOFO-Süryanice, “Cezbetme”… Süryanice, METALLUM-Metal. “Maden. Kan”: 1548: RİŞONO FRİŞO UHDONO-Süryanice, “Başyücelik Devleti”… İSTANBUL. “Der-saadet: 739: Metris Cezaevi”: 1549: MEHDÎ Salih İzzet Mirzabeyoğlu.
 

“BOY-BOS”

 
LEVHA: 19 Nisan 1983… Bir bayiin (büfe) önüne geldim… Bayi ve dışarıda duran bir adam… Birden görüyorum ki, özel günlere mahsus büyük puntolarla ve siyah başlıklı bir gazete… YENİ DEVİR gazetesine benziyor… Yılana bakarken içimize kurbağa imiş hissi doğması ve o suretin bu mânânın olması gibi, başlıkta içime ŞERİAT doğuyor… Gazeteyi aldım… Bayi, memnun ve mesut… Ben oradan uzaklaşırken, benim hakkımda yanımdaki adama muhabbetle “şunun BOYUNA-BOS’una bak, işim olmasa ben de onunla giderdim!” diyor… Eskişehir’de, sokak aralarında dolaşıyorum!

*

BOY-BOS. (Yunanca, Boy: Nerede?.. Yunanca, Bos: Nasıl?.. Özbek dilinde, Boy: Zengin… Özbek dilinde, Bos: Seviyeler… Lâtince, Statura-Boy: 1068: Bos-Lâtince, “Sığır”… Lâtince, Statura-Bos: 2136: Süleyman Mahzumoğulları-Hâlid bin Velid Hazretleri’nin oğlu… Mahzumoğulları: 1354: Kumandan Salih İzzet Erdiş… Vav harfi, Allah’ın “Refiu’d Derecati” ismi, Yüksek Dereceler mertebesi, Kamer menzillerinden “Er-Rişâ” ile ilgilidir; “Balık karnı denen menzil. Kuyudan su çekmekte kullanılan urgan”la… Boşnak dilinde, Rast-Büyüme, artma, boy. “Rast: Doğru. Mustakim. Sağ. Uygunluk. Haklı”: 1661: Kültür-İrfan… Bister-Yatak. Döşek. Mehd. “Bist-Yirmi”: 1661: Keramat-Kerametler… Boşnak dilinde, Bos-Yalınayak. “Balık Burcu, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Ayaklar, simya’da “Yansıtma” safhası: 68: Bos-Lâtince, “Sığır”… Sevr-Boğa. Boğa Burcu: 706: Fikir Kahramanı-ve aynı ebcedle Aktör): 1085: MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu… MEVLUD-Çocuk. Mevalid-i Selase denen, “maden, nebat ve hayvan-beden’in her biri”: 86: BEDÎ’-Eşi benzeri olmayan. Hayret verici güzellikte olan. Garib. Acib. Benzeri olmayan şeyleri vücuda getiren. Kimseye benzemeyen. İcâd edici olan. Hâlık ve Hallak-ı cihan olan. Beğenilen. Yeni bulunmuş ve görülmemiş tarzda olan. Sözün garib ve güzel olması hâli… NUL-Kuş gagası. İleri uç. “Rüya’da gelen mânâ; Kuş gagasının bir ân yoğunluğunda dudağa benzerliği, topluluktan işarettir!”: 86: NİHAL-Fidan. Taze sürgün… LEVN-Boya. Sıfat, nev’, çeşit, tür. Suret. Bir şeyi diğerinden ayıran alâmet: 86: BOY-BOS.

