Starbucks CEO’su Brian Niccol, geçtiğimiz yıl Orta Doğu’da İsrail’e verdiği destekten dolayı başlatılan boykot kampanyasının şirketin satışlarına ve gelirlerine büyük darbe vurduğunu itiraf etti. Bloomberg’e verdiği röportajda, “Asla herhangi bir askeri operasyona destek vermedik” diyerek suçlamaları reddetti. Ancak boykotun etkilerinin yalnızca Orta Doğu ile sınırlı kalmayıp ABD iç pazarında da hissedildiğini belirtti.
Özellikle bölgedeki Starbucks mağazalarını işleten Kuveyt merkezli Alshaya Grubu, geçtiğimiz yıl “piyasa koşullarının zorluğu” nedeniyle yaklaşık 2.000 çalışanını işten çıkarmak zorunda kaldı.
Boykotun temel sebebi, Starbucks’ın İsrail’e verdiği iddia edilen destek ve Gazze’deki katliama karşı sessiz kalmasıydı. Tüketicilerden gelen yoğun tepki, Starbucks şubelerindeki müşteri trafiğinde ciddi bir azalmaya yol açtı. Şirketin tüm inkâr çabalarına rağmen, boykotun finansal etkileri somut bir şekilde ortaya çıktı.
Satışlarda Büyük Düşüş
Starbucks’ın 2024 yılının üçüncü çeyreğine ilişkin mali raporlarına göre:
• Temmuz-Eylül 2024 döneminde küresel satışlar %7 oranında düştü.
• Kuzey Amerika ve ABD’deki satışlarda %6, uluslararası pazarlarda ise %9’luk bir azalma yaşandı.
• Çin’deki Starbucks satışları %14 oranında geriledi.
• Şirketin toplam geliri, bir önceki yılın aynı dönemine göre %3,2 azalarak 9,1 milyar dolara geriledi.
• Hisse başına kâr %25 düşüşle 80 cente kadar indi.
Bu rakamlar, boykot kampanyasının Starbucks’ın bilançosunda ağır bir tahribat oluşturduğunu gösteriyor.
Krizin Ortasında Gelecek Planları
Niccol, yaşanan finansal krizden çıkış yolu olarak Çin ve Orta Doğu gibi uluslararası pazarlara daha fazla odaklanmayı planladıklarını açıkladı. Starbucks’ın önümüzdeki beş yıl içinde 500 yeni mağaza açarak 5.000 yeni istihdam yaratmayı hedeflediğini belirtti. Ancak şirketin, müşteri güvenini yeniden kazanmak için nasıl bir politika izleyeceği belirsizliğini koruyor.
Gazze’ye yönelik soykırım niteliğindeki saldırılara karşı sessiz kalan, dahası İsrail yanlısı tutumuyla eleştirilen Starbucks için asıl mesele, Müslüman tüketicilerin vicdanlarında çoktan mahkûm edilmiş olması. Boykotun etkileri, yalnızca ekonomik kayıplarla sınırlı kalmayabilir; zira bu süreç, Müslüman tüketicilerin Batılı markalara yönelik uzun vadeli bir bilinç kazanmasına da vesile olabilir.