YEVMİYE: Üstadım, ara sıra hava almaya çıkıp çıkmadığımı soruyor, deniz kenarına balık tutmaya gittiğini söylüyorum… “İyi! Ben de çıkmak istiyorum; karşıya geçeriz. Hem görünme zamanın geldi. Kaçlıydın sen!”… 1950 doğumlu olduğumu söylüyorum… “Bizim Mehmed’ten 5 yaş küçüksün galiba!”… Sanıyorum 7 yaş!

*

ÜSTADIM’ın 1982 Ramazan ayı için Tercüman gazetesine hazırladığı “Ramazan sayfası” ve ayrıca Noktalamalar… 1947’de yazılan MUHASEBE şiirinden iki beyit, iki Noktalama şeklinde verilmiş… Birinin ismi, MAHKÛM, diğerinin BİR KIVILCIM!..

*

MAHKÛM: “Yeni çirkine mahkûm, eskisi güzellerin / Allah kuluna hâkim, kulları heykellerin!”… Birinci Mısra’ın ebcedi: 1980: ŞERİAT… MÜTERA’RI-On yaşını aşmış olan: 980: İSTİKBÂL İSLÂMINDIR. (Yevmiye: “10 sene önce gelseydin daha iyi olurdu, benim daha genç olduğum zamanda! Ama olsun, seni ben yetiştireceğim!”… Üstadım: Bir büyüğe bir mürid yeter, herşey keyfiyet işi!)… İKİNCİ Mısra’ın ebcedi: 993: SALİH Mirzabeyoğlu… HIFZE-Gadab etmek, hiddetlenmek. Gayret etmek. (Üstadım’ın Çocuk isimli şiirinden: Çocukta uçurtmayla göğe çıkmaya gayret!): 993: MÜNCEZİR-Kesilen. (Derinleştirilen)… BEYT’İN Toplamı: 2973: OLEF TŞACMO ARBCİN TLOTO-Süryanice, “Bin dokuz yüz kırk üç” demek… 1943: 19-43… Süryanice, TŞACESRE-Ondokuz: 966: TAHT + SEYYİD Abdülhakîm Arvasî… YOLUMUZ, Hâlimiz, Çaremiz + Ta’yid. (Ta’yid: Bayram… Bayram: 254: Mürid… Süryanice, Remzo-Remz: 254: Beran-Kürtçe, “Koç” demek… Koç: Tos vuran, nath… Koç Burcu, unsuru Ateş, Tabiatı Kuru Sıcak, türü Hareketli, yıldızı Mirruh, vücutta tesir yeri Baş ve Beyin, simyada Kül etme safhası): 2966: KEZAME-Terazi iplerinin bağlandığı yuvarlak halka… Süryanice, ARBEİN TLOT-Kırküç. (1943 senesi, Büyük Doğu’nun doğumu… Ceyl-Yengeç. Nesil, bâtın, kuşak. İnsan topluluğu, zümre, kavim: 43: Cem-Hükümdar, şâh, melik. Hazret-i Süleyman’ın nâmı. “Süleyman Aleyhisselâm’da tecelli eden hikmet; Rahmanî, Ateş, toprak, hava ve su –dört unsur–, yer ve gökteki bütün mahlûklar O’nun emrine tâbi kılındı. Şark ve Garb’taki bütün melikler, emri altına girdi!”… Hemze, Allah’ın “Mübdi’-Güzel yaratıcı” ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden “Yengeç-Seretan, Nath-Tos vuran, başvuran” ile ilgili… Yengeç Burcu, yıldızı Ay, vücutta tesir yeri Göğüs-Karın, simya’da Çözme sahası… Celbûb-Sarmaşık. Nurbat: 43: Bam-Kemer. İcâd. “İbda”… Çim-Yerden biten yeşil ot. Rüyâ: 43: Lüccî-Büyük deniz. Büyük ilim): 1100: MÜNA-Arzular. Birinin yerine kaim-i makam olmak. Suya giden yol, şeri’a… ATLAS-Kürsî altı, Burçlara hisselerini veren –boşluk– semâ tabakası. Atlas okyanusu. Büyük harita. Düz, tüysüz. İpekten yapılmış kumaş. (Rahnâme-Harita: 302: Mirzabeyoğlu… Atlas D’l şona-Süryanice’de, “dil atlası” demek: 392: Akrebek-Küçük akreb-Saatin kısa ibresi): 100: KEF-Ayağın altı, tabanı. Avuç dolusu. (Balık Burcu, unsuru Su, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Ayaklar, simya’da Yansıtma safhası)… GUSTO-Zevk ve takdir: 101: NESLİHAN KERİMEM-“Mektub başlığı”… Süryanice, ARBEİN TLOTO-Kırküç: 1106: HABLULLAH-Allah’ın ipi. İhlâs. İtaat. Cemaat. (Habibullah: Allah’ın Sevgilisi)