*

Süryanice, MŞUHTO-Kamet. Boybos: 760: TERKİN-Boyama, yazma. Bozulma, bozma, deberan. Çizme, silme. (Terkin: Belli bir saatte ve yerde, buluşmak için sözleşme: 680: Muhalla-Tahliye olunmuş… Haff-Alaca renkli at. “Hayl. Yardıma gelen. Havl”: 680: Nikter-Çok beğenilmiş, çok iyi… Mümter-Şübheci: 680: Sekf-Bulmak… Sekaf-Kabile. Soy. Nisbet: 680: Sütürg-Büyük, iri, muazzam… Süryanice, Qubarnito-Gemi Kaptanı: 680: Dyzet Burim-Arnavutça, “Kırkpınar”… 22 Temmuz 2014’te, Bolu F-Tipi Cezaevi’nden tahliye oldum, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminde “Sapanca” nahiyesinde idim; Kırkpınar Köyünün bağlı ve bitişik olduğu)… TERMİL-Kana boyamak. Kan gibi kırmızı yapmak: 680: HUD’A-Mekr. Hile. Düzen. Tertib. “Hadîs: Harb hud’adır”, Ehadiyyet için olursa ne âlâ… KAN-Bir keyfiyetin bol olarak bulunduğu yer. Maden ocağı. Vücutta dolaşan hayat menbaı kırmızı sıvı: 1150: NAKA-Kumdan meydana gelmiş tepe. “Kumî. Kumla ilgili. Heba”… İbranice, PÎR-Maden. Maden ocağı. “Yevmiye: Elime bir genç geçti, pîr geçti”: 212: PÎR-“Üstadım’dan: İşte bütün meselem, her meselenin başı / Ben bir genç arıyorum, gençlikte köprübaşı!”… Sözkonusu beyit, MUHASEBE isimli, 1947 senesinde yazılmış şiirden… BİRİNCİ Mısraın ebcedi: 2114: MUHASEBE-Hesab yapmak. Hesablaşmak… MAHKUM-Zorunda ve mecburiyetinde olma: 2114: İ’DAM-Ağırlaştırılmış müebbede çevrilen cezam. “Telegram aynen devam”… AVN-İ ŞERİAT-Şeriata yardımcı: 216: MÜBDİ’-İbda’ sahibi… Hemze, Allah’ın “Mübdi’-Güzel Yaratan” ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden, “Seretan-Yengeç, Nath-Tos vuran, başvuran”a işaret eder… İKİNCİ Mısraın Ebcedi: 1448: MU-ŞİKAF-İnceden inceye araştıran. Cüst-ü Cu… Süryanice, HTAM-İmzalamak. Mühür basmak: 449: TEHACÜM-Bir yere istekle, hızlıca toplanmak, üşüşmek. Hücum etmek… BEYT’in Toplam Ebcedi: 3562: KEMAT-Süryanice, “Hakikat”… Süryanice, CSAR HUFARGO-On Eyaletin Miri: 1565: SEYYİD Abdülhakîm Arvasî… SIBGATULLAH Arvasî-Allah’ın boyasıyla boyanmış Arvasî: 566: ERUS D’CEBRO-Süryanice, “Boğaz Köprüsü”… YENİ DEVİR: 281: NAKA-İ SALİH. (Süryanice, Hato Hfugyo-Yeni Devir: 3525: Metalun-Maden… Metalun: 3525: Seyyid Taha Cizro + Seyyid Fehim Arvasî + Esseyyid Abdülhakîm Arvasî “Üçışık” + Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu… Metal: 472: Matel-Remzetmek… Temsil etmek… Arabça, Ehzul Alem-Bayrak Çekme: 1472: Yolumuz-Halimiz-Çaremiz. “Üstadım’ın bir konferansı”… Genç: 1054= 55: Necib… Mucib-Kabul eden. Cevab veren. Sebeb kabul eden. Allah’ın, “Duaya cevab veren” mânâsında 99 güzel isminden biri: 2055: Mehdî Salih Mirzabeyoğlu… Arnavutça, Metal İ Papunuar-Maden Kütlesi: 1740: Muhammes-Beş. Beş katlı… Mütefekkir: 1740: Derviş Muhammed-442 mührü. “En büyük ebcedle”… Maksud-Maksad: 740: Bukno Frişo Uhdono-Süryanice, “Başyücelik Devleti” demek)…

*

Arnavutça, SHİFER-Boy bos: 258: MİRZA. (Mahzumoğulları-Hâlid bin Velid Hazretleri’nin mensubu olduğu Kureyş kabilesi: 1354: Kumandan Salih İzzet Erdiş)… İngilizce, FİGURE-Boy bos: 1301: RASİM-Akarsu. Resim çizen… Boşnak dilinde, FİGURA-Boybos: 1297: MRAYMO-Süryanice, “Yüce”… Almanca, “ABBILDUNG-Boy bos: 1105: MÜHELLİL-Tehlil eden. “Lâ ilâhe illallah”ı devamlı tekrar eden… MÜNHÎ-Haberci: 105: ADİL-Adalet eden. “Kıst, Allah Sevgilisi’nin bir ismi”… İtalyanca, CIFRA-Boy bos: 294: HURUF-Harfler… ŞEKİL-Boy bos. “Sırrı Allah’ta, insan tab’ına uygun olan”: 350: RENK-Bulanık su. Sıfat. Suret… RAKÎM-Ashab-ı Kehf’in bir ismi. Yazı yazacak levha: 350: KAMERÎ-Ay ile ilgili… MUAMMER-Uzun ömürlü, bahtlı: 350: ASKER… Farsça, RAKM-Boybos: 341: MUSAVVİRE-Tasvir edilmiş, suretlenmiş.
 

