Özel Haber

Dr. Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım” adlı 4 ciltlik eseri çıktı

Dr. Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım” adlı dört ciltlik hatırat dizisi İslambol Yayınları tarafından tıpkıbasım olarak yayımlandı. Mustafa Kemal’i, Lozan sürecini ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını kendi zaviyesinden ele alan Rıza Nur, o dönemi en ince ayrıntılarına kadar resmeden sarsıcı bir tanıklık sunuyor.

Abone Ol

Dr. Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım” adlı dört ciltlik hatırat dizisi İslambol Yayınları’ndan çıktı.


SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ


İslambol Yayınları, Dr. Rıza Nur’un dört ciltten oluşan “Hayat ve Hatıratım” adlı hatıratını tıpkıbasım olarak okuyucuyla buluşturdu. Yayınevi, bu baskıyı 5816 sayılı kanunun ilga edilmesi yolunda bir “mihenk taşı” olması amacıyla hazırladığını duyurdu. Açıklamada, “hakkında hiçbir eleştiri kabul edilmeyen” Mustafa Kemal Paşa ile yeni cumhuriyet rejimini içeriden tenkit eden Rıza Nur’un aslında İslami kimliği olmayan, Paşa’ya en yakın dostlardan biri olduğu belirtildi. Eser, daha önce zor şartlar altında gizlice yayımlayan Kadir Mısıroğlu’nun hazırladığı nüshaya sadık kalınarak tıpkıbasım yöntemiyle neşredildiği ifade edildi.

ESER HAKKINDA

1. ciltte neler var?

Dr. Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım” adlı dört ciltlik hatırat dizisinin birinci cildi, yazarın 1879’da Sinop’ta başlayan çocukluğundan 1920’ye kadar uzanan yirmi beş yıllık serencamını ayrıntılı biçimde aktarır. Eser, Osmanlı taşrasındaki aile hayatı ve medrese tahsiliyle açılır; Tıbbiye Mektebi’nde geçen öğrencilik yıllarını, Balkan Harbi sırasında cephedeki hekimlik tecrübelerini ve Meclis-i Mebusan’daki vekillik dönemini kronolojik bir düzen içinde anlatır. Rıza Nur, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne önce destek verip sonra muhalefete düşüşünün perde arkasını, parti içindeki hizipleşmeleri, jurnal mekanizmasını, sürgün ve zindan günlerini ve I. Dünya Savaşı boyunca tanık olduğu askerî-siyasî karışıklıkları samimi bir üslupla kaydeder. Böylece kitap, geç Osmanlı siyasetinin kulislerini, devlet erkânı arasındaki çekişmeleri ve devrinin toplumsal çalkantılarını bizzat yaşayan bir siyasetçinin gözünden aktaran bir kaynak hâline gelir.

Cilt, Millî Mücadele’ye giden süreçte Anadolu’daki havası değişen kamuoyunu da resmeder. Rıza Nur, 1919-1920 safhasında Mustafa Kemal Paşa’yla ilk temaslarından söz eder; Paşa’yı zekâsı ve örgütleyici kudretiyle öne çıkan, fakat aynı zamanda güçlü bir otorite arzusuna sahip hırslı bir kumandan olarak tasvir eder. Henüz ilerleyen yıllarda belirginleşecek fikir ayrılıklarından ziyade, o dönemdeki ortak hedeflerine –vatanın kurtuluşuna– odaklandıklarını vurgular. Bununla birlikte, şahsi gözlem notlarında Mustafa Kemal’in sivilleşmiş bir hükümet kurma niyetini ve Ankara çevresinde şekillenen yeni siyasi kadroların merkeziyetçi eğilimlerini ihtiyatla karşıladığını sezdirir. Böylelikle eser, hem bir hatırat klasiği hem de erken Cumhuriyet’in temel aktörleri hakkında içeriden eleştirel bakış sunan nadir metinlerden biri olarak dikkat çeker.

2. ciltte neler var?

Dr. Rıza Nur’un hatırat dizisinin ikinci cildi, 1920 baharında Sinop mebusu olarak Ankara’ya varışıyla açılır ve Lozan Antlaşması sonrasında, siyasetten çekilip Fransa’ya istirahat maksadıyla gidişine kadar süren üç buçuk yıllık çalkantılı dönemi anlatır. Yazar, Birinci TBMM kürsüsündeki hararetli tartışmalardan Sıhhiye Vekâleti’nde kolera, sıtma ve tifüsle mücadele için yürüttüğü seferberliğe; Maarif Vekâleti’nde “Millî Terbiye” esaslarını yerleştirmeye, Darülfünun’u yeniden düzenlemeye ve köy mektepleri açmaya kadar uzanan icraatlarını ayrıntılı biçimde kayda geçirir. 1921’de Yusuf Kemal Bey ve Kazım Karabekir Paşa ile birlikte Moskova’ya giderek Lenin ve Çiçerin’le dostluk antlaşmasını müzakere ettiği günleri, Bolşevik idaresinin “idealist değil çıkarcı” yüzünü gördüğünü söyleyerek tasvir eder; dönüşte Ankara’daki mali-askerî yardım beklentisini nasıl yönettiğini aktarır.

