Arnavutça, PRANGA-Kelebçe. (Üstadım’ın ÇİLE şiirinden: Deliler köyünden bir menzil aşkın / Her fikir içimde bir çift kelepçe!): 1254: REDEN-Silâhların birbirine değmesinden çıkan ses. Hazz denilen kumaş. İplik eğirmek. (Hazz-Yün. Sof: 708: Hurkat-Yangın. Yanma. Yanıklık. Bir nevi çıban… Harak-Ateş, nâr: 308: Arvasî)… MÜDÎR-İdare eden. Çeviren, bakan: 254: MİHVER-Merkez… İMRUZ-Bugün: 254: KERBELÂ… Kürtçe, BERAN-Koç. (Fürfür-Semiz, besili koç: 565: Esseyyid Abdülhakîm Arvasî… Koç Burcu, unsuru Ateş, tabiatı Sıcak ve Kuru, türü Hareketli ve Önemli, yıldızı kırmızı renkli “Merih, Mir-ruh”, vücutta tesir yeri Baş ve Beyin, cinsiyeti Erkek, simyada Kül etme safhası)… Süryanice, REMZO-Delil. (Süryanice, Şuşo-Solucan. Su. Yılan, hayat. Meyan kökü, beyin kökü: 612: Derviş Muhammed): 254: FRESTO MALYO BOGO-Dolmabahçe Sarayı. (Üstadım: “63 yaşında, Osmanlı’da Tanzimat hareketinin başlamasına doğru Şark ve Garb muhasebesinin bir türlü yerine getirilemediği hayret ve tereddüt çığırının eşiğinde, İslâm kubbesinin sönükleşen kandillerini Güneş hâlifelerine ısmarlayarak sonsuzluk taclarını başlarına geçiren Mevlâna Hâlid Hazretleri… Sultan Abdülmecid Dönemi’nde Tanzimat’ın ilânı… Abdülaziz Han dönemi; bu dönemde Dolmabahçe Sarayı’nın, bir israf eseri olarak dış borçlarla yapılması… Vahdettin Han’ın, son Osmanlı Sultanı ve gerçek Halifesi olarak, Dolmabahçe Sarayı’ndan bir İngiliz zırhlısıyla ayrılmak zorunda bırakılışı… Derken, Cumhuriyet’in ilânı: 1923: Cem-i Ezdad-Birbirine aykırı şeylerin bir arada bulunması)… MÜRİD: 254: MHİRO-Süryanice, “Üstün zekâlı”. (Arnavutça, Beteje-Harb. “Birbiriyle çatışan”: 416: Mrkulli-Arnavutça, “Mucize”… Necib Fazıl Kısakürek: 1417= 418: Musa Mirzabeyoğlu… Musa Mirzabeyoğlu: 428: Salih Mirzabeyoğlu… Abdülhakîm Arvasî Hazretleri’nin Üstadım’a sözü: Sende iki şey ifrat hâlinde: Muhabbet ve zekâ… Muhabbet inip çıkar, ama zekâya çare yok… Keşke bu kadar zeki olmasaydın!)… Arnavutça, KOHE AROHSHME-Gelecek zaman, İstikbâl: 442: DERVİŞ MUHAMMED-“442” mührü. (Kısakürek: 1441: Salih Mirzabeyoğlu)… Süryanice, SRİKO ZABYO-Bomboş Devir. (Allah’ın yaratma mahalli tam keyfiyetsiz mânâsına Burçlar’a hisselerini veren boşluk; Atlas… Rahmanî Hikmet: Allah’ın kulunun dua ve dilekleri ile ilgili amellerini kendi nefsine vacib kılması ve yaratması… Üstadım: Duayı icrada ara!): 442: VELÛT-Lâtince, birbirinin aynı. (Vilâd-Çok doğuran. Çok eser veren: 1041: Hatem-Mühür. Üzerinde yazı olan ve mühür yerinde kullanılan yüzük. Son, en son.)   

*

LEVHA: 7 Aralık 1988… Kolumdaki bileziği andırır KELEBÇELERİ çıkarmam üzerine annem, üzgün ve sitem eder gibi konuşuyor ve bugüne kadar söylemediği sırrı açıklıyor: “Sen doğduğun zaman, senin yıldızına sihir ve büyü yapıldı; onun için Baban, seni korusun diye onları yaptırdı!”… Benim yıldızım Sag-ı Takir imiş… Veya “tagir”… (Veya, “Tag-ı Sagir)… Ne demekse?.. Romatizma için kola takılan BAKIR bilezikleri hatırlıyorum; ve büyüden korunmam için yapılan bileziği çıkarmış olmanın üzüntüsünü duyacağıma, büyü ile ilgili RÜYA TABİRLERİM’in doğru çıkması ile mesudum… Ben orada doğru çıkan bazı şeylere dikkatini çekmek isterken, o dikkatini kendi aradığına teksif etmiş… Bu sırada Halil emminin hanımı FERİDE FİGEN, belden üstü çıplak, kucağında yeni doğurduğu çocuğa meme verir gibi bir hâlde, ablamla benim yanıma geliyor… Ben, onun göğsünün çıplaklığından dolayı oradan uzaklaşıyorum!..