*

BİR KIVILCIM: “Karayel, bir kıvılcım, simsiyah oldu ocak / Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?”… KIVILCIM: 309: KURTA-Küpe. (Mahzum-Burnunun halkasıyla tutulan deve ve sığır: 101: Gusto… Bedene: Kurbanlık deve. “Nefs”… Sevr-Sığır. Öküz: 707: Fikir Kahramanı… Ebu Hâlid: Hâlid bin Velid Hazretleri’nin, “Canavar, kurt, tag, köpek, iz süren” anlamında bir namı… Mahzumoğulları, onun mensub olduğu Kureyş kabilesinden)… DOĞURACAK?: 1322: MİRZABEYOĞLU-“Sabriye”… BİRİNCİ Mısra’ın ebcedi:1219:  PİYE DEY XNEKITO-Zaza dilinde, “babası boğazlanmış” demek. (Babam’ın babası İzzet Bey)… FELYEZOF-Keskin kılıç. Keskin kalem. Şiirin ince mânâlarını çıkaran. Bit toplayan. Sistem tertib eden: 219: HACİRÎ-Yapıcı, kurucu, “ruhîlik”… MÜFENNEN-İlim hâline, fennî şekle gelmiş olan. Fennîleşmiş: 220: KAY’AM-Kedi. (Ümmetin, Sahabilerden “Ebu Hureyre-Kedi babası” lâkablı Feylezofu, Hakîm’i, mütefekkirini hatırla!)… HERCAÎ-Her yerde bulunur, kararsız, merec. (Rüyâ’da gelen mânâ; “Neslihan her yerde demektir!”… Veli sözü: “Bir yerde olan her yerdedir, her yerde olan hiç bir yerde değildir!”… İmâm-ı Gazalî Hazretleri’nin buyurduğu “Bir Hadîs bilmiş olan, bütün Hadîsleri bilmiş gibidir!” sözü, hem –derinliğine– bilmenin, hem de “İrfan” kavramının ne demek olduğunu gösteriyor; irfan, bilmek değil, unuttuktan sonra insanda kalan “bilebilme hassasıdır” ki, Üstadım onu “mallar arasında müşterek kıymet vahidi olan para”ya benzetir. Bir insan yeterince ona sahibse, bir nevi satın almadığı şeylerin de malikidir… Nasıl ki, “Allah’a malik olan, neden mahrumdur ve Allah’tan mahrum olan neye mâliktir?” sözü… Yine, hiç kimsenin yiyecek deposundaki erzakını gösterip, “işte benim kanım!” diyemeyeceği… Anlaşılmalı: İrfan, ezbere bilgi değil, bilmeyi bilmektir!): 220: FKUM-Çene. “Mandal. Tutan. Yapışan”. (Çene: 59: Mehdî)… KUSFEND-Koyun. (Fürfür-Semiz, besili koç: 566: Seyyid Abdülhakîm Arvasî… Şevnir-Çörek otu: 566: Umumiyet-Bir şeyin herkese âit olması… Hadîs: “Çörek otu, ölümden başka her derde şifadır!”… Yevmiye: “Hakikat, herkesin malıdır! İnsan olmak lâzım!”… İnsan olmanın hakikati de İslâm’da; Mutlak ölçüler ve ona tâbi olarak ortaya konulmuş ölçülendirmelerle… Tıbta, hem feylesofi, hem fizyoloji; fizik, kimya, ecza, ruhîyat, bütün Kâinat çevre ve maddî-manevî sıhhat davası… Bütün mesele, herşeyi yerli yerince bilmek ve herşeyi yerli yerine koymak; yâni Hakîm sırrı… Hakîm: Allah’ın, Resûlü’nün ve bildiğimiz Hakîm’in sırrı… Hazret-i Ali’nin: “Eşyayı yerli yerine koymak, akıllılıktır!” buyurduğu üzere, “Akıl-ruh-insiyak”ın his birliğinde aynılaşmaları meselesi!): 220: HURD-Süryanice, “Delik”… İKİNCİ Mısra’ın ebcedi: 4517: HEME OST-Hepsi odur. (Allah ve Resûlü)… SEYYİD FEHİM ARVASÎ: 517: PİŞDAR-Kumandan. Öncü. Harbte önden düşmana saldıran askerler. (Kumandan: 252: RAQMO-Süryanice, “sayı” demek)… ŞAKİR-Allah’a şükreden. (Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin yanından, çocukluğundan itibaren hiç ayrılmamış nediminin ismi): 521: TATBİK-Yakıştırmak. Yerine getirmek. Bir kaide, kanun veya hükmü yerine getirmek. Kıyas ve tahmin etmek. Benzetme, uygunlaştırma. “Duayı icrada arama”… YAKITİ-Kırmızı üzüm. İrâde: 521: MÜSTEHVÎ-Hayran eden, akıl alan… TOPLAM EBCED: 5736: HALİD BİN VELİD… MUTASAVVİR-Tasavvur eden: 736: EZKİYAD-Keskin zekâlılar. (Ezkiye: Ben kimim?)... GURİSTAN-Kabristan. (Üstadım’dan, bir mısra: “Kabre çıkar bu yolun kıvrımları!”… Kabr: 302: Mirzabeyoğlu… Noktalı harflerle, Kaptan Kusto Müslüman: 302: Derviş Muhammed. “Noktasız harflerle”… Sabir-Kefil. Yağmursuz beyaz bulut: 302: İ’cazkâr-mucizeli olmak. Başkasını hayrete düşürecek derecede olmak… Münhadar-İnecek yer. Doğum yeri: 302: Rakıb-Gözeten, bekleyen… Üstadım!): 737: MEHDÎ Salih İzzet Erdiş… MİKRAT-Her taraftan gelen yağmur suyunun toplandığı yer. (Erdiş: 506: Nakşbend… Vakt: 506: Selase Işk-Üç Işık): 741: KATMER-Bir şeyin kat kat olması. Çok yapraklı… FERASET-Anlayışlılık, çabuk seziş. Süvarî, kaptan: 741= 1740: MÜTEFEKKİR.