Eserde Lozan Konferansı’nın perde arkasına odaklanır. Rıza Nur, İsmet Paşa başkanlığındaki heyette “tam bağımsızlık” ilkesini savunduğunu; kapitülasyonlar ve Musul meselesinde İngiliz temsilcilerle çatışırken Ankara’nın dikkatini çekmek adına sert çıkışlar yaptığını anlatır. Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis’te belirginleşen “lider etrafında bloklaşma” eğilimini tenkit eder; kendisini bir “millet mâbeyincisi” olarak konumlandıran Paşa’nın, muhalif sesleri törpüleyerek devletin merkezî iradesini tek elde topladığını ileri sürer. Bu nedenle Lozan dönüşünde vekillikten istifa eder; ardından, sağlık gerekçesi ve artan siyasî gerilimler yüzünden Avrupa’ya giderken “inkılâbın omurgası sağlam, fakat meclis ruhu zedeleniyor” tespitini not düşer.

3. ciltte neler var?

Dr. Rıza Nur’un hatırat dizisinin üçüncü cildi, Lozan dönüşünden hemen sonra (1923 sonu) başlayan Avrupa sürgünüyle açılır ve 1930’ların başına, Paris’te “Hayat ve Hatıratım”ı kaleme alıp yayınevlerine teslim ettiği günlere kadar uzanır. İlk bölümde Rıza Nur’un Fransa, İsviçre, Mısır ve İngiltere arasında mekik dokuduğu yıllar anlatılır: Sağlık bahanesiyle çıktığı yolculuk, Ankara’da giderek sertleşen siyasî atmosferden fiilî kopuşa evrilir; Cenevre’deki Milletler Cemiyeti oturumlarını izlerken Türkiye’nin dış politikadaki yalnızlığını, Kahire’de eski İttihatçılarla yaptığı sohbetlerde Yeni Rejim’e dönük hayal kırıklığını kaydeder.

Eserde Ankara’daki inkılâpların hızlandığı 1925-1928 safhasını dışarıdan gözlemleyen bir muhalefet portresi çizer. Rıza Nur, Takrir-i Sükûn Kanunu’nu “halktan kopuk bir istibdat fermanı” diye nitelendirir; Şapka ve Harf devrimlerini “medeniyet hamlesi değil, tarih kökünü budama” teşebbüsü olarak vurgular. Mustafa Kemal’i “tek adamlığın” meclis ruhunu öldürdüğünü, İsmet Paşa’nın ise bu otoriteyi pekiştiren “ikinci sütun” rolünü üstlendiğini yazar. Özellikle Terakkiperver Fırka’nın kapatılması ve İzmir Suikastı davasını, muhalefetin tasfiyesine giden “hukukî kılıflar” olarak değerlendirir; Serbest Cumhuriyet Fırkası deneyimini “kontrollü emniyet supabı”na benzetir. Bu cilt, Rıza nur’un milliyetçilik anlayışı çerçevesinde Türk Tarih Tezi ve Güneş-Dil Kuramı’nı “ilme en büyük darbe” diye reddedişi, laiklik politikalarını “İslâm nefesini boğma” girişimi diye tenkidi ve Cumhuriyet’in sözde aydınlarını “Batı mukallidi, ruhsuz bürokrasi” olarak tasvir edişiyle sona erer.

4. ciltte neler var?

Dr. Rıza Nur’un hatırat dizisinin dördüncü cildi, 1930 baharında Paris’te başlar. Kahire, Londra ve Cenevre’de geçen sürgün yıllarının son halkasını, 1938’de Mustafa Kemal’in ölümüyle birlikte Türkiye’ye dönüşüne kadar getirir. 4. cilt, Kahire’de eski İttihatçı çevrelerle yapılan uzun tartışmaları ve Cenevre’de Milletler Cemiyeti koridorlarında süren “Lausanne revizyonu” temaslarını ayrıntılı biçimde anlatır. Rıza Nur, bu dönemde yayımlamaya giriştiği “Türk Tarihi” külliyatının taslağını nasıl oluşturduğunu, Mısır’da İslâmî ilimlerle yeniden temas kurarak “milliyet fikrinin dinî temellerini” araştırdığını ve Avrupa basınında laik devrimleri aleyhine çıkan yazılara nasıl katkı verdiğini gün gün kayda geçirir.

Eser, 1938 sonrasında Ankara’ya bakışın sertleştiği bir muhasebe metni niteliğindedir. Rıza Nur, Mustafa Kemal’in cenaze merasimine uzaktan tanıklığını anlattıktan sonra “ebedî diktatörlüğün” (ifadesiyle) miras bıraktığı tek-parti idaresini tenkit eder; İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığında yerleşen “millî şef” rejimini, muhalefeti bütünüyle susturan bir “bürokratik oligarşi” olarak tasvir eder. Harf ve Tarih Devrimleri’ne yönelttiği bilimsel itirazlarını, Serbest Cumhuriyet Fırkası deneyiminin ardındaki “kontrollü teneffüs” stratejisini ve Menemen vakası sonrasında din-devlet ilişkilerinin sey­rini yeniden değerlendirir. Cilt, Rıza Nur’un 1940’ta İstanbul’a yerleştikten sonra hatıratını sansürden korumak amacıyla yurt dışındaki bir basımevine emanet edişini, aile mirasını düzenleyerek evlatlarına bıraktığı vasiyetnâme ile sona erdirir; böylece Rıza Nur’un son on yılını hem sürgün panoraması hem de genç Cumhuriyet’e içeriden bir bilanço olarak belgelendirir.

Baran Dergisi

{ "vars": { "account": "UA-216063560-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }