Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlenen 7. Din Şûrası'nda konuştu. Bu konuşmasında söylediği her cümleye canı gönülden katılıyor, altına da imzamızı atıyoruz. Bununla beraber, dikkat çektiği hususlara karşı, Cumhurbaşkanı olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin laik Kemalist rejimi yerinde kaldığı, 15 Temmuz’un akabinde İslâm düşmanları ile yine aynı ortak paydadaki kafatasçı bürokrasinin devlet müessesesine tabandan tavana dek çöreklendiği şartlar muhafaza edilirken nasıl olacağını çok merak ediyoruz. Mesela bu coğrafyadaki milletlerin ortak çimentosu İslâm ise lâik Kemalist rejim bu paydadaki buluşmayı nasıl teşkil edecek, soruyoruz? İslâm varsa, Türkiye varsa, İslâm o Türkiye’nin neresindedir?
İşte Erdoğan’ın 7. Din Şûrası'ndaki konuşması:
■ Filistin'de Gazze'de diğer İslâm beldelerinde katliam yaparak Müslümanların soyunu kurutmaya çalışanlar apaçık ortadadır. Gizli ve sinsi düşman her yolu kullanmakla birlikte son dönemde sosyal medya ile savaşını yürütmektedir.
Dini yaşamak ve yaşatmakla mükellefiz
■ Müslümanlar olarak bizler de dini yaşamak ve yaşatmakla mükellefiz.
■ Dinimize yönelik saldırılarda her ne kadar sınırsız bir emniyet içindeysek, dindarlara yönelik saldırılarda tedbir alacak, bu saldırıları göğüsleyip, püskürtecek olan bizden başkası değildir.
■ Bizim medeniyetlerimizi inşa eden ruh ve öz ilk günkü gibi tazeliğini muhafaza etmektedir.
■ Gün gelecek, Batı uygarlığı büyük bir gürültüyle çökerken sahip olduğumuz öz ve ruh ile medeniyetimiz şaha kalkacaktır.
■ Biz kendi kodlarımızla kendi medeniyetimizin yeniden inşasına ne kadar inanıyorsak medeniyetimizin tekrar dirileceğine de o derece inanıyoruz.
■ Müslümanların kendi ruh kökleriyle olan irtibatı uygar dünyayı rahatsız etmekte, o ruh kökünü yıpratmak, koparmak için asırlardır Müslümanlara sadece fiilen değil manen ve fikren de saldırılmaktadır.
Dijital dünya küresel ölçekte tüm değerleri tahrip ediyor
■ Özümüze yönelik çok yoğun, her zamankinden daha planlı ve sinsi bir saldırı söz konusudur.
■ Dijital dünya küresel ölçekte tüm değerleri tahrip ederken Müslümanları ve özellikle de ehlisünnet akaidini doğrudan hedef tahtasına koyuyor.
■ Bugün çocuklar anne babalarının, ailenin, öğretmenin, mahallenin talim ve terbiyesinden ziyade, dijital medyanın talim ve terbiyesine daha fazla maruz kalıyor.
■ Dijital alem sadece kapitalist bir araç, sadece para kazanma, eğlenme amacı gütmüyor. Dijital tekno kültürü yönetenler ve yayanların bir taraftan ciddi paralar kazanırken diğer taraftan da kendi fikir, inanç ve yaşam tarzlarını yeni nesillere zerk ettiğini görüyoruz.
Yapay din oluşturma gayreti içindedir
■ Dijital hareket, İslâm'ı hedef alıp yıpratmak suretiyle yeni bir yapay din oluşturma gayreti içindedir.
■ Dijital inanç sistemleri karşısında Müslümanların tüm değerleriyle korunabilmesi için acil önlemler alınmalı ve hayata geçirilmelidir.