*

DOĞUM Tarihim: 1950: EBU Fadl-Altun. “Şeriat”… KAZİM-Gümüş. Yazı yazmada kullanılan beyaz deri. Ot yiyen hayvana verilen Arpa. (Gümüş: Tasavvuf. Sim… Savlec-Gümüş. Misk: 129: Salih… Lâtif-Allah’ın 99 güzel isminden biri, “Cinler-Gizlilikler” mertebesi, Kamer menzillerinden “Mukaddem min-ed delâl-Öne alınmış delil-Takdim-Elif’e kalbeden”: 129: Nat’-Zâhir olmak, âşikâre olmak, görünmek. Deri döşek… İspanyolca, Tez: Deri rengi, ten rengi… Ten-Deri: 451: Salih Mirzabeyoğlu… Ten: İngilizce, “On” sayısı… On-Nokta, sıfır, bit, zirve, Allah Sevgilisi’nin doğum tarihi Beşyüz yetmişbir: 56: On-Kıpçak Lûgatı’nda “Sağ taraf, mustakim, doğru, iyi, selâmet, sararıp solmak, kurbanlık beden, gözetmek, murakabe etmek” demek.): 950: MİZRA-Kürek… MÜLTEFİT-İltifat edici. Dostluk gösterici: 950: MÜLTEFET-Kendisine iltifat edilmiş olan. (Şair: Arpa. Kurban devesi, bedene… Şair: Şiir yazan… Yevmiye: İkimizin şiirlerini yazıyorum, bayılacaksın!)… Süryanice, ŞNAT MAVLODO-Doğum tarihi: 843: MUHREC-Sureti çıkarılmış.