*

Arnavutça, PRANGA DORE-Kelebçe: 1469= 470: AŞK-Işk. Çok ziyâde sevgi. İttiba’. Alâka. (Lâm: Bir harf. Işık. Nur. Delen)… TARIK-Gece gelen kimse. Zulmette hasıl olan belâ ve musibetler. Parlak yıldız. Zühre, Çolpan ve Sabah yıldızı diye de anılır. (Tarık yıldızı’na, Necm-i Sakıb da denilir; karanlıkları delip geçen… Necm: Yıldız. Ahter. Kevkeb. Ülker yıldızına da denir. Onbir yıldızdır, altısı görünür, gözü kuvvetli olan yedinciyi de görür. Belirli vakit. Kabak ve hıyar gibi yayvan nebat. Belirli vakitte yapılan vazife. Kur’ân-ı Kerim. Kısım kısım oluş. Kur’ân’ın her defa inzal edildiği kısım. Hukukta, bir borcun taksitlerini ödemek için hulul eden zaman… Sakıb: Parlak. Bir yandan öbür yana delip geçen. “Abdülhakîm Koltuğu’nun ortasındaki yuvarlak deliği hatırla”… Tarık Sûresi’nde geçen “Necm-üs Sakıb” hakkında tefsirde, “Necb-üs Sakıb” cümlesinden murad Allah Sevgilisi’dir… Yine: “Necme doğduğu zaman yemin” âyetinden murad Allah Sevgilisi’dir… Tarık-ı Sakıb-Delen yıldız: 913: Eş-Tabhar-Süryanice, “Övünmek”… Yevmiye: “Biz söylüyoruz diye değil, biz anlıyoruz!” diye övünün… Veli sözü: “Güneşi öven, benim anlayışım ne parlak diye kendini övüyordur!”… Süryanice, Mtabbonuto-Beyan. “İzâh. Açıklama. Öğretme. Fesahat ve belagat. Belagat ilminin hakikat, mecaz, kinaye, teşbih, istiare gibi kısımlarını öğreten ilim. Söz veya iş olsun, vuku bulan şeyden murad ne olduğunu o şey ile alâkası ve münasebette bulunan bir sözle veya bir fiil ile açıklama”: 913: Zerabi-İftihar eden. Geniş, enli döşek… Nat’-Sahtiyan döşek, deri döşek. Zahir olmak, aşikâr olmak. “Medih ve sena ederek bir şeyi anlatmak. Allah Sevgilisi için yazılan kaside”: 129: Lâtif… Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, Cinler mertebesi, “Mukadeddem min-ed delâl”e işaret eder; Öne alınmış delile, Takdim’e… Necm-i Sakıb: 696: Fikir Kahramanı… Hafiye-İnsan bedeninde gizli olan can: 696: Tevfir-Arttırma, çoğaltma. Bir kimsenin hakkını tam olarak verme… Gece gelen kimse ile ilgili Yevmiye: “Yağmurlu bir gecede, şimşekler, yıldırımlar, birden kapı vuruluyor, köpek havlıyor; saçı başı dağılmış perişan bir genç, kapıyı açar açmaz yakama sarıldı ve benden ne istiyorsun diye haykırdı!”… GÖLGE isimli şiirim, 1984’de cevab: Kimbilir belki bendim ilk gençlik yangınında / Başım düşmüş yastıktan bir buhranın gecesi / Vücut bulmuş o hayâl bendim bendim kapında / Beklenmedik misafir geleceğin müjdesi!): 310: MANZUR-U NAZAR-I PİRAN-I KİRAM-“Lİ KÜLLÎ EMRİN FEHİM”… AMR-Ömür. “Muammer”. (Arnavutça, Mot-Sene: 446: Şerif Muammer Erdiş. “Babam”… Süryanice, Şato-Sene: 707: Aktör. Temsil eden… Yevmiye: “Efendi Hazretlerini görsen iyi olurdu ama, birşey farketmez, seni ben yetiştireceğim!”… Levha: 18 Ocak 1984… Siyah renkli bir gömlek… Üzerinde, alt alta 14 ve 40 rakamları ki, 1440 diye okuyorum… Gömlek Muammer Bey’e âitmiş… Nasıl hesapladıysam, onları toplayınca 63 sayısı çıkıyor ve bu onun yaşı imiş… 1440 ise, Hicri sene imiş… Letta-Büyük emir: 440: Kerker-Karındaş sığır… Kısakürek: 441: Salih Mirzabeyoğlu… Levha: 18 Aralık 1985… Karşımda güleryüzlü Üstadım… Yatmaya hazırlanıyor, murakabe yapacakmış… Cezbolmayla ilgili… Benim ayağımda siyah pantolon var; onun paçasını sıvıyorum ve ayağıma pabuç giyiyorum… Abdülhakîm Arvasî Hazretlerini kastederek, “yüzünü gördün mü?” diye soruyor… “Evet!” diyorum… Gıbta ve sevgiyle, “sen emilecek adamsın!” diyor!)

