Sabık Teğmen Ebru
1. O kılıcı Cumhurbaşkanı'na ve millete çekmiştir. Bunu kasten ve planlayarak yapmıştır.
2. Bu teğmenler de onları savunanlar da bal gibi biliyor ki kılıçların hedefinde seçilmiş Cumhurbaşkanı ve millet vardı. Bunları savunanların, kılıç çekilmesinden dolayı yüreklerinin yağı erimişti. Arkasından da darbe gelir, iktidar gider diye zil takıp oynuyorlardı.
3. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” sloganı, millet ve devlet düşmanlığını, emperyalizmin hizmetçiliğini gizlemek için bir kalkan, bir dokunulmazlık zırhı olarak kullanılmıştır. Bu teğmenler de onları savunanlar da bunu çok iyi biliyor.
4. a) 27 Mayıs 1960 Darbesi’ni yapıp Başbakan ve bakanları asanların kalkanı da aynı slogandı. Bu darbecilerin destekçisi ve yönlendiricisi ABD ve NATO idi. Peki, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diyenler ne yaptılar? Başbakanlık örtülü ödenek kasasını boşalttılar, hazineyi talan ettiler, ordunun hiyerarşisini bozdular. Generalleri, darbeci binbaşı ve albaylara selam durdurdular.
b) 12 Mart 1971 Muhtırası’nı verenlerin kalkanı da aynı slogandı. ABD, Türkiye’de haşhaş üretimini istemiyordu ve bunu dönemin sivil hükümetine yaptıramamıştı. ABD’nin emriyle “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diyenler darbe yaptı. Muhtıradan sonra ABD’nin talimatıyla haşhaş ekimi yasaklandı. CHP’den istifa ettirilen Nihat Erim, Başbakan yapıldı ve kendisine dayatılan bu yasağı imzalamak zorunda bırakıldı.
c) 12 Eylül 1980 Darbesi’ni yapanların da kalkanı aynı slogandı. Darbe, ABD’nin emriyle gerçekleştirildi ve bir CIA yetkilisi, ABD Başkanı'na darbeyi "Türkiye’de bizim çocuklar işi başardı!" sözleriyle bildirdi. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diyenler aslında ABD’nin “bizim çocukları”ydı. Peki, ne yaptılar? Hazineden tonlarca altını kaybettiler, Almanya’dan hurda uçakları sıfır uçak parasına satın aldılar ve dünya basınına “Dünyanın en zengin generali” başlıklarıyla konu oldular.
d) 28 Şubat 1997 Postmodern Darbesi’ni yapanların kalkanı da aynı slogandı. Darbeyi ABD'deki Yahudi lobilerinin emriyle yaptılar ve sonrasında JINSA’dan “Cesaret Ödülü” aldılar. Ne yaptılar? Emekli olunca holdinglerin, bankaların yönetimine geçtiler, ülkeyi ekonomik krize sürüklediler. Bankaları batırıp bir rivayete göre 125 milyar doları yurt dışına kaçırdılar.
e) 27 Nisan 2007 e-Muhtırası’nı yazanların kalkanı da aynı slogandı. “Atatürk Cumhuriyeti’nde eşi başörtülü Cumhurbaşkanı istemiyoruz!” diyorlardı. Arkalarında yine ABD ve NATO vardı.
f) 15 Temmuz 2016’da millete uçaklar ve helikopterlerle bomba atanlar, TBMM’yi bombalayanlar, tanklarla halka ateş açan ve halkı tank paletleri altında ezenlerin de kalkanı aynı slogandı. Arkalarında NATO, ABD ve CIA vardı. Osman Kavala, Henry Barkey gibi isimler, Büyükada’dan darbeyi yönetiyordu. Ama olsun, darbe konseyinin adı “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh Konseyi” idi.
5. Bütün bunlar gösteriyor ki “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” sloganını kullananlar, aslında emperyalizmin askerleri olmuş tiplerdir. Bu sloganı kalkan olarak kullanarak istismar ediyorlar.
6. Bu teğmenler ve onları yönlendiren emperyalist uşağı emekli rütbeliler, siyasetçiler (kim olduklarını devlet biliyor), iki kat daha emperyalist uşağıdır.
Neden mi?
Savunma sanayiine tarihte görülmemiş seviyede bütçe ayıran, ordunun teçhizat bağımlılığını %90’lardan %20’lere düşüren ve savunma sanayinde %80 yerli üretime geçen bir Cumhurbaşkanı'na kin ve nefret kusanlar, ona kılıç sallayan teğmen de, onu yönlendiren emekli rütbelisi de, siyasetçisi de emperyalizmin savunucusudur.
Bundan sadece 20 yıl önce, Almanya Türkiye'ye ültimatom vererek "Benden aldığınız silahları PKK’ya karşı kullanamazsınız!" dediğinde, Mehmetçik çaresiz kalmıştı. O dönemde Genelkurmay Başkanlığı, Başbakanlığın örtülü ödeneğinden para alarak Kuzey Irak’taki peşmergeden Kalaşnikof tüfek satın almak zorunda kalmıştı. (Bunu dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş bizzat televizyonda anlattı.)
Bugün ise ordumuzun tüm silahları ve teknolojileri yerli üretimdir.
• İHA’lar, SİHA’lar, helikopterler, radar sistemleri, hücumbotlar, zırhlı araçlar, uçaksavarlar, piyade tüfekleri, tanklar, füzeler, savunma sistemleri... Artık tamamı Türkiye’de üretiliyor.
Bu gerçekleri bildikleri halde Cumhurbaşkanı'na, ordunun başkomutanına düşmanlık besleyen ve ona kılıç sallayan teğmeni de, onu yönlendiren emekli rütbelileri de, bunları savunan akademisyenleri de, gazetecileri de, politikacıları da, dernekçileri de emperyalizmin hizmetkârı vatan hainleri olarak tarihe geçmiştir.
Savunurken de “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” sloganını kalkan olarak kullanıyorlar. Ama gerçek şu ki bu kılıç çekme olayı, bir cunta girişimidir ve ileride ordunun ve milletin başına büyük bir bela olacağının işaret fişeğidir.
Ancak, bunların hesaba katmadığı bir şey var: Anadolu insanı artık eski Anadolu insanı değil.
Gezi Olayları ve 15 Temmuz hain darbe girişimiyle gözleri açıldı. Millet artık düşmanını tanıyor ve ona nasıl davranacağını çok iyi biliyor.
Ergin Saygun Paşa’nın sözleriyle:
"Askeri yardım malzemesi kullanmanın mahcubiyetiyle büyüdük hep. Askerimize USA yazan battaniyeler örttük, USA yazan tabaklardan yemek yedirdik. Alman bayrağı olan eğitim elbiselerini giymek zorunda kaldık. Kıbrıs Barış Harekâtı'nda roketleri başka ülkelerden almak zorunda kalmışsanız, ROKETSAN’ın yaptığı balistik füzelerin kıymetini bilirsiniz. Kriptolu telsizlerle, ASELSAN’ın 40 kanallı sistemlerini kullanmanın değerini ancak o yokluğu yaşayanlar anlayabilir. Şimdi 5.5-6 milyar dolarlık savunma sanayi ihracatı yapıyoruz.
Bunları yaşamamışsanız, şu an gelinen seviyeyi anlamanız zor. Ama tahayyül bile edemeyeceğimiz yerlere geldik ve inşallah bu ilerleyiş hızla devam edecektir."
Abdülhamid Kalemli, Baran Dergisi