■ Coğrafyamızdaki her milletin, ırkın çimentosu İslâm'dır. Coğrafyamızdaki birlik ve huzuru bozmak isteyenler doğrudan doğruya işte bu iman merkezine, işte bu çimentoya yani inancımıza saldırmaktadır. İslâm'a ve Müslümanlara yönelik saldırıların, ateizm, deizm, şamanizm gibi maskelerle kendilerini gizlediklerine tanık oluyoruz. Bir dönem 'Ali'siz Alevilik' fitnesi üzerinden yürütülen kampanyaların gayesi neyse, son dönemde gündeme getirilen 'İslâmsız Türklük' furyasının gerisinde de aynı emperyalist emeller var. Üstat Necip Fazıl, bu kadim hakikati 'bir iman merkezi etrafında toplananlar' olarak tarif ediyor. Dilimiz, kökenimiz, meşrebimiz, tenimizin rengi farklı olsa da hepimiz aynı iman merkezi etrafında buluşan, kucaklaşan, gönüllerini birbirine Rab eyleyen müminleriz. Bin yıldır bu topraklarda İslâm kardeşliğinin cihanşümul sancağı altında, aynı ezanların gölgesinin sergenliğinde, hep beraber, yan yana barış içinde yaşıyoruz.
Irkçılık maskesi altındaki İslâm karşıtlarına karşı uyanık olmalıyız
■ Göğsünde imandan zerre olan herkes, ırkçılık maskesi altındaki İslâm karşıtlarına karşı uyanık olmak ve bu belayla mücadele etmek zorundadır.
■ Bireyi, aileyi, milletimizi, vatanımızı ayakta tutan, İstiklal Marşı'mızda da ifade ettiği üzere 'iman dolu göğsüm gibi serhaddim var' anlayışıdır.
■ İslâm varsa, Türk vardır. İslâm varsa Kürt vardır, Arap vardır. İslâm varsa aile vardır, ahlak vardır, edep ve haya vardır. İslâm varsa, bayrak vardır, vatan vardır, hürriyet vardır. Hepsinden öte İslâm varsa, Türkiye vardır.
■ Son yıllarda filmlerin, dizilerin, televizyon programlarının, aileyle birlikte dini değerlerimizi, dindarları hedef aldığını da müşahede ediyoruz. Dindarlara hakaret edilmekte, vakıflar, dernekler, tarikatlar, dini müesseseler linç edilmekte, dindarlar ve dini değerler yıpratılmaktadır. Sarıklı, sakallı, başörtülü, çarşaflı, cübbeli vatandaşlarımıza ahlaksızca saldırılmakta, itibar suikastları düzenlenmektedir. Tıpkı 28 Şubat dönemindeki gibi belli toplum kesimlerimiz adeta öcü gibi gösterilmekte, tahkir ve tahrik edilmektedir. Buna sessiz, tepkisiz kalmamız mümkün değildir.
Mukaddesatımıza yönelik girişimler milli güvenlik sorunudur
■ Sırf inancı, sırf dış görünüşü dolayısıyla aşağılanmasına 3-5 kendini bilmezin reyting savaşına meze yapılmasına müsaade edemeyiz. Açık ve net söylüyorum, toplumun çimentosu olan mukaddesatımıza yönelik bu tür girişimler milli güvenlik sorunudur ve RTÜK başta olmak üzere ilgili kurumlarımız bu konularda hızlı tedbirleri devreye almalıdır.
■ 2024 Türkiye'sinde 28 Şubat'ı hortlatmaya çalışanlara göz yummayız. Böyle bir atmosferin oluşmasına da asla fırsat vermeyiz.
■ Üniversitelerimiz özgürdür, ilahiyat fakültelerimiz özgürdür. Hocalarımız da öğrencilerimiz de her soruyu sormalı, her meseleyi cesurca tartışmalı, hiçbir endişe duymadan rahatça konuşmalıdır. Ancak bunlar ulu orta kamuoyu önünde, medya ve sosyal medyada değil ilim meclislerinde ehil insanlar arasında yapılmalıdır.