*

TA’KİR: Suyu bulanık etme. “Renk. Suret. Şekil”: 700: ZEL harfinin ebcedi. Bu harf Allah’ın Müzill ismi, Hayvanlar (Beden) mertebesi ve Kamer menzillerinden Sa’du’l Suud ile ilgilidir; derece almak, mübarek, mübarek yıldızlarla ilgili. (ZAL: 1731: Abdülhakîm Koltuğu… Tag-ı Sagir-Küçük kelbi hatırla… Kelbî: 62: Bin-Elf’in mânâsı… Arnavutça, Djall-Cin. Gizli. Can: 62: Who Am I?-İngilizce, “Ben kimim?” demek)… TA’KİR-Bir uzvu yararak sinirleri kesme: 780: İZZET Mirzabeyoğlu… MÜNSELİH-Soyulmuş. Derisi çıkmış. Son gününe yetişmiş. (Üstadım’ın “Erken gel” isimli Noktalaması: Ey genç adam yolumu adım adım bilirsin / Erken gel, beni evde bulamayabilirsin!): 780: HASİF-Ak ile kara, alaca renk urgan. İki çeşit renkten meydana gelen, muşa. (Cevn-Kara, ak: 59: Mehdî)… MÜTEGAŞŞİM-Galebe eden: 1780: MAHLÛKA-Başkasının olup da benimsenen manzume. (Üstadım’ın gençlik şiirlerinden, hâlini beyan ederken yazdığı ve tamamlamadığını söylediği, Çile’ye almadığı üç mısra: “Kelimenin altında, cümlelerin üstünde Benim büyük meselem!”… Divan Edebiyatı şâirlerinden, Sümbülzâde: “Şi’ri kat edene, kat’i zeban lâzımdır!”; şiiri çalana, kat’i lisan lâzımdır… Yahud Şiiri kat edenin, dilini kesmek lâzımdır)… TEGAVVÜR-Derine dalma. Bir şeyin esasını arama: 1606: QTAR-Süryanice, “Özleşmek. Rabtetmek”… KURKUR-Büyük gemi: 606: SALİH İZZET… TESVİR-Koluna bilezik yapmak. Büyük derecelere yükselme: 676: İDLİHAM-İhata edib kaplamak… Ve, TELEGRAM-Hain ve rezil: 676: İRTİAD-Izdırablı ve sıkıntılı olmak… TEVELLÜD-Doğma. Doğum: 440: DEVLET.

*

FERİDE-Kendi ihtiyariyle, re’sen hareket eden: 4299: DERVİŞ MUHAMMED. “En büyük ebcedle”… Süryanice, D’LO SKOLO CQULO-Bomboş devir. (Süryanice, Sriko Metho-Bomboş devir: 831: Elf ve Erbaa Miat-Arabça, “Bin dörtyüz”… Süryanice, “D’lo Skolo Zabno-Bomboş Devir: 314: Rişono Myakro Uhdono-Süryanice, “Başyücelik Devleti” demek): 299: CFİRO-Tozlu. “Tesvir. Toz kaldırma. Heba, toz”. (Ha harfi, Allah’ın Ahir ismi, şekil veren ama kendi o şekil olmayan Heba mertebesi, Kamer menzillerinden Deberan’a işaret eder… Deberan; Boğa Burcu’nda yer alan 5 yıldız)… FİGEN-Yıkıcı. Düşürücü. Atıcı. “Deberan, bozma, eskitme”. (Tarık: Gece gelen musibetler. Hatarlar… Hatar: Kalbe birdenbire inen menfî fikirdir ki, nefyi gerekendir; bir yeni –müjde– ile… Lâm harfi, Allah’ın Kahhar ismi, 3. Sema mertebesi, Kamer menzillerinden “Avva-Bir yıldız kümesi”ne işaret eder… Kahhar-Kahredici. Cebretme. Zorlama. “Hadîs: Allah’tan başka herşey bâtıl”. Herşeyin, vechine karşı helâk hâlinde olan Allah’ın 99 güzel isminden biridir. Deberan ile ilgisine dikkat: 308: Rezzak-Bütün mahlûkatın rızkını veren Allah. Allah’ın 99 güzel isminden biri): 150: MÜSEMMA-İsimlendirilen. Muayyen zaman, belirli vakit… Karaçay-Malkar Lûgatı’ndan, SABUN-Mühür: 1149: GAZYUNO CNODO-Süryanice, “Ölüm Odası”… FERİDE FİGEN: 449: TEBZİL-Delme, yarma. Çok azimle bir işe başlayan… HATÎM-Hâkim. Sağlamlaştıran: 1449: MAGEVET-Süryanice, “Mendil. Destimal”. (Destarçe: Mendil, havlu: 673: Mehdî Derviş Muhammed… Rüyâ Tâbir Etmek. “Biz bu âlemde, bilmediğimiz bir Zât ile bilmediğimiz bir Zâhir arasında, rüyanın rüyâsını görüyoruz; şâhidlik ettiğimizin, tâbir, te’vil ve tefsirinde hâdiselerin sırrına ermeye çalışıyoruz!”: 673: Tecris-Sağlam fikirli etmek… Ahmed-i Farukî: 450: Abdülhakîm. “Büyük ebced”… Ahmed Necib Fazıl Kısakürek: 1470: Salih İzzet Mirzabeyoğlu… “İslâm aslı olan bir Dünya” diyor Üstadım; ve Hilâfet’in Anadolu’dan kaldırılması karşısında da, Peygamber buyruğu ile fethedilen bucak İstanbul’u işaretle, “İslâm, düştüğü yerden kaldırılacak!”… Son Halife’nin çıkışı, “Dolmabahçe Sarayı’ndan; asla dair gizlenmiş delil de oradan: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü… Başyücelik Devleti ve Yeni Dünya Düzeni’nin tuğra ismi, mânâsıyla bu; etrafında fikir eşelediğim!)
 

