LEVHA: Kasım 1995… Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin eseri… “Bit –veya pire– hakkında ilk defe yazan odur!” diye beni kasteden bir cümle görüyorum!
*
EBU Bekir Muhammed bin Ali. (Muhyiddin-i Arabî): 485: KAPTAN Mirzabeyoğlu… HETF-Bir şeyi “gizlice” hatırlatmak: 485: KAPTAN Kusto Müslüman.
*
KAZEZ-Pire: 1500: ATİK-Safi olan şey. (Atik: Kadim. Necib. Soyu temiz. Nisbeti tam. Hazret-i Ebubekir’in bir namı. Kadim)… Ebcedi 500 olan SE harfi; Allah’ın Rezzak ismi, bitkiler mertebesi, Kamer menzillerinden “Sa’du’l Bul’a-Değirmen taşının tane dökülecek yeri”… Da’va Cetveli’nde SE harfi, Allah’ın “Sabit” ismine işaret eder.
*
TAMİR bin tamir: Pire. Evveli bilinmeyen hâl ve keyfiyet. Başlangıç: 552: MAALİYAT-İnsan aklının yetişmediği veya zor yetiştiği yüksek fikir ve derin bilgiler.
*
KAZZAN-Pire: 851: RUHAMÎ-Mermerden yapılmış, mermerle ilgili. (Abdülhakîm Koltuğunu hatırla!)… DAİN-Maden. Asıl. Doğruluk. (Zı harfi; Allah’ın Azîz ismi, Madenler mertebesi, Kamer menzillerinden “Sa’du’l Zabih-Kurban kesen”… Bedene: Kurbanlık deve. Nefs): 851: MAZİ-Gerçekleşmiş zaman. Geçmiş zaman. Geçen, geçmiş olan… HAKÎKİ Hikmet, doğruluk hikmeti, İSHAK Aleyhisselâm’da tecelli etmiştir: İbrahim Aleyhisselâm, rüyâsında oğlu İSHAK –veya İsmail– Aleyhisselâm’ı kurban etmesi gereğini, Allah’ın emri olarak görür. Oğlu derhal riayet ederek, bıçağın altına yatar; bu sırada hem rüyanın doğruluğu, hem de tâbiri hâlinde, gökten bir koç ihsan olarak indirilir… Rüyâ tâbire mevzu ve tâbir de Allah’tan… HAKİKÎ hikmet’in, –herşeyin hayâl maddesinden yapıldığı malûm–, Allah ve Resûlü ölçüleri dizgininde onun hakikatine erende bulunduğu… Mazi, hâl ve istikbâl: Hâl merkezinde hayâl… RÜYA-Uykuda görünen suretler. Düş. Hayâl: 217: RÛYA-Yerden biten ot. Nebat. Bitki… İSMAİL Aleyhisselâm’da tecelli eden hikmet ALÎ: Allah Sevgilisi’nin ruhaniyetini hâmil olması, bu nisbetten dolayı. Ezel birliği… KURBAN’da, “ezelde insan” anlamı da var; KUR-BAN… Ban: Çatı. Sema. Beğ söğüdü. Farsça’da “ci, cu” eki… Topyekûn varlık, topyekün varlıklarıyla, “Kurcu, Kurandan”; kendisinden kurulandan… Harfler ilminde, harflerle işaretlenen müşahhasların da MAVERA-ÜT Tabia’ hâlinde tâbir edilişleri bulunduğu açık. (Terazî Burcu, yıldızı Zühre, tesiri kemerde, Simya’da Alî, ulvî.)
*
HADUŞ-Pire: 318: HARÎK-Yangın, ateş. Harika. (Arvasî: 308: Hark-Yakmak. Yanmak. Yangın… Fürfür-Besili Koç: 566: Seyyid Abdülhakîm Arvasî… Sûruş-Melek. Cebrail Aleyhisselâm: 566: Maunet-Allah’ın salih kullarına imdadı… Koç Burcu, unsuru Ateş, yıldızı “Mirruh-Mars”, vücutta tesir yeri “beyin”, Simya’da kül etme safhası)… MÜRCİA-Sonunda marifeti olan şey. (Dört unsurun kendisinde yapıldığı ESİR’in temsilcisi, ateş unsuru… Esir mertebesi; Te harfi, Allah’ın “Kâbid-Sıkıcı, kısıcı” ismi ve Ay menzillerinden KALB): 318: ŞEHÎD… Aynı ebcedle RAHİK: Safi şarab. Cennet şarabı.
*
USAM-Pire: 611: KAMER Sûresi 45. âyet. (Meâli: Toplulukları dağıtılacak, yüzgeri edeceklerdir.)
