Doğu Türkistan’da neler yaşanıyor, Çin tarafından her türlü zulmün reva görüldüğü Müslüman Doğu Türkistanlıların ahvâli ve Doğu Türkistan’ın stratejik ehemmiyetine dair bir dizi soruşturma yaptık.

“Çin, Doğu Türkistan’a ne yapmak istiyor; oradaki Müslümanlara zulmün altında yatan sebeb nedir?” diyesordukMüslümanların Çinlileştirilmek istediğini vurgulayan Abdullah Oğuz, Çin’in yaptığı şey, Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk varlığını yok etmektir. Çin, her şeyi Çinlileştirmek istiyor. Bu yeni olan bir şey değil, 1758’den beri, yaklaşık 250 yıllık bir varlık mücadelesi yürütüyor Doğu Türkistanlı Müslümanlar. Bu süreçte üç defa devlet kurduk…. Çinliler hep bizi yok etme mücadelesi verdi, biz de varolma…” dedi…

Abdullah Oğuz

“Çin zalim politikalarından hiç vazgeçmedi!”

Oğuz, “Zulmün dozu dönem dönem arttı, dönem dönem de azaldı… Bu da Çin’in gücüne bağlı bir şey; konjonktüre bağlı bir şey. 2017’nin Nisan’ından beri de çok net bir şekilde soykırım uygulanıyor. Doğu Türkistanlılara uygulanan şeyin adı tam anlamıyla soykırımdır! 1947’de Birleşmiş Milletler’in Cenevre’de soykırımla alâkalı aldığı bir karar var… Orada belirtiliyor, ‘bir toplumun, kültürel, fizikî ve manevî varlığını ortadan kaldıran eylemler’ soykırım olarak nitelendirilir. Bugün Doğu Türkistan’da 100 binlerce insan hapishanelerde, milyonlarcası da toplama kampında, çocuklarımız ‘çocuk kampı’ adında yerlerde yatırılıyor. İnsanlarımız dönüştürülüyor. Sokaklarda gözetim altındayız, genç kızlarımız Çinlilerle zorla evlendiriliyor. Çin’den yığınla insanı Doğu Türkistan’a getiriyorlar. Kültürel varlığımız, yapı taşlarımız camilerimiz, tarihî eserlerimiz hatta mezarlıklarımız bile tahrip ediliyor. Maddî manevî, her şeyimize saldırıyorlar. Her şeyimize saldırıyorlar. Çin, şu an siyasî ve ekonomik olarak çok kuvvetlendiği için soykırımın da dozunu artırdı. Cinayetler, tecavüzler, işkenceleri anlatan bir sürü Doğu Türkistanlı arkadaşımız, Müslüman soydaşımız var. Çin’in yaptığı şey resmen bir soykırımdır. Geçmişte bunun dozu azdı, şimdi daha fazla…” dedi.

“Çin zihniyetinde hiçbir canlıya merhamet yok”

Çinlilerin hiçbir canlıya merhamet göstermediğini de ifade eden Oğuz konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sadece güçsüz olduğu zamanlarda güler yüzlü gözükürler; ipeklerin, tebessümle hoş karşılamaların hepsi görüntüde… Çinliler güçlendiğinde neler olur, tarih bunu gösterir nitelikte.”

İslâm dünyası çıkarları için sessiz”

Oğuz’a, Batı’nın Doğu Türkistan meselesindeki desteğini ve İslâm dünyasının sessizliğini de sorduk:

“Devletler nezdinde baktığımız zaman, Batı’nın samimi olmadığını söyleyebiliriz. Çin ile askerî ve ekonomik olarak çekiştikleri için Doğu Türkistan’dan yanaymış gibi gözüküyorlar. Burada başka motivasyon aramanın doğru olduğunu sanmıyorum. Biz Doğu Türkistanlılar olarak başka bir şey söylüyoruz; bugün ABD ve Batı kendi çıkarları için destek veriyor, peki İslâm dünyası ya Türk devletler? Niçin Doğu Türkistan meselesinde seslerini gür çıkarmıyorlar? Cevap aynı, kendi çıkarları için!.. Dolayısıyla bu şeylerin çoğu mânâsız, doğru değil. İslâm dünyası ve Türk devletleri Çin’e karşı ses çıkarsaydı böyle mi olurdu?”