RECEB AY’ININ 27. GECESİ

 
LEVHA: 7 Temmuz 2015… Sağımda ve solumda, 6-7 yaşlarındaki hâlleriyle çocuklarım ve galiba yanımda eşim de var, veya ben öyle hissediyorum, oturuyoruz. Daire şeklindeyiz. Etrafta başkalarının da olduğunu hissediyorum. Daireyi tamamlayan bir zât, mânevî yönden büyük, önemli biri imiş. Bizlerle ve etraftakilerle muhabbet eder gibi konuşuyor. Sadece bir cümlesini hatırlıyorum: “Mehdî Aleyhisselâm ve ailesi o gece 3. kat semada idiler!” diyor. Ben, “ailesi” sözünü duyunca birden şaşırıyorum, bir o kadar da memnun oluyorum. “O gece” ile kasdedilenin, kısa süre önce geçen Kandil gecesinden birinin, özellikle Receb Ay’ının 27. gecesindeki MİRAÇ GECESİ olduğu hissi doğuyor içime. (Hayran Erdiş)

*

HALKA-BEND-Toplanıp yuvarlak meydana getirecek şekilde oturmak: 1199: EBU SÜLEYMAN-Hâlid bin Velid Hazretleri’nin “Horoz” namı ve oğlunun ismi… Süryanice, SUMBOLUN-Sembol: 1199: AYASOFYA-İstanbul’un Fatih tarafından fethi sembolü… MENCENUN-Sığırın döndürdüğü dolab. (Sevr-Sığır. Boğa: 706: Havk-Halka denilen yuvarlak… Fikir Kahramanı: 706: Aktör): 199: MÜNAKKAT-Noktalı. Noktalanmış. Nokta koymuş. “Nokta. On. Sıfır”. (Halka-Ortası boş yuvarlak şekil: 143: Masaha-Kamer, ay. Sıhhat mevzii… Arnavutça, Kalib-Kalb: 143: Nayfo-Süryanice, “Levha-Hakkedilmiş, işlenmiş, yazılmış şey”… Derviş Muhammed-442 mührü hatırda… Saliha-Safi gümüş. İyi, salih kimse: 143: Musavvibe-Tasvib edilen. Kabul edilen… Masaha-Kamer. Ay. Sıhhat mevzii. “Kamer menzilleri”: 143: Kılıç)

*

KAYTUS-Bir yıldız kümesi: 1184: ABDÜLHAKÎM-Herşeyi yerli yerince eden mânâsındaki “Hakîm” Allah’ın kulu. “Başta Allah Sevgilisi”… AVVA-Bir yıldız kümesi. (Kamer menzillerinden biri. “Lâm harfi, Allah’ın Kahhar ismi ve 3. Sema mertebesi ile ilgili”… Lâm-Işık, nur: 71: Küna-Etrafı çitle çevrili yer. “Kâinat”… Lâm harfinin ebcedi: 30: Gyoho-Süryanice, “Taşma. Taşkın. Tag. Kemer. İcâd”… Süryanice, Thirito-Mucize: 30: Ahido-Süryanice, “Hükümdar. Amir. Mevkuf, tutulmuş, tutuk, Zabit. Kapalı, Hadd-i zât”… Rüyâda gelen mânâ; Said-i Nursî Hazretleri’nin bir yazısında, “12 sığır yavrusundan biri mucize beyanıdır!” buyuruluyor… Rüyâda gelen mânâ: “Salih Mirzabeyoğlu Hükümdardır!” diye Üstadım’ın bir yazısı!”: 78: HAKÎM… KENZ-Kur’ân’ın iki defa nazil olan Fatiha Sûresi’nin ismi. “İlk ve son sûre”. Hazine, define: 78: ABV-Nizamlı oluş. Ta’biye. Savaşta askerin düzenlenmesi. Yüzün güzel olması. “Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram-Keremli Pirlerin Gıbta ettiği”… Süryanice, QAYUMO-Vasi. Vasiyeti yerine getirmeye memur edilen: 78: İBDA’-Benzersiz oluş. Benzersiz icâd.

