Konuşulacak çok şey var gerçi ama Hristiyan ülkelerde, bilhassa Latin Hristiyanlar arasında kutlanan “karnaval” Fransa’da da başladı bu hafta. Elbette, Brezilya’nın Rio şehrindeki karnaval, bunların en meşhuru ve hoşu. Geçen sene Fransa’da bir kamyonla kalabalığın arasında dalan ve birçok kişinin ölmesine yol açtıktan sonra polis tarafından vurulan insanın eyleminden sonra, bu seneki kutlamalara katılmaktan korkuyor şimdi birçoğu. Eski kalabalıklar yok artık. Neyse, bu bir örnek yalnızca ve üzülüyorum aslında böyle şeylere.
Ne var ki emperyalistler ve Siyonistler, dünyaya, bilhassa Müslümanlara karşı savaş ilân ettiler maalesef ve buna karşı bir misilleme savaşı başlatan insanlar da ilkel ve basit araçlarla karşı koyuyorlar ki, gerçek hedeflere saldırabilecek kapasite, araç ve seviyeleri olmadığı için, işte böylesi eylemlere başvuruyorlar. Bu da çok üzücü doğrusu.
Ne olursa olsun, sonuçta bu da düşman kampta bir terör, bir dehşet, bir korku doğuruyor. Burada “düşman kamp” derken kasdım, ABD halkı, Fransa halkı, Türkiye halkı ve diğer tüm dünya halkları değildir. Zira emperyalistler, sadece Müslümanların değil, Hristiyanların, hattâ “Yehova”nın inananları ve Eski Ahid’deki peygamberlerin takibçisi olan gerçek Yahudilerin de düşmanıdır. Tüm hakiki inananların düşmanıdır onlar.

İyi insanlardır bu son saydıklarım. Bazı yoldaşlarımın Yahudi olduğunu nasıl unuturum? Bu Yahudi yoldaşlarımın bir kısmı, en azından biri hâlâ hayatta şu ân.
“Karnaval” demiştim. Ülkemde de kutlanan bu karnaval geleneğinin kökleri, çok tanrılı Roma İmparatorluğu zamanlarına dayanır. İber Yarımadası’nı, yâni şimdiki İspanya’yı işgal ettiklerinde, oradaki paganlardan bu dinî şöleni aldılar. O günden bugüne Hristiyanlık devirlerinde de, Paskalya öncesi o et falan yenmeyen dinî perhize girmeden evvel, Latin ülkelerinde, meselâ ülkem Venezüella’da,  Brezilya’da, Küba’da, İspanya’da, Portekiz’de, -Venedik’deki gibi- İtalya’da falan kutlanageliyor bir gelenek olarak.
Ancak, bizim ülkelerimizde “dinî” bir anlam taşımıyor artık karnaval, şimdi bir “gelenek” sadece o. Fakat zamanında kilise bu pagan şölenini almış ve herkesin o dönem çok hoşlandığı ve kimseye de bir zararı dokunmayan bu karnavalı Hristiyan perhiz haftasından önce kutlanacak şekilde kendisine adapte ederek sosyal gerçeklere ve geleneklere ayak uydurma akıllığını göstermiştir.

Her neyse, bugün en önemli mesele bu değil kuşkusuz. Zira berbat bir savaşın, şiddetin ve ölümlerin ortasındayız şu ân.

ABD’ye baktığımızda, bir yanda abartılı provokatif açıklamalarıyla Başkan Donald Trump’ı, diğer yanda ise Başkan’ın açıklamalarına tam zıt açıklama ve icraatlar yapan bakanlarını görüyoruz. ABD’deki “sistem”in çok güçlü oluşundan kaynaklanıyor tüm bunlar. Zira Donald Trump ve onun gibi düşünen adamları, ABD’yi, yâni tarihin bu en büyük askerî ve iktisadî gücünü kontrol eden “sistem”e isyan etmiş görünüyorlar. Bu bakımdan, üzerlerindeki baskı son derece büyüktür. Dolayısıyla, yargılanma, kanunî takibata uğrama, hattâ devlet başkanlığından uzaklaştırılma riskini almaktadır Trump. “Sistem” ondan hoşlanmıyor zira ve bakanların farklı açıklamaları da bu yeni seçilmiş rejimin ayakta kalma mücadelesidir aslında. Trajik, suçlu, şiddetsever, kana susamış, emperyalist ABD sistemine bu şekilde ayak uydurmaya çalışıyorlar. Söz konusu emperyalizm, ülke ekonomisini ellerinde tutan ve çoğu Hristiyan bile olmayan Wall Street emperyalizmidir.