“Türkiye, Doğu Türkistan meselesinde yeteri kadar ses çıkarmadı mı?” sualini cevaplayan Abdullah Oğuz şu cevabı verdi: “Çıkarmadı. Türkiye ‘ey Avrupa ve ABD burada böyle bir şey var’ deyip sesini hakikaten gür çıkarıp, kararlı dursaydı böyle olmazdı belki. Bana sorarsanız Türkiye’nin sesi çok kısık çıkıyor. Zaten bizim şu an Batı’ya serzenişte bulunma hakkımız yok. Biz diyoruz ki, Çinliler bizi kaynar kazana attı yok etmek için, Batı’nın verdiği tepki de kazanın kapağının kapatılmasına engel oldu. Her ne için yapıyorlarsa, böyle bir faydası oldu; elbette samimi değiller… Müslümanların, vicdanlı İslâm devletlerinin odaklanması gereken şey şu, ‘Biz niye gerektiği şekilde Doğu Türkistanlı kardeşlerimize sahip çıkamıyoruz!’ Ben bu sorunun sorulması gerektiğini düşünüyorum. Doğu Türkistanlılar olarak, ben ve benim gibi düşünen insanlar, Batı’nın neden Çin karşısında durmaya çalışğını biliyoruz… Elbette ki menfaat! Elbette her toplum siyah yahut beyaz değildir. Bazı STK’lar, bazı yapılar ABD’de de Avrupa’da da insanî şekilde yaklaşıp Doğu Türkistan’ın safındadır. Ama İslâm dünyasına ve Türk devletlerine ne demeli?..”

Doğu Türkistan’ın stratejik ehemmiyeti

Doğu Türkistan’ın stratejik ve enerji kaynaklarına dair sorularımızı cevaplayan Oğuz, “Doğu Türkistan geçmişteki İpek Yolu’nun ehemmiyetli noktalarından birisidir. Yâni, Çin ile Batı arasındaki karayolunun tek mantıklı güzergâhı Doğu Türkistan’dır. Aşağıdan gitmek isterseniz Himalaya Dağları var. Dünyanın en yüksek sıradağları… Yukarısı soğuk bölgeler. Dolayısıyla geçiş noktasının en makul yeri Doğu Türkistan. Tarih boyunca stratejikti Doğu Türkistan. Bugün de yeraltı zenginlikleri açısından ender bulunan yer; petrol, doğalgaz, kömür, altın, bakır, uranyum mevcut… Çin buraları da sömürüyor!” ifadelerini kullandı.

Abdulvaris Hoten

“Çin lideri Şi Çinping döneminde zulüm giderek arttı!”

Doğu Türkistan Basın ve Medya Derneği Başkanı Abdulvaris Hoten de dergimize yaptığı açıklamada, Müslümanların mabed ve kültürlerinin Çin taarruzuna maruz kaldığını belirterek, Çin Devlet Başkanı Şi Çinping yönetimiyle beraber zulmün arttığını söyledi.

Hoten, Çin liderinin “Doğu Türkistan’ı işgâl etmişiz de kültürlerini, dinini silememişiz” dediğini aktardı.