*

MİSBAH-Lâmba. (İngilizce, Lamb-Kuzu. Oğlak: 74: Seyyid… Oğlak Burcu, Arabça Cedî Burcu, unsuru Toprak, tabiatı “Allah’ın iki yaratma âleti” olan Sıcak ve soğuktan Kuru-Soğuk, türü Hareketli, yıldızı Zühal, vücutta tesir yeri Dizler ve Eklemler, simyada Mayalandırma safhası… Cedîd: Yeni… Lâmba: Lâm-Ba… Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, “Cinler-Gizliler, gizlilikler” mertebesi, Kamer menzillerinden Mukaddem min-ed delâl’e işaret eder; öne alınmış delile, Takdime… Noktalı harflerle, Kaptan Kusto Müslüman: 302: Derviş Muhammed. “Noktasız harflerle”… Bakar-Dana. Öküz. Sığır: 1302: Mirzabeyoğlu): 141: MANDİLO-Süryanice, “Mendil”. (Bir Mühür; İki Destimal mevzuunu hatırla!)… Süryanice, ALMA-Can: 1141: MEN ENE?-“Ben kimim?”… Süryanice, KULO-Bütün, küll: 142: GÜL-İ MUHAMMEDÎ… Süryanice, FONO-Hakikat: 142: MADLQONO-Süryanice, “Işıklandıran, nurlandıran. İlâhî musiki. Şerh. İzâh. Tefsir, yorum”… Süryanice, FONO-Doğru, doğruluk: 142: AREŞQOYO MCALYO FULUTİYA-Süryanice, “Başyücelik Devleti”.

*

MİSHAB-Sacayağı. (Mishab: Mis-Hab… Mis-Bakır: 100: Atlas-Büyük harita… Hinne-Gizli ses: 100: Fekk-Açmak. Ayırmak. Kesmek. Rehin şeyi kurtarmak. El ve ayak burkulup çıkmak… Fekk-i Mühür: 345: İmâm-ı Rabbanî… Süryanice, Kib Cayne-Göz ağrısı. “Üstadım”: 100: Futa-Havlu. “Mendil, destimal”… Hab’-Gizli, saklı: 11: Ezecc-Uzun ve ince kaşlı. “Abdülhakîm Arvasî Üçışık Hazretleri”… Hab-Rüyâ. “Hadîs: Rüya, Allah’ın söylediği gizli sözlerdir”: 609: Gelfono Tlo-Süryanice, “Kanat takma”… Levha: Ağustos 2014… Konvoyla Cezaevi’nin önünden geçerken, annem ve babam aynı arabada, ben ayrı arabadayım. Biri, “Kumandan’ın ayak bileği çıktı, üstünde bazı şekiller zuhur etti!” diyor, “Allah’ın hikmeti” gibisinden bir kasıtla… Bu önemli hâdiseye herkes şâhidlik etsin diye onu arabadan indiriyorlar. Tişörtünü çıkarıyor; bütün vücuduna toprak renginde iskeleti çizilmiş. Büyü alâmeti olduğunu düşünüyorum. Uzak bir yerden o şekilleri çizmişler, böylece ona etki etmişler. Bilek çıkması vesilesiyle, bu şekillerin görünür hâle geldiğini düşünüyorum): 110: MAA-Beraber. “Piregen: Birlikte, beraber”… MİSBAH-Yüzgeç: 110: HEYNEME-Gizli ses… HIKB-Uzun zaman, devir: 110: TLİTO BET HAVRO-Süryanice, “Kızkulesi”… MEDLUL-Delâlet olunan. Gösterilen. Mânâ. Meâl. Mefhum. Bir kelime veya işaretten anlaşılan: 110: MEKN-Kuvvet. Kudret. İrade… MİSHAB-Toprağı yarmada kullanılan küreğe benzer âlet. (Faal-Balta, kürek, bel vesair âletlerin sapı: 181: Fa’al-Çok işleyen ve çalışan. Devamlı iş yapan)… MİSHEB-Siyah at: 107: MAGSO-Süryanice, “Kök”… Süryanice, FOQUDO-Kumandan: 107: YADUCTONUTO GABORO-Süryanice, “Fikir Kahramanı”
 

KIZ KULESİ

 
LEVHA: 16 Eylül 1998… BOĞAZ KÖPRÜSÜ… Ama suyun yarım metre üzerinde… Ablam, Ali Murat ve Aslı, Köprüden yürüyerek geçiyoruz… Her ne hikmetse, bu köprü sadece yayaların geçmesi için… Denizden, gerçekte geçmesi mümkün olmayacak bir büyüklükte muazzam bir GEMİ geçiyor… “İleride buna bir de KANAT TAKILSA, oldu HAVA GEMİSİ; olacağı o! Bak şimdi de sanki havalanacak!”… Gemi SÜRATLE Köprü’nün altından geçiyor ve sürat motorlarını andıran bir hızla KIZKULESİ civarındaki hafif dönemece varıyor… O ânda, büyük gemilere nisbetle ŞEHİR HATLARI VAPURLARI neyse, yanında onun kadar küçük kalacağı muazzam bir BEYAZ GEMİ ile karşılaşıyor… “Eyvah, çarpışacaklar!”… Nitekim müthiş bir çarpışma… Patlamalardan, kendilerine yakın gemilere de sıçrayan parçalanmalar… Köprü üzerinde panik… İki küçük kız, Köprüye sirayet edecek korkusuyla denize atlıyorlar… “Ah çocuklar ah!” Halbuki buraya sirayet edene kadar… Biz, sakin sakin Köprü’yü geçiyoruz ve sonunda oyuktayız… Ali Murat şımarıklık yapıyor… Ablama, ona darılmasını söylüyorum… Sonra, suya atlayan o iki küçük kıza yardım edeyim diyorum ama, onlar çoktan BOĞULMUŞLARDIR!..

