Bosna-Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa, Birleşmiş Milletler tarafından “güvenli bölge” ilan edilmesine rağmen 11 Temmuz 1995’te Bosna Sırp kuvvetleri tarafından işgal edildi. Beş gün içinde en az 8372 Boşnak erkek ve erkek çocuk sistematik biçimde infaz edildi; kadınlar toplu tecavüze uğradı, 20 binden fazla sivil zorla tahliye edildi. Katliam, 400 silahlı Hollanda barış gücü askerinin gözü önünde gerçekleşti ve mağdurların cesetleri kimlik tespitini engellemek amacıyla çok sayıda toplu mezara parçalar hâlinde gömüldü.

Bugün Potoçari Anıt Mezarlığı’nda yedi yeni kurban daha ebedî istirahatgâhına uğurlandı. En küçüğü 19 yaşındaki iki gencin de aralarında bulunduğu cenazeler, ailelerinin yalnızca birkaç kemik parçasını defnedebildiği toplu törenle toprakla buluştu. Böylece mezarlıktaki kabir sayısı 6751’e yükseldi; 1 000’den fazla kurban hâlen kayıp.
Hala soykırım diyemiyorlar!
Soykırım, 2004’te Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY), 2007’de de Uluslararası Adalet Divanı (UAD) kararıyla resmî olarak tescillendi. Ratko Mladić ve Radovan Karadžić ömür boyu hapse mahkûm edildi. Buna karşın Sırbistan hükûmeti ve Bosna Sırp yetkilileri hâlâ “soykırım” tanımını reddediyor; Srebrenitsa kararlarının uygulanmasını denetlemekle görevli uluslararası mekanizmanın (IRMCT) Başkanı dahi geçtiğimiz ay “adalet, tamamlanmış bir süreç değildir” uyarısında bulundu.

Soykırım inkârı ve Batılı değerlerin erozyonu
Katliamdan otuz yıl sonra bile kurbanların bir kısmı kimliksiz, faili olduğuna hükmedilen devlet ve kurumlar ise büyük ölçüde cezasız. Uluslararası mahkeme kararlarının tanınmaması, “insan hakları” söyleminin merkezindeki Batılı yapıların yalanlar üzerine kurulduğunu da bir kez daha gösterdi. Avrupa Konseyi üyesi bir devletin resmî makamları tarafından sürdürülen inkâr, Normatif Batının “soykırımı önleme” iddiasını içi boş bir slogana dönüştürmüş oldu.
Srebrenitsa’dan Gazze’ye: Kayıtsızlığın devamı
Uluslararası toplum, Srebrenitsa’da olduğu gibi bugün de Filistin halkının uğradığı sistematik şiddeti, katliamı ve zulmü seyrediyor. UAD, “Gazze Şeridi’nde Soykırım Sözleşmesi’nin ihlali ihtimali” gerekçesiyle 26 Ocak 2024, 28 Mart 2024 ve 24 Mayıs 2024 tarihlerinde İsrail aleyhine ihtiyati tedbirlere hükmetti; ancak kararlar fiiliyatta uygulanmadı. Srebrenitsa’nın cezasızlığı, Gazze’deki siviller için de emsal oluşturuyor; uluslararası hukukun yaptırım gücünün olmadığını, BM gibi yapıların hiçbir işe yaramadığını da gösteriyor.
Bosna-Hersek’te süren hukuki ve anıtsal çabalar
Bosna‐Hersek Kayıp Kişiler Enstitüsü, 1995’ten bu yana 500’den fazla toplu ve 5000’den fazla ferdi mezar ortaya çıkardı; kimliği belirlenen her kurban her 11 Temmuz’da devlet töreniyle defnediliyor. 110 kilometrelik “Barış Yürüyüşü” (Marš Mira), “ölüm yolu”nu tersine katederek küresel hafızayı diri tutmaya çalışıyor.
Otuzuncu yılında adalet hâlâ gelmedi
Srebrenitsa soykırımının otuzuncu yılında adalet hâlâ tamamlanmadı; sorumluların cüzî kısmı yargılandı, devlet düzeyindeki yükümlülükler karşılıksız kaldı. Aynı kayıtsızlık Gazze’deki sivil ölümleri karşısında da yaşanıyor.




