BD-İBDA davasının yeşerdiği Eskişehir’de Milli Eğitim Bakanlığı Yayınevi’nde müdür iken Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ve İslâmcı hareket üzerinde iz bırakan isimlerden Mehmet Suat Fıratlı geçtiğimiz haftalarda Rahmet-i Rahman’a kavuştu. Suat amcaya Allah’tan rahmet, tüm sevenlerine ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ediyoruz. Suat amcanın vefatı sebebiyle taziye dileklerimizi sunmak için konuştuğumuz oğlu Mustafa Fıratlı, 1970’lerde Eskişehir’de verilen mücadeleye ve Salih Mirzabeyoğlu’na dair hatıralarını Baran okurları için paylaştı.

Bu hafta Salih Mirzabeyoğlu’nun şehadetinin yıl dönümü. Bu vesileyle Suat Amca ve Salih Mirzabeyoğlu arasındaki münasebeti sormak istiyorum?

Babam, hem Kumandan Amca hem de Salih Bey ile iyi bir arkadaştı. Salih Mirzabeyoğlu’na İzzet abi diyoruz biz. İzzet abinin ikinci babası gibiydi. Ama İzzet abinin İstanbul’a taşınmamızla zamanla aralarına mesafe girdi; fakat buna rağmen İzzet abi Erenköy’deki evimize 2-3 haftada bir gelirdi, seramik işleri vardı onları yapardı. Eskişehir’de de İzzet abinin sırdaşıydı babam.

Salih Mirzabeyoğlu’nun hep mücadele yanı biliniyor. Biraz insani yönünden bahsedelim, Salih Mirzabeyoğlu nasıl bir insandı?

Bana göre sakin ve kibar birisiydi. Boksörlüğü var biliyorsunuz, aynı zamanda seramikle uğraşıp sanatkârlık da yaptı o sıkıntılı günlerde ve onlarla biraz hafifledi. 1990’ların başı, 1980’lerin sonu gibi bu işlerle uğraşıyordu.

Salih Mirzabeyoğlu Eskişehir’de bulunduğu vakit siz daha küçüktünüz. Bir çocuk gözüyle Mirzabeyoğlu’nu nasıl görüyordunuz?

Çocuk gözümle iyi bir boksör olarak görüyordum. Çocuk olduğum için iyi bir boksör oluşu dikkatimi çekiyordu. Bizim evimize genç arkadaşlarıyla her gün gelirlerdi. Rahmetli Harun, Yalçın abi vs. onlar babamın evine gelip sohbet ederlerdi.

Rahmetli Suat amca kütüphanede mi görevliydi?

Milli Eğitim Bakanlığı Yayınevi diye yayınevleri vardı eskiden, orada müdürlük yapardı. Eskişehir’deki o zamanın bütün gençlerini yetiştirdiler, Nabi Avcı’dan tutun Haşim Kılıç’a kadar bütün gençlerle ilgiliydi. Gençlerle ilgilenen dört kişi vardı: İzzet abinin babası Kumandan Muammer Erdiş, Hasan Keçeci, Cevat Ülger ve Ali Suat Fıratlı. Bunlar gençlerle ilgilenirlerdi. Aynı zamanda imam hatibin yurtlarını ihya ederlerdi. İmam hatip öğrencilerini bulup yurda yerleştirirlerdi, ceplerine harçlık koyarlardı. Eskişehir çok kozmopolit olması itibariyle ciddi bir vazife ifa ediyorlardı burada.

Salih Mirzabeyoğlu’nun da “etkilendiğim” dediği kişiler bu isimler.

Tabiî ki. Mesela Cevad Ülger Anadolu Lisesi’nde “Maarif Koleji’nde” resim öğretmeniydi. İyi bir öğrenci çevresi oluşturmuştu, onlarla birebir ilgileniyordu, bu söylediğin dört isim de onların fikri ihtiyaçlarını, başka ihtiyaçları var ise bunları karşılamayı kendilerine vazife edinmişlerdi. Hepsi rahmetli oldu.

Her biri İslâmcı mücadele tarihi açısından son derece kıymetli isimler, Allah rahmet eylesin.

Amin.

Salih Mirzabeyoğlu’nun mücadele içerisinde olduğu gençlik dönemlerini hatırlıyor musunuz, neler yapıyordu?

Eskişehir’de bildiğiniz üzere üniversiteye kadar durdu, o süreç içerisinde mesela olaylara falan karıştığında kaçar bizim eve gelirdi, ben çocukken bunu hissederdim. Bir sığınak gibi kullanırdı bizim evi. Daha sonra İstanbul’a gidip Akıncı Güç’ü çıkarttığında da babam onlara çok destek verdi. Zira biz de İstanbul’daydık o dönemde.

Erenköy’de olduğunuz vakit.

Evet. Erenköy’de oturuyorduk, babam da onları belirli bir zamana kadar hiç bırakmadı, bilhassa İzzet abimle ilişkisi devam etti. Bu da İzzet abimden kaynaklanan bir şeydi. Hem vefadan, hem de sayıp sevmekten. Esasında bu insani yönüne de işaret eden bir şey. Karşısındaki insana ehemmiyet veren, onu unutmayan, yaşanmışlıklara değer veren birisi olduğunu gösteriyor.

Teşekkür ederim vakit ayırdığınız için.

Ben teşekkür ederim.

Baran Dergisi 748.Sayı