Gerçeklik kaybı ve performans baskısı

Sosyal medya başlangıçta iletişimi kolaylaştıran bir mecra olarak doğmuştu. Ancak TikTok, artık kişilerin gündelik hayatlarını dahi bir “performans” alanına çevirdi. Kişiler, olaylara insani refleks göstermektense önce “Bunu nasıl paylaşırım?” sorusunu sorar hale geldi. Algoritmalar, absürt ve utanç verici içerikleri öne çıkararak “etkileşim kültürünü” sapkın bir biçimde şekillendiriyor.

Çin’deki TikTok ile dünyadaki TikTok aynı değil

Çin’deki TikTok (Douyin), eğitim içerikleri, bilimsel tanıtımlar ve disiplinli yayınlarla sınırlı iken; dünya genelinde kullanılan versiyonu adeta bir “ahlâk çöplüğü” olarak işliyor. Çin kendi gençlerini korurken, yabancı ülke gençliğini başıboşluğa, yüzeyselliğe ve yozlaşmaya sürüklüyor. Bu durum, platformun kasıtlı bir kültürel silah gibi kullanıldığını düşündürüyor.

Yalnızlık ve başıboşluk sarmalı

TikTok, kişileri görünür olma baskısıyla yüzeysel içerikler üretmeye zorluyor. Ancak bu süreçte fertler gerçek hayattan kopuyor, sosyal bağlar zayıflıyor ve yalnızlık derinleşiyor. Yüz yüze ilişkilerin yerini sanal beğeniler alınca, özellikle genç kuşak ciddi bir kimlik bunalımıyla karşı karşıya kalıyor.

Suriye'de iki ABD askeri öldü! Bu da ABD'nin oyunu mu?
Suriye'de iki ABD askeri öldü! Bu da ABD'nin oyunu mu?
İçeriği Görüntüle

Ahlâkî yozlaşma ve kadınların meta hâline gelişi

Platform, her türlü pisliğin döndüğü bir mecra haline gelmiş durumda. Kadınların kendilerini pazarlama aracı olarak TikTok’u kullanması, toplumda cinsel yozlaşmayı artırıyor. Kişiler kısa vadeli beğeniler uğruna kendi mahremiyetlerini feda ederken, ahlâkî değerler hızla aşınıyor.

Dijital köleliğin arka planı

TikTok’un işleyiş mantığı, sadece bireysel tercihlerle açıklanamaz. Platform, küresel ölçekte “gözetim kapitalizmi”nin bir aracı olarak kişilerin verilerini topluyor, davranışlarını yönlendiriyor ve bağımlılık üretiyor. Böylece dikkat, pazarlanabilir bir kaynağa dönüşüyor; kişiler kendi özgürlüklerini farkında olmadan algoritmalara teslim ediyor.

TikTok, sadece bir eğlence platformu değil; gençliği yozlaştıran, toplumu başıboşluğa ve yalnızlığa sürükleyen küresel bir tehdit. Çin kendi gençlerini korurken, dışarıya zehirli bir içerik düzeni dayatıyor. Bu tablo karşısında toplumsal şuur, medya okuryazarlığı ve İslamî değerler eğitimi her zamankinden daha acil bir ihtiyaç.