Eşya ve hâdiselerin her ân yeniliğinde ânı yaşar, istikbâli gözlerken, zaman zaman maziye dönüp sormak zorunda kaldığımız bir soru var: “Aslında ne oldu?..” Bu soru, hemen hemen her mühim ve müşkül meselemiz için geçerli olan, her ân taze kalan, kalmaya devam edecek olan bir soru... “12 Eylül”, “28 Şubat”, “15 Temmuz” vb. uzak yakın yahut geçmişte yaşanan vakalara dair binlerce makale, yüzlerce kitap yazılmasına rağmen durum değişmiyor, hâdiselerin hep izaha muhtaç bir tarafı kalıyor.

Tarihî hâdiselerin yaşandığı zamandaki gibi net bir şekilde resmedilmesinin zorluğu ve nihayetinde hiçbir meselenin sonuna kadar halledilmesinin mümkün o olmaması “aslında ne oldu?” sorusunu elzem hâle getiriyor. Yaşadığımız zaman diliminde hâdiselerin peşisıra, baş döndürücü bir hızla cereyan etmesi, bırakınız tarih muhasebesi yapmayı, ânı ânına yaşanan hâdiselerin muhasebesini yapmayı bile zorlaştırıyor.

Hâl böyle olunca yazının başlığında geçen İngilizce kelimelerin ihtiva ettiği mânâ bütünlüğü nasıl okunmalı? İlk elden verilecek hüküm belli: Türkiye ekonomisi, hâlihazırda varolan kur-faiz dengesizliğinde yurtdışı kaynaklı spekülatif finansal bir saldırıya maruz kaldı. Hem de en ucuzundan üç-beş satırlık bir Twitter mesajı ile!..

Kelimeleri tek tek alırsak:
Trump: Son ABD başkanı. Emlak zengini, had bilmez bir inşaatçı. “Yürüyen Takım Elbise” tanımına uyan şahsını aşan “Evanjelist-Siyonist” üst bir aklın temsiliyeti söz konusu; onları da aşan küresel bir aklın gölgesinde...

Dollar-Dolar: II. Dünya Savaşı henüz bitmemişken, ABD’nin hegemonyasını tahkim etmek üzere Bretton Woods’ta 1944’te varılan anlaşma gereği, karşılığı altın olmak üzere dünya rezerv parası olarak kabul edilen; fakat 1971’de yaşanan petrol krizleri sonrasında karşılıksız olarak basılan kağıt-mürekkepten oluşan bir pul... Öyle bir pul ki, bir doların adam alınıp-satılan bir tesire sahip.
Twitter: Her türlü mesajınızı bir tıklama ile tüm dünyaya duyurabileceğiniz sosyal medya denilen internet alanlarından biri..
Attack: Hücum, saldırı mânâsında... İyi de bu mesaj, Trump’ın diğer mesajlarında olduğu gibi bir intihar saldırısına benziyor! Meselenin “aslında ne oldu?” diye sorgulanması gereken tarafı...

Sosyal medya üzerinden atılan ekonomi içerikli bir mesaj... Malum, her sosyal olay ekonomik değildir ama her ekonomik olay aynı zamanda sosyal bir olaydır ve siyasî bir eğilimi gösterir. Her ekonomik faaliyetin neticesinde ekonomik bir fayda beklenir. Fakat bazen sonuç ekonomik olarak kalmaz, beraberinde sosyal ve siyasî getirileri de olur. Ve bu ilk ânda anlaşılmaz, zaman içerisinde müsbet ya da menfi tesirleri ortaya çıkınca anlaşılır...

Trump’ın bu mesaj hamlesiyle ekonomik bir faydadan çok siyasî bir faydayı hedeflediği de açık. Hem de ABD’nin ekonomik olarak aleyhine olacak şekilde... Trump sadece Türkiye’ye mesaj atmadı, başta Çin olmak üzere birçok ülkeye yaptırım kararı alındı. Dünya ticaret savaşları çok sert şekilde yaşanıyor. Birbirine yaptırım kararı almamış ülke kalmadı. İlginç olanı, bir Twitter mesajı ile krize giren ülke olmamız! Bu durum, işin iktisadî, sosyal, siyasî boyutları kadar psikolojik boyutları olduğunu gösteriyor... Ayrıca, ötelene ötelene kronikleşen yapısal sorunların tekrardan güz yüzüne çıkması gibi-çözüme yönelik tedbirlerin alınması durumunda-belki de hâyırlı bir gelişmeye vesile olma durumu var. Bazı ülke terminolojilerinde krizle fırsat yan yana duran kavramlar; tabiî krizi fırsata çevirebilme becerisi gösterenlere... Kastım, kur artışını fırsat bilip fahiş fiyat ve faiz uygulaması yapan ahlâksızlar değil!