*

ARVASİ: 278= 1277: OLEF TŞACMO HAMŞİN-Süryanice, “Bin dokuzyüz elli”… ALFO TŞACMO HAMŞİN-Süryanice, “Bin dokuzyüz elli”: 1345: İMAM-I RABBANÎ-“Mehdî’yi Hamil On Süvari’nin ilki”… MÜFEKKİRE-Düşünce gücü ve kuvveti: 345: MAKADİR-Kuvvetler ve kudretler… MERSUM-Yazılmış, çizilmiş. Alâmetli, işaretli. An’ane, gelenek. Adı ve bahsi geçmiş. Bahsedilmiş: 346: MUŞ-Doğu Anadolu’da bir vilayet. Fare. “Seri. Işık”. (Muşa: İki renk üzerine dokunmuş kumaş… Vavî: Vav harfiyle ilgili. Yüksek dereceler. Tilki eniği, fare. Işık, nur. Gönül, kalb. Takva.)

 
ARZ-I MEHDÎ

 
LEVHA: 11 Şubat 1985… Bir çukur kazıyorum ve içine fidan dikiyorum; sonra da onu sular gibi hacet gideriyorum… Biraz ötede Üstadım, hüzünlü bir çehreyle beni izliyor!

*

İGRAS-Ağaç dikme. Toprağa gömmek: 1262: GIRAS-Ağaç dikecek vakit… ER’AS-Başı büyük olan kişi. “Üstadım’ın Bahriye mektebindeki lâkabı”: 262: BİRS-Pamuk. (Penbe-Pamuk: 59: Mehdi)… ADNÎ-Süryani Lûgatı’nda, “tasvib etmek” demek. (Adn: Vatan tutmak, mukim olmak. Cennet’te bir makam ismi… Adin: Otlakta olan dişi deve… Adine: Cuma ve bayram günü… Adan: Deniz kenarı. Sahil): 65: NECİB… DNO-Süryani Lûgatı’nda, “tasvib etmek”: 60: BÜYÜK DOĞU… Süryani Lûgatı’nda, ŞLEM-Tasvib etmek: 370: NESRİN-Ağustos gülü, Yaban gülü, Van gülü. “Arvasî”… Süryanice, NEBĞO-Fidan: 1059: MEHDÎ.

*

ZORAC İLONE-Süryanice, “Ağaç dikme” demek: 217+101= 318: RÜYA GUSTO… ŞEHİD-Şâhid’in mübalâğalısı. İslâm davası için canını feda eden. Allah Sevgilisi’nin bir ismi… “O’ndan gizli yok” mânâsında Allah’ın bir ismi: 318: HADUŞ-Pire. Sinek. (Benim için, Muhyiddin-i Arabî Hazretlerinin bir yazısı, rüyâda gelen: Bit ve Pire hakkında en çok yazan odur!)… MÜRCİA-Sonunda marifeti olan iş: 318: BEYKUR-Sığır. (Beykur: Bey-Kur… Bey: Mirza… Kur: Kurmak… Kıpçak Lûgatı’ndan, Kur: Emsal, akran. Korumak. Ok atmak. Defa, kerre, kez. Kemer, kuşak, bel bağı… Sevr-Öküz. Boğa Burcu: 706: Varis… Fikir Kahramanı: 706: Aktör.)

*

KEZAME: Terazi iplerinin bağlandığı yuvarlak halka… HAVK-Halka denilen yuvarlak: 706: MAHLUL-Delinmiş. Öbür tarafına işlenmiş şey. “Abdülhakîm Koltuğu”… SEYYİD Abdülhakîm Arvasî + HAKÎM Necib Fazıl Kısakürek + HAKÎM Salih Mirzabeyoğlu: 1590: DİYUFATKİN-Süryanice, “Levha”… LEVHA: 49: MEHD-Arz. “Takdim”… ŞERİFE-Şerefli, mübarek. Peygamber neslinden ve Hazret-i Hüseyin soyundan gelen. “Esseyyid Abdülhakîm Arvasî”: 591: FAİLİYET-Müessir olmak. Faile mensub ve müteallik. İşleyicilik… Süryanice, SİRİŞK: Kıvılcım. Gözyaşı. Dua. Rumî: 591.