CELÂL
(ŞATRANC-I UREFA’DAN)
 

Şatranc-ı Urefa’nın 44. Kabı, CELAL-Nihayet derecede büyüklük. Azamet. Hiddetlilik, hışım. İlm-i Kelâm’da, Allah’ın kahrının ve azametinin tecellisi; İdrakın aczini idrak ettiren bir O’na mahsus büyüklük, “Celil-Büyüklük O’na mahsus”. (Celil-Celâlet ve celadet sahibi. Azîm, mertebesi yüksek: 1073: Depingo-Lâtince, “Boyamak”… Kırmızı renk, Koç Burcu ve Akreb Burcu’nda görünen “Merih-Mirruh” yıldızını sembolize eder; “Allah” ismi nuruna işaret eder ve bu sebebten kırmızıya, “Celâliye” denir. Kırmızı’nın kan rengi olduğu da hatırda… Ahdes-Fikirli kişi: 73: Ceng-Kavga. Harb. “Mücadele”… Bit-Nokta. Kum: 73: Tahhane-Deve sürüsü. Çok asker… Dehm-Çok fazla miktarda asker. Ansızın gelmek: 49: Mehd-Beşik, döşek, kaynak. Yeryüzü, arz… Dehma-Halis kırmızı koyun. Koyu kızıl: 51: Qlodo-Süryanice, “Burun halkası-Mahzum, devenin burnuna takılan halka, her delik nesne; mecazî, derinlik”… Fürfür-Besili koyun. “Baran-Koç”: 566: Seyyid Abdülhakîm Arvasî… Maunet-Allah’ın salih kullarına imdadı, yardımı. “Berf-Kar. Güzel söz. Derin yer. Asker: 1281: Naka-i Salih-Salih Aleyhisselâm’ın mucizesi, Kaya’dan bir deve ve yavrusunun çıkması”: 566: Eminetus-Lâtince, “Farkeden kişi. Şahid, mübalağalısı şehîd”… Arvasî: 308: Jandarma-İnzibatı sağlayan. Fikirde ve sanatta kritik eden, münekkid… Büyük Doğu idealinde asker: “Herbiri tek damla kanının zayi olmayacağından emin kurbanlık koyunlardan ibarettir!”… Akad dilinde, Qum-İp, urgan, halat, ağ: 51: Devam… Metris’te iken, Levha: 11 Ocak 1999… Mehdî’likle ilgili birşeyler… Kolumdan ve elimden tutmuş, etrafımda halkalanan sarıklı ve cübbeli insanlar; hepsi sakallı. Bana, Nakşî Şeyhi Mahmud Efendi’nin çevresindenmişler gibi geliyor. Benim yüzüm değişik, daha toplu, sakalım da daha sık ve top sakal… Dudağımın altındaki sakallı kısımda beliren tam şişmemiş balon gibi pinpon topu büyüklüğünde sarı ve kırmızı sakal topu, “bak sakalı da kızıl!” diye, Mehdî oluşumun işareti diye kabul ediliyor. Çevremdekilerde bunun neşesi ve sevinci; biri Sadettin Ustaosmanoğlu’nu andırıyor… BURÇLAR KUŞAĞI alâkası içinde, Mizaç: İyimser… “Ahlat-ı Erbaa” denilen vücuttaki dört sıvıdan biri: Kan… Unsur: Hava… Renk: Kırmızı… Hâl: Sıvı… Niteliği, tabiatı: Sıcak-Nemli… Yaş: Çocukluk… İklim: İlkbahar… Rüzgâr; Güney… Burçlar: Koç, Boğa, İkizler… Vücutta tesir: Baş, Boyun, Omuz): 64: MEHDİYYE-Mehdî’ye dâir ve müteallik.


Baran Dergisi 501. Sayı