Sovyet İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra, Rusya’nın etrafında bir NATO şemsiyesi oluşmaya başlayınca, Rusya’nın izolasyonu hızla artmaya başladı. NATO birlikleri kisvesi altında ABD birlikleri Rusya’yı üç taraftan kuşattı ve Karadeniz’de tehlikeli manevralar yapıldı.

Rusya yıllardır bu süreçleri sabırla izlese de Kremlin olası tüm senaryolara hazırdı. Bu yüzden Rusya ordusunu güçlendirmek için milyarlarca dolar harcadı. Rus ekonomisi zor durumda olmasına ve Rus vatandaşları zor koşullarda yaşamasına rağmen, Rusya ordusunu güçlendirmeye devam etti, Kremlin esasen hayatta kalma koşulu olarak bunu yapmak zorunda kaldı.

Ukrayna, Rusya için kırmızı bir çizgidir. Ukrayna’daki devrimin ardından Rus karşıtı eğilimlerin yoğunlaşması aslında ABD ve Batılı çevreler tarafından suni olarak kışkırtılan önceden tasarlanmış bir senaryoydu. Ukraynalılar ve Ruslar, aynı tarihsel ve kültürel köklere sahip, her ikisi de Slav olan bir ulus, iki devlettir. Bu iki kardeş halk arasındaki husumet, günümüzün trajedilerine yol açmıştır.

Bugün Ukrayna’da neler oluyor?

ABD’li yetkililer, 12 Şubat’ta Kiev’deki çoğu ABD büyükelçiliği personelinin tahliye edilmesi talimatını vererek, Rusya’nın Ukrayna’yı her an işgal edebileceği uyarısında bulundu. Başkan Joe Biden, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i bir işgal gerçekleşirse “hızlı ve ciddi” maliyetlerle karşı karşıya kalacağı konusunda uyardı.

Rusya, son birkaç ay içinde Ukrayna sınırına tahmini 100.000 asker yığdı. ABD, Ukrayna’nın iki komşu ülkesi Polonya ve Romanya’ya birkaç bin asker göndererek karşılık verdi.

Ocak ayının ortalarında Rusya, Şubat ayındaki ortak askeri tatbikatlara hazırlık olarak hem Rusya hem de Ukrayna sınırındaki bir ülke olan Belarus’a asker göndermeye başladı.

Putin, askeri güçlerini geri çekmeden önce ABD’ye çeşitli güvenlik talepleri yayınladı. Putin’in listesinde Ukrayna’nın NATO’ya girmesinin yasaklanması ve NATO’nun Doğu Avrupa’nın çoğundan asker ve silah çekmesi konusunda bir anlaşma yer alıyor.

Bana göre bunlar haklı taleplerdir. NATO’nun Rusya sınırlarına genişlemesi Moskova için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bunu bilen ABD, çatışmayı yoğunlaştırmak için bu adımı bilinçli olarak atıyor. Ağır ekonomik yaptırımlarla Rusya’yı zayıflatmayı ve Rusya’yı büyük bir savaşa sokmayı ve böylece tüm dünyayı Rusya’ya karşı harekete geçirmeyi planlıyorlar.

Savaş alanı olarak Ukrayna bölgesi seçildi ve bundan en çok Ukraynalılar zarar görecek. Şimdiye kadar, çatışmalarda 14.000 Ukraynalı öldürüldü, bu sayının konvansiyonel bir savaşın başlaması durumunda çarpıcı biçimde artacağı kesin.

NATO veya Rusya – Ukrayna’da çıkarlar çatışıyor

ABD, NATO adı altında birliklerini Rusya sınırlarına kadar genişletmeyi, Moskova’yı uluslararası bir diplomatik köşeye sıkıştırmayı ve onları bölmeyi planlıyor. Kremlin bunu biliyor ve sınırlarında NATO askerlerini görmek istemiyor. Burada sadece siyasi değil, aynı zamanda ekonomik çıkarlar da var.

Enerji güvenliği bu krizin bir diğer önemli parçasıdır. Moskova’nın, Baltık Denizi üzerinden Almanya’ya doğrudan ulaşması beklenen bir boru hattı olan Nord Stream 2 için yaptığı planlar, ihtilaflı Donbas’taki kömür yataklarının kontrolünü zaten kaybetmiş olan Ukrayna’nın enerjisini kesebilir. Bunun da ötesinde, Ukrayna GSYİH’sının yaklaşık %4’üne veya 7 milyar ABD Dolarına (5.1 milyar Sterlin) eşdeğer geçiş ücretlerini kaybedebilir.

Peki Ukrayna ne yapabilir? İki büyük güç arasında mı ezilmeli, yoksa her iki tarafla ortak bir denge mi kurmalı? Ukrayna, dengeli bir politika izlemesini zorunlu kılan zor bir coğrafi bölgede bulunuyor: Tek taraflı olarak Batı’ya veya Rusya’ya karşı önyargılı olmak akıllıca değil. Resmi Kiev, kişisel egosunu bir kenara bırakmalı, ülkesinin ve halkının geleceğini düşünmeli ve ortak çıkarları göz önünde bulundurarak dengeli bir politika seçmelidir.

Ancak Ukrayna cumhurbaşkanı öyle düşünmüyor. Ukrayna hükümeti, 2024’te Avrupa Birliği üyeliğine başvuracağını ve ayrıca NATO’ya katılma emelleri olduğunu söyledi. Bu, Ukrayna’nın sonunun başlangıcıdır.

Bu krizi sadece bir ülke önleyebilir: Türkiye. Türkiye, Rusya ile müttefik ilişkileri olan tek NATO üyesidir. Bugün Türkiye ile Rusya arasındaki işbirliği ve ittifak düzeyi NATO üyesi ülkeler arasında yok. Bu bağlamda, Türkiye’nin bu krizdeki arabuluculuk misyonu ciddiye alınmalı ve Ankara her iki tarafla müzakerelere başlamalıdır.

Türkiye’nin önemi

Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’nın hedefi açıktır. Rusya’yı yaptırımlarla zayıflatmak ve Moskova’yı anlamsız bir savaşa dahil etmek. Washington’un son açıklamaları, Rusya’ya verilen ültimatomlar ve Ukrayna’daki suni savaş uyarıları da Ukrayna’ya ciddi şekilde zarar veriyor. Ukrayna ekonomisi şimdiden milyarlarca dolar kaybetti. Türkiye, durumu hafifletmeye yardımcı olmak için arabulucu bir rol oynayabilir.

Bu bağlamda Türkiye kilit ülkedir ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna’ya yaptığı son ziyaret, Ankara’nın bu konudaki niyetlerinin ciddiyetini göstermektedir.

Ukrayna’da savaş olmayacak. ABD ve Avrupa medyasının bu konudaki sert uyarıları sadece kışkırtıcı. Kremlin’in bugün Ukrayna’da bir savaşa ihtiyacı yok ve istemiyor. Bununla birlikte, Rusya sınırlarına yönelik herhangi bir saldırıyı yanıtsız bırakma niyetinde değil. Bu amaçla Rus ordusu, her ülkenin egemenlik hakkı olan olası provokasyonlara hazırlanmak için geniş çaplı eğitimler yürütüyor.

Kaynak: M5