*

KURKUR-Büyük Gemi: 612: DERVİŞ MUHAMMED… KURKUR: 606: SALİH İZZET… BEYAZ GEMİ: 1072: HUNBO-Süryanice, “Balta”. Kesen. Derinleştiren… Arnavutça, ANİJE-Gemi: 73: GNİZO-Süryanice, “Gizli. Sır”… BİNEK-Gözbebeği. İdrak: 1071= 72: BASİT-Bol, geniş. Yaygın olan. Mücerred ve münferid olup, mürekkeb ve müellef olmayan. Neş’eli, güleryüzlü. Cemil. Düz, arızasız, engelsiz. “Genişlik ve rahatlık veren mânâsında, Esma-i Hüsna’dandır”… MÜTEFEKKİR Mirzabeyoğlu: 1072: MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu… HAMKE-Bit. (Rüyâda gelen mânâ: Muhyiddin-i Arabî Hazretlerinin bir yazısında, “Bit ve pire hakkında en çok yazan odur!” buyuruyor… Fely: Keskin kılıç. Şiirin ince mânâlarını çıkarma. Bit toplama): 1072: CÜMMEL-Harflerin sayı değerine göre hesablanması. Ebced. Birkaç urganın birleştirilmesinden meydana gelmiş olan çok kalın gemi halatı… MÜBELLİĞ-Tebliğ eden. Bildiren. Duyuran: 1072: İRDA’-Meme emzirmek, süt vermek. “Rüyâ tâbirinde süt, ilim ve fikirdir”

*

Hollanda Lûgatı’nda, PİENTER-Cingöz. (Cingöz: Açıkgöz, uyanık ve zeki kişi… Cingöz: Cin-Göz… Cin: 53: Ahmed… Göz: 1013: Salih Mirzabeyoğlu): 1664: İÇTİSAR-Geminin denizi yararak gitmesi. Çölü, ıssızlığı geçmek. Cür’et ve cesaret göstermek… MEHDÎ DERVİŞ MUHAMMED: 1664: LO KTİBO HFUĞYO-Süryanice, “Bomboş Devir”… Süryanice, ŞECO-Denizi yararak giden gemi: 1302: KAPTAN KUSTO MÜSLÜMAN. “Noktalı harflerle”… Süryanice, GELFONO HAYED-Kanat takma: 197: QOMES MYAKRO QUTNUTO-Süryanice, “Başyücelik Devleti”.

*

KIZ KULESİ: 205: RECEB-Üç ayların birincisi, Kamerî ayların yedincisi. Azametli. Heybetli. Tazim etmek. Cennet’te bir nehir ismi… SEFİNE-Gemi. Evliya. Güney yarım küresinde bir Burç ismi. Çeşitli mevzulara dair kitab: 205: MUS’A-Dikenli bir çalının kırmızı küçük meyvesi. Dut, tut. (Necib Fazıl Kısakürek: 1417= 418: Musa Mirzabeyoğlu… Mus’a Mirzabeyoğlu: 1517: Seyyid Fehim Arvasî… Mus’a Mirzabeyoğlu: 1507: Malyono Bogo- Süryanice, Dolmabahçe)… KIZKULESİ: 211: DEBRE-Savaşırken askerin bozulması. Vaktinden sonra gelen… ITAR-Diğerlerini ihata eden nesne: 211: HABAR-Mühür. Damga. İmza… MU’CİZNÜMA-Mucize gösteren: 211: MÜSTAHLEF-Başkasının yerine konulmuş.