Şi Çinping’in Arap Baharı esnasındaki kaotik ortamdan istifade ettiğini aktaran Hoten, “Buradan cesaret aldı ve Doğu Türkistan’daki soykırımın dozajını artırdı. Doğu Türkistan’daki yerli hükümet yetkililerini değiştirdi. Yeniden başka insanları yetkilendirdi ve mâlumunuz olduğu üzere bu kamp mevzuu ortaya çıktı. 2013’ten beri Doğu Türkistan’da soykırım yaşanıyor. Dinî, siyasî, kültürel ve ekonomik açıdan Doğu Türkistan boğazlanmış durumda. Doktor, profesör, hoca, yazar ve öğretmenler bu toplama kamplarında işkence görüyor. Toplumu güzelleştirmeye çalışan, ilim, söz sahibi herkesi bu kampa attılar. Kampta zorla İslâm’a mugayir ne varsa onları insanlarımıza yaşatıyorlar. Domuz eti yediriyorlar, içki içiriyorlar, her gün saatlerce ayakta tutuluyorlar. Çin marşları okutuluyor, Çin reisini öven methiyeleri zorla söylettiriyorlar, okutuyorlar. Kısacası zorla beyin yıkıyorlar. Sadece fizikî değil, psikolojik şiddet çok fazla.” diye konuşmasını devam ettirdi.

Kadınlar, erkekler ve çocuklar için kampların üçe ayrıldığını söyleyen Hoten, “Çocukların, ümmetin temeli olduğunu” vurgulayıp, “2-12 yaş arası çocukları topluyorlar, kendilerince ‘eğitip’ Çin dilini öğretiyorlar. Bizim dilimizden, kültürümüzden uzaklaştırıyorlar. Yâni bu şekilde çocuklarımızın Çinlileştirildiğini söyleyebiliriz. 15-20 sene sonra bu çocuklar ne hâle gelecek? Seneler sonra Doğu Türkistan’ı idare etse bile bu çocuklar, artık onlar Çinli gibi olacaklar. Durum ne kadar tehlikeli…” ifâdelerini kullandı.

Hedefte camiler var

2015’ten bu yana, 15 binden fazla caminin ya yıkıldığını yahut kullanılamaz hâle getirildiğini söyleyen Hoten, “Bazı camilerin de eğlence yerine çevrildiğini” dile getirdi.

“Dilimizi tamamen yasakladılar”

Uygurcanın yasaklandığını söyleyen Hoten, İslâmî isimleri çocuklarımıza veremiyoruz artık, Abdurrahman, Abdullah, Muhammed, Esma, Ayşe, Fatma gibi isimleri kullanmak tamamen yasak! Gençlerimizi Çin’in bazı bölgelerine taşıyıp, ucuz iş gücü olarak kullanıyorlar. Doğu Türkistanlıların organlarını da ticarî amaçlı satıyorlar. İslâm dünyası ve Türk devletlerinden bu meseleyle alâkalı gür ses çıkmıyor. Batı ülkelerinin bazılarında Çin’in soykırım yaptığına dair kararlar alınsa da, Türk devletleri ses çıkarmadı maalesef…” dedi.

İsmail Cengiz

“Allahuekber demek bile yasak!”

Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti Başbakanı Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı İsmail Cengiz de, “2017 yılından bu yana bölgeye geliş ve gidişler kısıtlanmış durumdadır. Halkın elindeki (kendilerine çalışan memurlar haricinde) bütün pasaportlar toplanmıştır. Yurt dışında bulunan bütün Uygur ve Kazaklar geri çağrılmış, çağrıya uymayanların aile fertleri tutuklanmış olup, diasporada Çin karşıtı faaliyet içinde olanların birçoğunun mal ve mülklerine el konulmuştur.”

Sözde ‘Şincang Uygur Özerk Bölgesi’ adı verilen Doğu Türkistan’da tamamıyla kapalı devre bir yaşam sürdürüldüğünü ufak bir araştırma yapan herkes görebilecektir. Sakal ve bıyık bırakmanın; camilerde öğrencilerin, memurların namaz kılmasının, telefonlarda ‘Allahuekber’ gibi dini içerikli yazı ve mesajların, hatta ‘Selamünaleyküm’ diyerek selamlaşmanın dahi yasak olduğu, bölgenin bütün ana caddelerindeki billboard afişlerinde, cami girişlerindeki tabelalarda alenen yazılıdır.” dedi.

Soruşturma: Oğuz Can Şahin