*
İSHAK-Kur’ân’da ismi geçen Peygamberlerden biri: 170: HAK-BÎN.-Hakkkı gören, hakikati gören. Hak veren. Hakka imân eden. Hakka inanan… MÜSLİM-İslâm olan, selâmette olan: 170: YAKÎN-Şübhesiz sağlam olarak bilmek… SUUD-Yükselmek. Derece almak: 170: KAML-Bit. Zirve… SELEF-Önde olmak. Eski adam. Halef tâyin eden. Geriden gelen: 170: ANEN-Arız olmak. Sonradan, başka bir varlıktan kaim ve vaki olan. Gelen. Halef. İstikbâl… FASS-Gözbebeği. İzzet. Meyve içi, lübb. Yüzük taşı. Kemiğin oynak yeri, eklem, kemer. İdrak: 170: MAİN-Saf akar su. Gözönünde akan su. Cennet şerbeti. Zâhir. Gözü değmiş, nazar değmiş… MUAYYİN-Tâyin eden, belirten: 170: KALEM-Hemze işareti, Allah’ın “Bedi’-Yaratıcı”, İlk Akıl mertebesi, Kamer menzillerinden Seretan. (Yengeç Burcu –Arabça Seretan–, unsuru su, yıldızı Ay, vücutta tesir yeri Göğüs-Kamer)… NAİM-Bolluk, bereket, bahtiyarlık içinde yaşamak. Nizam-ü hâl ve mal. (Akil: Yemek… Keşe-Yemek. Doğrulama: 321: Kurtubî… Naim: Taze. Kılçıksız. Kemiksiz. Etli sebze. Nebat… Naim: Uyuyan, uykuda olan… Rukde-Uyku: 309: Huş-Kalb… Ay menzillerinden “Naim-Genç deve”; Sin harfi, Allah’ın Muhyî ismi, Su mertebesi): 170: LAKM-Çabuk çabuk yemek. Yutmak. Seddetmek. (Raise Sultan Barier-Gül Sultan Seddi: 1215= 216: Mukayese-Kıyas, ölçü. Karşılaştırma… Seyfullah-Allah’ın kılıcı. Hâlid bin Velid Hazretleri’nin bir namı: 216: Cezur-Kurban edilecek deve. Bedene)… İNAN-Dizgin. İdare etme, yürütme: 171: NİSAN.
*
MUHYİDDİN-İ Arabî Hazretleri’nin doğum tarihi: 1169: KUST-Suadî, Arab şâirlerinin erkek aşıka verdikleri mecazî isim. Ortada oturan. Vasıta. Bir nebat nevi… MUSTAKA-Sakız. Alak. (Alak Sûresi’nin “oku!” diye başlayan ilk âyeti, Kur’ân’ın da ilk harfi… Muhyiddin-i Arabî Hazretleri, İmâm-ı Rabbanî Hazretleri’nin takdirle belirttiği üzere, tasavvufun ıstılahlarını-kavramlarını ilk defa belirleyen ve tasavvufu Sistem çapında ifâdeye geçirendir. “O’nun sayesinde konuşabiliyoruz!” der): 169: RAHMAN Sureti 19 ve 20 âyetler toplamı… TASRAH-Bit: 717: TEŞBİH-Benzetmek, benzetilmek. Bir vasıfta vehmetmek… HAMKE-Bit: 73:İSTİSAK-Bir kimseden itimad edilir bir vesika ve sened almak. (Üstadım’ın TAKDİM yazısı)… CÜMMEL-Harflerin sayı değerine göre hesablanması. Ebced: 73: MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu.
*
KANNUR-Başı büyük kişi. Üstadım’ın Bahriye mektebindeki “Koca Kafa” lâkabı: 355: SERNÂME-Takdim. Önsöz. Mektub, kitab vesairenin başına yazılan yazı. (Kaptan Kusto Müslüman)… FER’A-Bit. Yüksek yer: 355: FERHENK-Lûgat kitabı. Edeb. Hüner. Hikmet. Azamet. Marifet. Bilgi… KARUN-İki şeyi bir araya getiren: 1355: MUŞA-İki renk üzerine dokunmuş elbise… NUKRE-Külçe hâlinde gümüş. Bâtın: 355: KURUN-Asırlar. Devirler. Çağlar.
*
FURKAN isimli lûgatımdan sonra… SÜPÜŞ-Bit: 602: RAKŞA’-Alaca yılan. (Erkam: Alaca yılan… Erkam: Sayılar… Alt başlığı “Hayat-Sayı-Matematik” olan Erkam isimli eserim!)