*

Süryanice, BARTO BET HARO-Kız Kulesi: 1033: CÜLL-Gül. Her nesnenin büyüğü ve muazzamı… BAGAL-Koltuk. “Abdülhakîm Koltuğu”: 1032= 33: ESLAS-Üçte birler. Üçe bölme… BAL-Kanat. Kol, pazu. Üst, yukarı. Boybos, endam… KUZ-Bardak, kadeh, sagir. Tas, çanak: 33: BAL-Kalb. Gönül. Hatır. “Tag-ı Sagir’i hatırla!”… BEL-Bedenin ortası. Geminin ortası. Dağın iki zirvesi arasındaki kavisli, kavşak yeri: 33: BEL-Ökçe. Topuk. “Sonra gelen”… Süryanice, BARTO BURGO- Kız Kulesi: 1623: SU’BAN-Büyük yılan. Semanın kuzey yarım küresinde bulunan “Tinnin-İncir, kavşak” Burcu’nun çevirdiği büyük kavisin ortasında ve Küçük Ayı dörtgeninin tam karşısında bulunan en parlak yıldız. (Sebenta: Ayı. Çeri. Öncü): 623: TEBAREK-Mübarek etsin… İSTİ’SA’-İsyan etme. “Hakîm: Her şeyi yerli yerince yapan. Hekim”: 623: İRTİKA’-Dayanma, güvenme… Süryanice, BARTO FURGO-Kız Kulesi: 1701: OSMANLI… Süryanice, BARTO FURGOSO-Kız Kulesi: 772: SENAKÂR-Medheden…  BÜTŞİKEN-Put Kıran. “Balta. İslâma muhatab anlayış: 772: MÜSTA’BİR-Rüyâ tabir ettiren. (Üstadım’dan: Her gece rüyâmı yazan sihirbaz / Tutuyor önümde bir mavi ışık!)… İFTİRAS-Fırsat gözlemek. Fırsatı ganimet bilmek: 772: İŞTİMAL-İçine almak, kaplamak. Çevirmek. İhata etmek. Şâmil olmak… BARTO MAĞLDO-Süryanice, “Kız Kulesi”: 1490: KİST?-“Kimdir?”… İTHAF-Hediye. Birisinin namına eser yazan. (Rüyâda gelen mânâ: Üstadım, “Senin yazdıklarında kendimi buluyorum!” diyor): 490: İNDİFA-İ BÜRKANİ-Yanardağın patlamasıyla çıkan lâvlar. (Lâv: 37: Yaşım… Rüyada gelen mânâ; Üstadım, “Benim dostum 37 yaşında!” diyor… Dost: 470: Aşk… Ahmed Necib Fazıl Kısakürek: 2470: Salih İzzet Mirzabeyoğlu)… TEKLİL-Taç giydirme: 490: MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu… Süryanice, SOHDUTO-Ehliyet: 490: RECYONO GABORO-Süryanice, “Fikir Kahramanı”.
 

EL-KADİR

 
LEVHA: 8 Temmuz 2015… Hayran Abla ve Kumandanı davet ediyorum; ama ablam Emine’nin evine. Hayran Abla, Kumandan ve RAHİME KÖYLÜ Teyze, üçü birlikte geliyorlar. Ben sonra pişman olup, “Neden kendi evimize çağırmadım” diye düşünüyorum, birden kendi evimizde oluyoruz. Hayran abla ve Rahîme Teyze’nin ellerini öpüyorum, Kumandan da elini verir mi diye düşünürken, o elini uzatıyor, onun da elini öpüyorum. Rahime Teyze son derece sağlıklı, neşeli ve mutlu. Eski güzel ve sağlıklı hâlinde olduğu gibi. Hayran abla bana yemek hazırlamamı söylüyor. “Dişimi çektireceğim; orucumu bozacağım, ilâç almam lâzım, bana yemek hazırlar mısın?” diyor. İkimiz mutfakta telâşla kahvaltı türü şeyler, (yumurta filân da) hazırlıyoruz. (Dilek Kiracı)

*

AİLESİ’nin, benim ve “fedakârlık, sadakat, kahramanlık” nedir bilerek onu tanıyanların gururu ETHEM KÖYLÜ gönüldaşın annesi RAHÎME Hanım, yukarıdaki rüyânın görüldüğü sahur vaktinin gecesinde, Hastahane’de vefat etti; iki senedir kanser hastası idi… Bir Hayat: Bir yaşında annesi vefat eden Rahîme Hanım, Babası İmam Hacı Osman’ın ikinci evliliğinden olan çocukları içinde, biricik. Hacı Osman Efendi, Kadirî ve evlerine gelen ihtiyar bir Kadirî, Rahime Hanım’ın başını okşayarak, “Sen bundan sonra Kadirîsin!” der ve bu ümmî kadın tâ en küçük yaşından beri bu sözde sabit, namaz, niyaz, zikir, tam da ismine uygun bir mizaçla, son nefesine kadar… Rahime: Hafif sesli, lâtif sözlü… Hamileliğinde kızına, çocuğunun kız mı erkek mi olduğu bilinemediği zamanda, “Doğacak oğluna Eyüp adını koy!” demiş; rüyâsında gelen böyle… Ve, onun hapise gireceği… Torunları arasında onların hâllerine üzülen İmam Hacı Osman Efendi, teselliyi Allah yoluyla ilgili Eyüp Ethem’de bulmakta; hele Metris Cezaevi’ne ziyarete geldiğinde, kızına “Bu çocuklar Allah için çalışıyorlar, onlara yardımcı olun!” ve köyde yakınlarının da hayret ettiği bir heyecan ve gururu, hep anılan. Allah rahmet eylesin… Metris Cezaevi’ne ziyaretleri hep çoluk çocuk beraber Rahîme Hanım’ın zevci Kâzım Bey, hep kadere rıza içinde, şikâyetsiz…  Genel olarak yine Metris’te yatan Ömer Kama’nın babası Mehmed Efendi ile karşıma gelen Kâzım Bey, bana muhabbetleri apaçık olan iki akraba; ikisi de çocukları Cezaevi’nde iken vefat ettiler… Benim gûya teselliye ihtiyaçları varmış gibi konuşmalarıma, “Kumandan! Senin yanında yatanlara kaygı mı duyulur? Onlar çirkefe gitmediler ki, Allah yolundalar!” diyenler… Vefatına kadar hep “mutmain olmuş bir nefsi” tüttüren RAHÎME Hanım, o hüzünlü hâliyle gitti Beka âlemine… RAHÎMEHUMALLAH-“Onların ikisine de Allah rahmet eylesin!” demek: 360: ŞIN-Bir Harf. Allah’ın Muktedir ismi.

