Son bir haftadır, “Çapa Tıp Fakültesi merkezli, 22 çocuğun cinsiyet değiştirme süreçlerine dair soruşturma ne oldu?” şeklinde çok sayıda soru geldi. Saraçhane’deki Büyük Aile Yürüyüşü’nde karşılaştığım birçok anne-babadan benzer sorular aldım. “Bu meselenin peşini bırakmayın” diyenler çok oldu.

Yeni ve çok çarpıcı bilgilere, iddialara eriştim…

Ama önce, hafızaları tazelemek için özet geçeceğim… İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi akademisyenlerinden oluşan kurulun, henüz reşit olmamış 22 çocuğa hormon tedavisi uygulayarak ve ameliyat ile destekleyerek cinsiyetlerini değiştirme süreçlerine onay verdikleri, Prof. Dr. Zeki Bayraktar’ın şikâyeti ve Yeni Şafak’ın haberiyle gündeme oturmuştu. Üzerinden 55 gün geçti. İstanbul Üniversitesi, 15 Ağustos’ta bir açıklama yayınlayarak, hem 18 yaş altındaki çocukların cinsiyet değiştirme süreçlerine hem de hukuki, akademik ve etik işleyişe ilişkin inceleme başlatıldığını duyurmuştu. Yani üniversite nezdinde 50 gündür devam eden bir inceleme var. Aynı şekilde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da 22 Ağustos’ta Sağlık Bakanlığı’nın da gerekli incelemeleri yaptığını duyurmuştu. 

Bu tarihleri tek tek veriyorum. İlginçtir ki; -yayınladıkları bilimsel makalede- bir çocuğun cinsiyetini değiştirmesine 3 aylık bir gözlemle onay veren kurulun, soruşturma süreci dahilinde kararlarının incelenmesi 2 aydır bitmedi.

Soruşturmanın iki yönü olduğu biliniyor. 

Birincisi, adı geçen müdahalelerin bilimsel ve tıbbi kurallara uygun olup olmadığı ile ilgili. İkincisi ise bu müdahaleler esnasında hukuki usul ve kurallara uygun hareket edilip edilmediği. 

Genel hukuk kurallarındaki, “usul esastan önce gelir” prensibi gereği bu ikinci konu önem arz ediyor ancak şikâyet konusu bazı usulsüzlükler ve suç teşkil eden hususlarda henüz bir adli işlem başlatılamadı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile görüştüğümüzde, savcılığın inceleme başlatması, yani 18 yaşından küçüklerin cinsiyetlerinin değiştirilme süreçlerinin mahkemeye taşınması için akademik incelemenin tamamlanması gerekiyordu. Oysa somut olayda, Türk Medeni Kanunu 40. maddeye göre 18 yaşın altında böyle bir müdahale yapılması yasanın açıkça ihlalidir. Bu fiiller, “görevi kötüye kullanma” suçuna konudur. Bunun için ön inceleme yapılmasına dahi gerek yoktur.

Konusu hekimlik uygulamaları olan ve yapılan müdahalelerin bilimsel ve tıbbi kurallara uygun olup olmadığına dair soruşturma, şüphesiz YÖK gözetiminde belirlenecek bir heyet tarafından yürütülecek. 

Gerek soruşturulan kişilerin ve gerekse mağdurların İstanbul’da olması ve soruşturma yapmaya yetkin pek çok akade-misyenin İstanbul’da bulunması nedeniyle, incelemenin İstanbul’da yapılması beklenirken, dosyanın geçtiğimiz haftalarda Ankara’da Hacettepe Üniversitesi ile ilişkilendirildiğini öğrendim.

Ne oldu da soruşturma Hacettepe’ye alındı acaba? 

Konuşulan bir isim var ki sorunun yanıtının önüne geçiyor. Dosyaya, ‘soruşturma bilirkişisi olarak’ Hacettepe Üniversitesi’nden Koray Başar’ın atandığı söyleniyor. Koray Başar ismi dünden beri konuya hassas tüm çevrelerde tartışma konusu oldu. Onlarca doktordan mesaj aldım. Çünkü Başar, tıp camiasında hayli agresif ve taraflı bir LGBT aktivisti olarak biliniyor. Bu olayın ortaya çıkmasından sonra, Başar’ın başkanlığını yaptığı Türkiye Psikiyatri Derneği’nin kuruldaki akademisyenleri destekleyen açıklama yaptığını da hatırlatayım.

"İran’dan bağımsız bir Irak devleti için Türkiye önemli" "İran’dan bağımsız bir Irak devleti için Türkiye önemli"

Tüm kamuoyunun, İstanbul Üniversitesi’nden ve soruşturmaya yetkili çevrelerden beklentisi; adil, objektif ve tarafsız bir soruşturma yürütülmesinden ibaret. Konunun Hacettepe Üniversitesi ile ilişkilendirilmesi ve bu üniversitenin de konuyla ilgili tek akademisyeni LGBT aktivisti Koray Başar’mış gibi, bilirkişiliğin kendisine verilmesi ciddi şüpheler oluşturuyor. Bu isim soruşturmanın tarafsız ve bilimsel olarak yürütüleceği inancına şüphe düşürüyor. Çünkü bu şahıs son 20 yılda bu konuyla ilgili her platformda açıkça ideolojik tavrını ortaya koyarak konuya taraf olmuş birisi. Hukuk diliyle ifade edecek olursak ‘ihsas-ı rey’de bulunmuş. Bu haliyle vereceği kararın adil ve objektif olacağını kimse iddia bile edemez. 

LGBT yapılanması Kaos GL’nin seminerlerine konuk olup “gelişim sürecinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ve aileye açılma” başlıklı sunum yapan, 18 yaşından küçüklerin cinsiyet değiştirmesini hem teorik hem de pratik olarak destekleyen Koray Başar’ın, 18 yaşından küçük çocukların cinsiyet değiştirme süreçlerinin sorgulandığı dosyanın hakemi olması, bu meselenin üzerini peşinen kapatmak anlamına gelir. Bu da savcılık soruşturmasının önüne geçmek demek olur. Dahası bu soruşturmanın kapanması, başka üniversitelerdeki benzer uygulamalara da meşruiyet kazandırır.

Yetkililer 50 günden fazladır devam eden incelemenin neden hâlâ tamamlanmadığından başlayarak kamuoyunu aydınlatana kadar bu meselenin üzerine gitmeye devam edeceğim…

Ersin Çelik, Yeni Şafak