Üstad Necip Fazıl'ın ifadesiyle Ebussuud Efendi "Kanunî devrinde teşekkül eden büyük ahenk tablosunun unsurları, Ebussuud Efendi gibi şeyhülislâm, Sokollu gibi sadrazam, Baki gibi şair, Sinan gibi mimar ve Barbaros gibi amiral, sadece ve sadece Fatihin hareket noktasına bu mili yerleştirdiği kıskaç yüzü suyu hürmetine yetişmiş büyüklerdir."

Osmanlı’nın siyasî ve askerî kudretinin, fikrî ve hukukî derinlikle tahkim edildiği 16. yy.'da, hukuk nizamının inşasında mümtaz şahsiyetlerden biri Ebussuud Efendidir. İstanbul’un dışında, bir derviş evinde dünyaya gözlerini açan bu müstesnâ şahsiyet, aklî ve naklî ilimleri mezcederek ilim yolculuğuna başlar. Babası Yavsî Efendi’den aldığı tasavvuf terbiyesiyle bâtın hissesinden de nasiplenmeye başlar. Zamanla Semâniye’den Müfti Medresesi’ne, Bursa Kadılığı’ndan Rumeli Kazaskerliği’ne, oradan da Şeyhülislâmlık makâmına kadar yükselir.

Fetvânın Nizam Kurucu Cephesi

1545’te Fenârîzâde’nin ardından Şeyhülislâm tayin edilen Ebussuud Efendi, fetvâyı devlet nizamının temel dayanağı olarak görür. Hukuk sahasında şer‘î olan ile örfî olanı bir potada eritir. Mîr'î araziler mes'elesinde ortaya koyduğu içtihad, taşrayı ve payitahtı aynı istikamete çeker. Tasarruf hakkı devlete, ziraat yetkisi millete bağlanır.

Kadıların yalnız sahîh görüşle hüküm vermesini şart koşar. Zayıf rivayetlere dayalı kararları bâtıl sayar. Yargı teşkilatında bu ilkeye dayalı bir istikamet belirler. Mülâzemet usûlünü nizama kavuşturur. İlmiye sınıfı, liyakate bağlı bir hiyerarşiyle yapılandırılır. Kadıdan müderrise kadar tüm teşkilat Ebussuud Efendinin içtihadî ufkuyla şekillenir.

Malın Menfaati, Vakfın Ruhuyla Buluşunca

Para vakıfları meselesi onun ilmî atılım alanlarından biridir. Malın menfaatinin vakfedilip edilemeyeceği sorusu etrafında şekillenen tartışmayı “Risâle fî vakfi’l-menkûl ve’n-nukûd” adlı eserinde tafsilatlı şekilde ele alır. Nass, maslahat ve akıl temelinde para vakfının meşruiyetini savunur. Bu içtihad, bugün İslâmî finans sistemi kurmak isteyen her teşebbüsün dayanağını teşkil eder.

Tasavvurda Tesviye, İ’tikadda Müdahale

Zamanın tasavvufî muhitlerinde yaygınlaşan bâtınî eğilimleri titizlikle takip eder. Zikir biçimlerinde, şiirlerde ve çevrelerde şer‘î hududu aşan her unsura karşı açık tavır alır. İsmail Ma‘şûkî, Hamza Bâlî gibi isimlerin idam fetvâlarını verir. Cemiyetin akîde yapısının bozulmasına yol açan unsurların önüne geçmek için fikrî ve fıkhî müdahalede bulunur. Hak hükmü neyi emrediyorsa onu tatbik eder. Halk arasında revaç bulan bâtıl hiçbir anlayış, onun şer‘î ölçülerine tesir edemez.

Tefsirde Bir Dâhi

Kur’ân-ı Kerîm tefsiri “İrşâdü’l-akli’s-selîm” devlet idaresine ilham veren bir metindir. Fıkıh, kelâm ve dil açısından derinlikli olan bu eser, ilimle devlet arasındaki ahengin vesikası hüviyetindedir. Kanûnî’nin kendisine yazdığı mektuptaki “ahiret karındaşım, tarîk-i hakda yoldaşım” ifadesi, Ebussuud Efendinin merkezî yerini gösterir. Onunla birlikte fetvâ, yalnızca mesele çözmekle kalmayarak nizam da te'sis edici hususiyete sahip olur.

Vefat ve Miras

23 Ağustos 1574 günü, Eyüpsultan’da vefat ettiğinde bir müessese, bir gelenek bırakmıştır. Zâviyesi, mektebi, tefsiri, fetvâsı, içtihadı ve hukuk tasavvuru, asırlar boyu devlet çapında şer‘î nizâmı taşıyacak nesillere istikâmet olur. Öyle ki Ebussuud Efendisiz bir Osmanlı hukuk tarihi yazılamaz.