*
KEHL-Bit. Otuz yaşını geçmiş, saçına aklar karışmış kimse: 55: ÇENEB-Sünnet… NECİB-Cömert, kerim kişi: 55: MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu… MÜSTENKIH-Anlayan, idrak eden. (Yevmiye: “Biz söylüyoruz değil, biz anlıyoruz diye yazmak lâzım!”… Eda, esas, usûl, üslub burada; ve benim en baştan beri takib ettiğim yolun tasvibi de sözkonusu Yevmiye’de!): 655: CÜNBUH-Büyük bit… HAK-Bin: Hakkı gören, hakikati gören. Hak veren: 170: KAVANOZ-Üstadım’ın bana ithaf ettiği Noktalamalar’dan birinin ismi: “Bir cümbüştür kopsa da gece yakamozlarda / Münzevî balıklarız ayrı kavanozlarda!”
RİCAT-HARF-SURET
LEVHA: 17 Aralık 1983… Filistin… Halk bölük bölük toplanmış… Konuşmalar yapılıyor… Hicret edilecek… Ricât hâli… Bir genç kız yanıma gelip, hüzünlü ve mütebessim bir çehre ile, “sen hiç değişme, böyle kal!” diye iltifat ediyor!
*
İSHAK: İs-Hak… İs: Kurum. “Suret”… İSHAK: Hak suret… Hakkın hak üzere kaimliği; hakikî gerçek… RİC’AT-Geri dönme. Çekilme, kaçma, vazgeçme. (Geri dönme, kaçma ve kaçınma, ticarete benzer; kârı da olur, zararı da… Niyet meselesi ve meselâ Hakk’ın ve Resûlü’nün yasaklarından kaçma ve kaçınmanın makbullüğü yanında, yapılması, sabredilmesi ve tevekkül edilmesi gerekenden sıvışmak, ayrı ayrı değerler!): 673: RÜYA Tâbir Etmek. (Rüyâların biçildiği kumaştan olan hakikatimizle, Kur’ân’da buyurulduğu üzere, “Sefillerin en sefili bir âlemdeyiz”; İnsanoğlu’nun, bütün mahlûkata karşı efendiliği görünsün diye. Bu dünyanın en sefili, ayakların da altında olanda!)… İRTİA’-Otlatma: 673: TECRİS-Sağlam fikirli etmek… İTRA’-Doldurmak. (Ra’b: Doldurmak. Efsun, sihir… Müsahhar: 308: Arvasî): 673: BERÂAT-Haşmet, metanet. İlim ve şecaatle, güzel vasıflarda emsalinden üstünlük… (Dad: Baba… Eb: Baba… Ebb: Ot... Kusto: Topalak otu. Suadî… Kustar: Sarraf. Tüccar. Bir şehre veya beldeye vâli olmak. “Raî, güvercin, gözcü, haberci”. Ölçü, mizân… Terazî Burcu –Arabça Mizân–, unsuru Hava, yıldızı “Zühre, Târık, Çolpan, Venüs”, vücutta tesir yeri böbrekler ve damarlar, Simya safhasında “Süblimleştirme-Ulvî, âlî, yüce”… ADLÎ TIBB mevzuunu gözönünde tut!)
*
FİLİSTİN-Ken’an ili. Hazret-i Yakub’un memleketi: 650: MUHTERİB-Harbeden, savaşan, muharib… YAKUB Aleyhisselâm’da tecelli eden hikmet, RUHÎ: “İtaat, senin fiilinin aynıdır; demek oluyor ki din, senin fiilindedir, bu itibarla sen mesud oldun!”… Allah indinde dinin İslâm olması bu; ruhî’den kasıd da… “Allah’ın ravh ve huzur bahşedeceğinden ümit kesip meyus olmayınız” meâlindeki âyete dayanarak, YAKUB Aleyhisselâm’a “Rahvî” hikmet tecellisinden bahseden büyüklerin de bulunduğu… MÜTEAMMİK-Derine giden, derinleşen: 650: MÜSTAKİM-Doğru istikametli, doğru yolda olan… HUD, Aleyhisselâm’da tecelli eden hikmet EHADÎ: “Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onun tepesinden yakalayıp da hükmü altına almasın. Muhakkak Rabbim doğru yol üzerindedir!”