*

RAHÎME Hanım’ın ismi vesilesiyle bana gelenler… RAHÎME: 263: KARABİN-Kurbanlar. (Allah Sevgilisi, “Aranızda kimi şehîd olarak sayarsınız?” deyince, Ashab-ı Kiram, “Allah yolunda öldürüleni!” buyurdular. Allah Sevgilisi buyurdu: “Öyleyse ümmetimin şehidleri pek azdır. Allah yolunda öldürülmek şehîdliktir, vebadan ölmek şehîdliktir, kadının loğusa iken ölmesi şehîdliktir, boğularak ölmek şehîdliktir, yanarak ölmek şehîdliktir, veremden ölmek şehîdliktir, iç hastalıklarından ölmek şehîdliktir”… “Ölüm vaktinde sağına soluna bakıp kimseyi göremeyen, ailesini evladını anıp kederlenen, vatanından uzakta yalnız ve kimsesiz ve Rabbine teslim olmuş garip Müslüman’ın ölümü şehîdliktir” buyrulmuştur)… RAHÎME-Rahmet eylesin: 253: BULÇOUR-Yakut Lügatı’nda, “uzvun yerinden çıkması”… RAHÎMEHUMALLAH: 360: ŞIN harfinin ebcedi. Bu harf, Allah’ın Muktedir ismi, Sabit yıldızlar mertebesi, Kamer menzillerinden Cebhet-ül Esed’e işaret eder; Aslan çehresine. (Aslan Burcu, Arabça Esed burcu, unsuru Ateş, tabiatı Sıcak-Kuru, türü Sabit, yıldızı Güneş, vücutta tesir yeri Kalb ve Sırt, simyada Sindirim safhası… Muktedir: Kadir. Her şeye gücü yeten… El-Kadir-Esma-i Hüsna’dandır: 1335: Tavono Mitito-Süryanice, “Ölüm Odası”… Sad harfi, Allah’ın “Mümit-Ölümü yaratan” ismi, Toprak mertebesi ve Kamer menzillerinden Belde ile ilgilidir; mahal, mekân. “Kalb-Nefes tutukluğu”… Şın, “çok nikâh, çok hüküm” demek; Elf de, çok şeyle ünsiyeti olan, 1000 şeyle ilgili. Muhyiddin-i Arabî Hazretleri, Şın harfinin ebcedini 1000 sayar… “Elif-Hemze”, Allah’ın “Mübdi-Güzel yaratıcı” ismi, İlk Kalem mertebesi ve Kamer menzillerinden “Seretan-Kanser”le ilgilidir)… Kürtçe, ŞİN-Mavi. (Ezrak-Temiz su. Mavi. “Keduret, sıkıntılı”: 308: Arvasi): 360: BATIN… Süryanice, HUMŞO-Bel, Kemer bölgesi: 360: KITMİR-Ashab-ı Kehf’in köpeğinin ismi. “Zaman tesbiti. Basiret”… Süryanice NAHAŞ-Yılan. Hayat. Terzi. Davet: 360: ŞIN-Mantık derinliği. (Aklın öncüsü, kemer bölgesi!)… HATF-Ölüm. Ölmek. “Ölüm, akl, ip”: 488: FETH-Fetih. Açma. Başlama. Zafer. Nusret. Yardım. Faydalı şeyleri elde etmek için yolları açmak… HAFET-Islıklı yılan: 488: TELMİH-Lâyıkıyla keşfedip nazara arzetmek… Süryanice, ŞUMO BENYONOYO-Rakam. (Süryanice, Raqmo-Rakam. Sayı: 252: Kumandan): 1487: ŞAHYO MENYONO-Süryanice, “Bomboş Devir”.

*

LEVHA: 18 Haziran 2015… (…) İnsanlar fevc fevc câmiye geliyor. Câmilerle pek alâkası olmayan bir tanıdığımı da görüyorum. O bile gelmiş. Elimdekileri minberin yanına bırakıyorum. Kumandan’ın hemen arkasındaki hizada, ikinci sırada saf tutuyorum. Namaza daha başlanmamış. Yanıma bir gönüldaş geliyor: “Ne güzel değil mi? Fetih Camii’nde de Mahmud Ustaosmanoğlu Hazretleri namaz kıldırıyor!”… Fetih mi Fatih mi?.. Fetih Câmii imiş. Çok heyecanlanıyorum. Rüyâdan uyanıyorum. Gözlerim açık ve şuurum yerinde, ama ben soluk soluğa birkaç dakika namazın başlamasını bekliyorum. (Ali Rıza Yaman)


Baran Dergisi 454. Sayı