*

TERAZU-Terazi: 614: HABAYA-Gizli işler, gizli şeyler. Defineler. Hazineler. (Genc: Define)… TERAZİ-Uyuşma, uyum. Birbirini razı etme. (Terazi: Te-Razi… Te harfi, Allah’ın “Kââbid-Kısıcı, sıkıcı” ismi, Esir mertebesi ve Kamer menzillerinden Kalbe işaret eder… Razi: Razı olan, rıza gösteren, kabul eden): 411: ÂYET-Eser. İşaret. Alâmet. Nişân. Kur’an’ın her bir cümlesi… ŞAHİKA-Dağ tepesi. Zirve. Bit. Nokta. Sıfır. Boş. On: 411: NİŞÂN-Kürtçe, vücutta, hususen yüzdeki siyah nokta, ben… HAL-İ SİYAH-Siyah nokta, ben: 707: MÜTEMERKİZ-Merkezleşmiş… ZEHEB-Altun. Ebu Fadl: 707: HALİD BİN ZEYD-Eyüb Sultan Hazretleri… ŞÜZUZ-Rakib. Rakıb, gözeten: 707: VARİS-Allah’ın, “Herşeyin kendisine döndüğü” mânâsındaki 99 güzel isminden biri.

*

TERAZİ Burcu, unsuru Hava, tabiatı Sıcak ve Nemli, türü Önemli, yıldızı Zühre, vücutta tesir yeri Böbrekler ve Damarlar, simya’da “Süblimleştirme-Yüceltme-İfraz” safhası… SALİH MİRZABEYOĞLU: 451= 1450: THOLO-Süryanice, “Böbrek” demek… AHMED-İ FARUKİ-İmam-ı Rabbanî: 450: ABDÜLHAKÎM. “Büyük ebcedle”… KULİTO-Süryanice, “Böbrek”: 552: RUŞMO-Süryanice, “Delil”… BİR KİŞİ: 552: RUŞMO-Remz. (Üstadım’dan: “Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!”… Yevmiye: Elime bir genç geçti, pîr geçti; kendi geldi!)… Süryanice, TUFSU-Şekil. İnsan tab’ına uygun olan: 552: FENQİTO-Süryanice, “Kitab” demek… GLAF-Şekil verme: 1111= 112: SALİH İzzet Erdiş.

*

Süryanice, ŞARHO-Damar: 515: ERDİŞ… KIYADET-Kumandanlık. Kumanda. “Rakam. Sayı”. (Erkam: Rakamlar, sayılar… Erkam: Alaca yılan): 515: KITTAVŞ-Kedi… MUT’A-İntifa, faydalanma: 515: DESTAN-Hikâyeler. Tarihî hikâye edişler… MİD’AT-Şehrin burcu: 515: TESMİYE-Besmele çekme. İsim verme, isimlendirme… GYODO-Damar: 1026: İKBAB-Yüzüstü düşme, kapanma. Bir şeyin üstüne fazla düşme. Olması için aşırı çaba harcama. (Hadîs: “Amellere, neticelerine göre hükmolunur!”… Neticeden sebebe, hâlihazırdan geçmişe doğru bir tarih anlayışı, son tecridde tasnifleri aşarak bir “ideolocya”nın kendisi ve bu anlayış, her türlü ilmin kendine mahsus sebeb arayışında, zenginleşen olur… Bana burada bunları yazdıran sebeb, rüyâda gelen bir mânâ; Üstadım, stadyum gibi bir yerde, yüksekte kurulu siyah bir kürsüde konuşurken, ben heyecanlanarak “İnanmıyorum bana öğretilen tarihe!” diye ileri atılıyorum ve yüzüstü düşüyorum. Ölü kalabalıktan, yer yer aynı haykırışlar yükseliyor!)… Süryanice, VARİDO-Damar: 227: KEREBE-Suyun aktığı yer… GÜRBE-Kedi. (Hadîs: Kedi, gam giderir!): 227: AKSİYON-(Hadîs: Cihad, şifâdır!)… Süryanice, ŞERYONO-Damar: 573: BA’S-Gönderme. Gönderilme. İhyâ. Uykudan uyandırma. (He harfi, Allah’ın “Bais-Elçi gönderen” ismi ve Levh-i Mahfuz ile ilgilidir!)… ŞERCA’-Taht, Kürsî. Cenaze: 573: ÂKIBET-Bir şeyin sonu. Netice.


Baran Dergisi 416. Sayı