Türk Medeni Kanunu’nun 132. maddesinde yer alan ve kadınların boşandıktan sonra 300 gün boyunca evlenmelerini engelleyen düzenleme, Anayasa Mahkemesi gündeminde. İstanbul 8. Aile Mahkemesi’nin başvurusu üzerine görüşülecek olan iptal talebi, kadın-erkek eşitliği gerekçesiyle gündeme taşındı. Oysa bu hükmün temelinde, soybağı karışıklığını önlemek ve ailenin korunmasını sağlamak gibi son derece hikmetli gerekçeler yatmaktadır.
İslâm fıkhında yer alan iddet müddeti, boşanma sonrası kadının üç ay hâl (hayız) dönemi, kocanın ölümü halinde dört ay on gün beklemesi esasına dayanır. Amaç, doğacak çocuğun nesebinde herhangi bir şüpheye mahal bırakmamak ve eşlerin yeniden bir araya gelme ihtimalini muhafaza etmektir. Bekleme süresinin bir başka hikmeti de, aceleyle alınan boşanma kararlarının telafi edilebilmesine imkân tanımasıdır. Yani bu düzenleme kadına bir zulüm değil, bilakis onu koruyan bir tedbirdir. Modern tıbbın sunduğu imkânlara rağmen, ailenin temeli olan nesep meselesini sırf “eşitlik” söylemleri uğruna hiçe saymak, toplumun köklerine kasteden bir anlayışın ürünüdür.
Kadın-erkek eşitliği adı altında ileri sürülen iddialar, gerçekte fıtratı bozma ve toplumun kimliğini çözme gayretinden başka bir şey değildir. Erkek ve kadın yaratılış itibarıyla farklıdır; bu farklılığı yok sayıp eşitleme çabaları Batı kaynaklı kapitalist anlayışın dayatmasıdır. Bu zihniyet, kadını kadın olmaktan, erkeği erkek olmaktan çıkarmakta; aile kurumunu çözmekte ve toplumun bütünlüğünü tehdit etmektedir.
Boşanmanın hemen ardından yeni evliliklerin önünü açmak ya da “özgürlük” adı altında sınırsız birliktelikleri meşrulaştırmak, Türk milletini köksüz ve kimliksiz hale getirme projesinin parçasıdır. İddet müddetinin kaldırılması, yalnızca bir kanun maddesinin değişmesi değil, toplumun ahlâkî ve manevî temellerine vurulmuş bir darbe olacaktır.
Devletin vazifesi, milletin fıtratını ve aile yapısını muhafaza etmektir. Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelen bu dosyada, toplumun değerleri ve İslâm’ın ölçüleri gözetilmeli; Batılılaşma ve soysuzlaşma projelerine kapı aralanmamalıdır.
Baran Dergisi