İşlerin daha iyiye gitmesini dileyelim ama şimdi Rusya’yla problem çıkartmaya bakıyor işte bunlar. Oysa, ABD halkı bakımından nasıl bir ekonomik faydası olabilir bunun? Bunun tek faydası, ABD kapitalistlerinedir ancak. Zira bu kapitalistlerdir saldırganlıklarında kullanılmak üzere Amerikan ordusuna tonla silâh tedarik eden. Üstelik, eski Sovyetler Birliği’yle bugünün Rusya’sı arasında çok derin bir ideolojik zıtlık varken, orduyu Rusya’ya karşı harekete geçirmenin lüzumu nedir? Rusya artık bir tehlike arzetmiyor ki ABD için. Donald Trump’ın Putin’le dost olduğunu ve kendisini desteklediğini söylemesidir asıl doğru olan.

Peki, Çin’le niçin savaşmak zorunda olsunlar? Çin’in Tayvan’ı ülkesine geri katmak gibi stratejik bir çıkarı vardır ve alacaklardır da. Hepsi bu kadar. Yoksa, bir bölge gücü olarak Çin, ABD’yi işgal edecek yahut ABD’ye atom bombası falan atacak değildir. Sonuçta böylesi imkânları vardır, nükleer bir güç olarak bu savunma imkânlarına sahibtir; 1945’deki San Francisco Konferansı’ndan bu yana da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesidirler ayrıca.

Gelmek istediğim nokta, bu emperyalist ve kapitalistlerin sebeb olduğu masraflar yüzünden, yıllardır yoksulluk çekmektedir ABD halkı. Çocukken Miami’de kibar beyaz Hristiyan çocuklarının çıplak ayakla caddelerde yürüdüğünü görmüş bir insanım ben. Çok ama çok üzücü bir şey bu, hakikaten çok üzücü. 1960’lara kadar kanunî çerçevede bile siyahlara nasıl köle muamelesi yapıldığına da bizzat şâhid olmuş bir insanım yine. Bu saldırgan emperyalist sistemi korumak için beyaz veya siyah bu fakir insanların çocukları öldü, ölüyor zaten dünyanın dört bir yanında. Vatandaşların refahını sağlayabilecek milyarlarca dolar, halkı ilgilendirmeyen bu emperyalist savaşlar için çarçur ediliyor. “İslâm Devleti”yle bu yeni savaş patlayıncaya kadar, savaş için sadece Irak’ta harcanan para üç trilyon dolardı. Hâlbuki inanılmaz meblağlara ulaşan bütün bu paralarla tüm ABD vatandaşları, -apartman dairesi demiyorum- müstakil bir ev ve bir de araba sahibi kılınabilir, hepsi diledikleri zaman tatile çıkabilirdi. Şimdi yaşanan nedir peki? Hem ABD içinde, hem dünyanın kalan yerlerinde sefalet... Yüzlerce yıl oralarda koloniler kurmuş ve refah içinde yaşamış Amerikalılar bile fakirlik içinde yaşıyor bugün.

Arablara gelince… Geçmişte şâhid olduğum ve şaşırdığım bir şeydir: Aralarında Sovyet ajanları da olan Arab komünistleri bile Amerikalıları sever ve sempati duyarlardı. Büyük vatansever Cemal Abdünnasır dahi, Süveyş Kanalı ve Aswan Barajı meselesi dolayısıyla ABD kendisini sırtından vurana dek, bir ABD taraftarıydı aslında. Böyle olunca, mecburen Ruslara yaslanmak zorunda kalmıştır ki, başka bir seçim şansı da yoktu zaten. Şimdiyse, hainler dışındaki tüm Arablar karşıdır ABD’ye. Niçin? Çünkü “sistem”i yaşatmak ve Arabları kontrol etmek için ABD koruyup kollamaktadır bütün bu hainleri.

Bana gelince, özellikle Siyonistler bakımından, nefret edilen her şeyi şahsında toplayıp yaşatan bir insanım ben. Milletlerarası temelde mücadele ediyor oluşum, sosyalizmi ve elbette İslâm’ı savunuşumdur nefret edilen bu vasıflar. Zira onların “sistem”ini imha edici anahtarlardır bunlar. Her ne olursa olsun, ben “yaşayan bir şehid”im ve kendi imkânlarımla bu yolda mücadele etmeye ölene dek devam edeceğim.

Allah, muhakkak oynayacağı bir rol olan Kumandan Mirzabeyoğlu’nu korusun.

Allahü Ekber.
25 Şubat 2017

Baran Dergisi 529. Sayı