... İnanmayan da nasıl ki neticede istemese de Allah’ın kulu ve Resûlü’nün kadrosu içindedir, “varlıktaki ehadiyet” de bunu gerektirir, bunun gibi bütün varlık şöyle veya böyle “doğru yolda”dır… DOĞRU Yol’da olmak, Allah ve Resûlü’nün teklifine muhatab olmak bahsi içinde ele alınınca, iş değişir; ve “Doğru Yol”dan kasıd, Allah ve Resûlü emirleri ve bunun izinde olanların tâkibinde olanlar içindir… Allah’tan gayrı bütün varlıklar “hayvan-canlı”dır ve Ehadî hikmet yönünden Doğru yol üzerinde olmayan birşey de yoktur… Doğru yol, ister umumî, ister hususî mânâsıyla ele alınsın: Yol, yürüyenindir ve yürüyenin aynıdır… Burada mesele; yürüyenin şuuru, yürüdüğü yolu ve varacağını bilenlerle, bilmeyenler farkında-Arif’le, arif olmayanlar… Arif olmayanlar, istikamet derdi olmayanlardır da… Âyet meâli: “Eğer onlar, Tevrat ve İncili ve Rab’larından kendilerine indirilen âyetlerin hükümleri yerine getirselerdi, hem semadan, hem de ayaklarının altından gıda alırlardı!”… Maddî ve mânevî feyz… Sefillerin en sefili âlem ve en adisi ayak tabanının altında; ama içinde yaşadığımız dünya, bir kaide üzerinde yükselen varlıklar sütununu, bu kâide üstünde taşıyor… Topraktan geldik ve toprağa döneceğiz: Bitki, hayvan-beden… Bitki, toprağı ve hayvan-bedeni tanıyor… SE harfi, Allah’ın Rezzak ismi ve Bitkiler mertebesiyle ilgilidir… REZZAK: 308: ARVASÎ… MESRAH-Çayırlık, otlak, mera: 308: MAHSER-Huy, tabiat… HUŞŞ-Helâ. Tuvalet. Boş: 308: HURUFİYE-Harfler ilmi… MAZRAHİ-Ulu, şerefli kimse. Akbaba, Kartal. Her beyaz nesne. (Kef harfi, Kürsî-Adülhakîm Koltuğu mertebesi ve Kamer menzillerinden “Nesre-Kartal, yazı, et didikleme” ile igilidir): 650: NA’SEL-Erkek sırtlan… KASAH-Sırtlan. Isıran. İz süren. Çok doğuran: 169: RAHMAN Sûresi 19-20. âyetler… MEHD-İ Muntazır-Beklenen Mehdî: 650: TEFELSÜF-Felyesoflaşmak… FİKİR Kahramanı: 707: SEVR-Öküz, boğa… Boğa Burcu, unsuru Toprak, tabiatı kuru ve soğuk, yıldızı Zühre, vücutta tesir yeri ense ve boğaz, “yerinde, doğruyu katılaştırmak!”
*
HUŞ-Akıl, fikir, zekâ. İyi ve kötüyü ayırma hissi. Furkan. Ruh, can, ölüm. Zehir: 311: MUHTERİ’-Misli görülmedik bir şey icâd eden. Yeni bir şey bulan. Kemer. Tag… HARİKA-Ateş, nâr, od: 311: HUŞ-Vahşî hayvanlar… HUŞE-Salkım. Başak. Sünbül: 911: KADÎ-Kadı. Hâkim. (İspanyolca, Letrado: Eğitimli, tahsilli. Hukukçu. Avukat… Ve, Letrero: Levha. Etiket. Tabelâ. Yafta… Ve, Letrina: Ayakyolu. Helâ… Ve, Letra: Harf. El yazısı. Lûgat mânâsı. Mecazî olmayan mânâ. Ticarette taksit. Güfte)… FELATAT-Lisânın döküntüleri. İadesiz olarak ağızdan çıkan söz. Ansızlık. Her ayın son geceleri. Vav harfi: 911: ZEİR-Öncü, çeri kimse. Müstakbel… FAZIL-Fazilet sahibi. Üstün kimse: 911: ZİRVE-Bir şeyin, hususen dağın en yüksek yeri. Bit. Boş.
*
RİCAT hakkında… İspanyolca, RETRETA: Geri çekilme. borusu, ricat borusu. Açık hava konseri… Geri çekilmek, öze dönüş anlamını da ihtiva eder… İspanyolca, RETRATO: Tasvir. Resim. Harf… RE harfi, Allah’ın “Musavvir” ismine işaret eder; Kamer menzillerinden “Gafr-Örtme, batın”a… İspanyolca, RETRETE: Helâ. Tuvalet. Küçük oda. Temizlenme… MAŞÎ: Yürüme. Meşmeşe. Ayak yolu… BALIK Burcu, Arabça Hud, unsuru Su, tabiatı soğuk ve nemli, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Ayaklar, Simya’da “Yansıtma” safhası… YANSITMA, eşya ve hâdiseye bakarken, onun zât sırrı nesneye o, insandan onu idrak öncesi yansıyandır; meselâ, bir müziği diş ağrımız varken dinlemeyle, onu keyifle dinlemeye hazır hâlimiz arasındaki fark.
*
“Bir şeyin sureti kafanda teşekkül etmedikçe, onu anlamış olmazsın!”; Halk Âlemi için zarurî BERZAH âleminin muarife olmuş harf ve işaret ettiği hakikatler, öze dönüşte bu idrakı sağlamak içindir… HİCR: Ayrılık. Üstünlük… HİCR: Köpek. Basar. Sezgi. İçgüdü… HİCRİS’: Tilki. Gönül. Vavî… HİCRET: Tercih. Hür irâde.
Baran Dergisi 360. Sayı