Mesajda, Evanjelist rahip Brunson’un cezaevinden tahliye edildikten sonra ev hapsine alınması bahane edilerek Türkiye’ye ekonomik yaptırımlar uygulanacağı, bu çerçevede alüminyum ve çelik ihracatlarına yüzde elliye varan yüksek gümrük vergileri uygulanacağı açıklanıyordu. ABD’ye yapılan metal ihracatı Türkiye’nin dış ticaretinde çok önemli bir ağırlığa sahip değil. Yaptırımın çok fazla bir önemi yok... Hatta kurların yükselmesi Türk ihracatçılarının dünya piyasalarında rekabet gücünü arttıran bir etkiye sahip. Kurların yükselmesi ihracatçıyı, düşmesi ithalatçıyı sevindirir. İhracatta şimdiden rekor artış haberleri gelmeye başladı bile. Bu açıdan mesajın içeriğinden ziyade zamanlaması daha mânidar duruyor.

Öyleyse bu hamle neden yapıldı? Brunson için mi? Hiç zannetmem, bir müddet sonra tamamen serbest bırakılır zaten... Trump’ın kalkınmacı ulus devlet projesinde ABD’ye ekonomik fayda sağlasın diye mi? Söz konusu bile değil... O zaman şu; Türkiye’nin ekonomisine yeni bir ayar çekildi ve emperyalist bir gayeye mâtuf olmak üzere ekonometrik göstergeler istedikleri bir seviyeye getirildi. Birtakım uluslararası finansörlerin fırsattan istifade “uyanık yatırımcılar Türkiye’den varlık satın almaya başladı” söylemleri ve ilk elden tedbir olarak Türkiye’den mülk alacaklara vatandaşlık hakkı verilmesi-sakıncaları olan ve gözden geçirilmesi gereken bir karar!-bu duruma işaret ediyor. Burada Trump’ın ulusalcı aklından ziyade küreselci bir akıl var. BM Genel Kurulunda gösterdiği performansla kendine güldüren adam Trump, “Küreselleşmeye karşıyız, bunda da kararlıyız!” mesajını verdi. Küreselleşme kavramının ilk doğduğu, küreselleşmenin anavatanında Trump’ı bu şekilde konuşturan kim? Konuşandan ziyade konuşturana bakmak lazım...

Hangi Amerika diye soruyorlar. Bir tane Amerika var, o da doları basan Amerika... Bizde olduğu gibi kamuya ait bir merkez bankası yok ABD’nin... FED denilen Federal Rezerv Bank. Rothschild ve Rockefeller’in sahip olduğu 13 adet özel bankanın birleşiminden oluşuyor. Bir tane Amerika var; 2. Dünya Savaşı sonrası dünyayı dolarizasyona boğan, dolar putuna taptıran Amerika; yarın dolar yerine ikame edecekleri sanal-elektronik para Bitcoin ve türevlerinin arkasında olan Amerika... ABD’de Trump bir figüran, Cumhuriyetçiler de, Demokratlar da... Kanaatimce, ne kalkınmacı ulusal devlete geri dönüş sözkonusu, ne de bugüne kadar pompalandığı şekil ile küreselleşmeye... Bilakis, Eski Yunan şehir-site devletlerine benzer, devletlerin ve bölgesel birlikteliklerin yıkıldığı, buna karşın şehir devletlerin küresel ölçekte birbirine bağlandığı ve özerkleştiği bir dünyaya doğru gidiliyor. Siyasî, iktisadî, sosyal, teknik bütün düzenlemeler buna yönelik. Biz ise bu hengamede kur sopası-faiz terörü ile bir krize sürüklenmiş olduk...

Baran Dergisi 613. Sayı