Anlaşmanın temel hedefleri arasında gelecekteki pandemi tehditlerine karşı küresel işbirliğini güçlendirmek, pandemileri daha erken tespit edip hızlı müdahale etmek ve aşı, test, tedavi gibi tıbbi ürünlere sözde "adil ve eşitlikçi" erişimi sağlamak gibi maddeler sıralanıyor. Özellikle düşük gelirli ülkelerin pandemi dönemlerinde yaşadığı sağlık ürünü adaletsizliğinin tekrarlanmaması vaadi de anlaşmanın vitrininde yer alıyor.

139 ülke onayladı: Terörist İsrail'e 'hukuka uy!' çağrısı
139 ülke onayladı: Terörist İsrail'e 'hukuka uy!' çağrısı
İçeriği Görüntüle

Bu kapsamda, pandemik potansiyele sahip virüslerle ilgili bilgilerin hızlı paylaşımını ve ilaç şirketlerinin bu bilgilere erişim karşılığında ürünlerini "uygun fiyatlarla" sunmasını öngören Patojen Erişim ve Fayda Paylaşımı (PABS) sistemi kurulması planlanıyor.

DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, anlaşmayı "sağlık, bilim ve çok taraflılık için bir zafer" olarak nitelendirse de, anlaşmaya yönelik ciddi endişeler ve eleştiriler uluslararası kamuoyunda geniş yer buluyor.

Egemenlik Kaygıları ve Belirsizlikler Öne Çıkıyor

Anlaşmanın, DSÖ'ye üye ülkelerin ulusal sağlık politikalarına müdahale etme veya ulusal egemenliklerini kısıtlama yetkisi verebileceği yönündeki endişeler, en çok dile getirilen konuların başında geliyor. DSÖ yetkilileri, anlaşmanın ülkelerin egemenliğini teyit ettiğini ve örgüte ulusal yasaları yönlendirme, seyahat yasağı koyma veya aşı zorunluluğu getirme gibi yetkiler vermediğini iddia etse de, bu açıklamalar kamuoyunu tatmin etmekten uzak görünüyor.

Anlaşmanın en tartışmalı başlıklarından biri olan aşı ve ilaçların yerel üretimi için teknoloji transferi ve fikri mülkiyet hakları konusunda da somut bir ilerleme kaydedilemediği belirtiliyor. Düşük gelirli ülkelerin güçlü teknoloji transferi taleplerine karşın, bazı zengin ülkeler ve ilaç şirketlerinin teknoloji transferinin "gönüllülük esasına" dayanması gerektiği yönündeki ısrarı, anlaşmada zorunlu teknoloji transferine yer verilmemesiyle sonuçlandı. Bu durum, sivil toplum kuruluşları tarafından "ikiyüzlülük" ve zengin ülkelerin taahhütlerden kaçınması olarak yorumlandı.

Patojen Erişim ve Fayda Paylaşımı (PABS) sisteminin kabul edilmiş olmasına rağmen, nasıl işleyeceğine dair teknik detayların bir ek protokolle daha sonra belirlenecek olması, sistemin etkinliği konusunda ciddi belirsizlikler yaratıyor. Anlaşmanın yasal olarak bağlayıcı olacağı söylense de, taahhütlerin ne ölçüde yerine getirileceği ve olası yaptırımların ne olacağı gibi konuların muğlak kalması, anlaşmanın uygulanabilirliğine dair şüpheleri artırıyor.

DSÖ'nün geçmişteki pandemi yönetimlerine yönelik sert eleştiriler ve şeffaflık eksikliği iddiaları göz önüne alındığında, yeni anlaşma kapsamında şeffaflık ve hesap verebilirlik mekanizmalarının ne kadar etkili olacağı da merak konusu. Sosyal medyada ve çeşitli platformlarda, DSÖ'nün aşırı güçlenerek ulusal sağlık politikalarına karışacağı, aşı zorunluluğu gibi uygulamaların dayatılabileceği ve anlaşmanın ilaç şirketlerinin çıkarlarına hizmet edeceği yönündeki endişeler sıkça dile getiriliyor.

ABD'nin Eleştirel Tutumu ve Çekinceleri Devam Ediyor

Anlaşmanın kabul edildiği toplantıya ABD'nin temsilci göndermediği ve son aylarda görüşmelerden çekildiği yönündeki bilgiler, anlaşmanın geleceğine dair soru işaretlerini daha da derinleştiriyor. ABD Başkanı Donald Trump döneminde DSÖ'den çekilen ve örgüte sert eleştiriler yönelten ABD, DSÖ'yü COVID-19 salgınını kötü yönetmekle, Çin yanlısı olmakla ve reform eksikliğiyle suçlamıştı.

Daha önceki süreçlerde dönemin ABD Sağlık Bakanı John F. Kennedy Jr. da, DSÖ'nün COVID-19 sürecinde dünyanın ihtiyaç duyduğu bilgileri edinmede başarısız olduğunu belirterek şeffaflık ve hesap verebilirlik çağrısında bulunmuş, DSÖ'nün pandemiye cevabının bağımsız bir kurulca incelenmesi gerektiğini ifade etmişti. ABD'nin eleştirilerinin temelinde genellikle DSÖ'nün Çin'e karşı tutumu, salgının başlangıcında yavaş hareket ettiği iddiaları ve şeffaflık eksikliği gibi konular yer alıyor.

Sonuç

DSÖ pandemi anlaşması, kâğıt üzerinde küresel sağlık güvenliği için bir adım olarak sunulsa da; ulusal egemenlikten fikri mülkiyet haklarına, yaptırım gücünden şeffaflığa kadar birçok alanda ciddi soru işaretleri ve endişeler barındırıyor. Anlaşmanın akıbeti, DSÖ'nün eleştiriler karşısındaki tutumuna, üye ülkelerin samimiyetine ve özellikle gelişmiş ülkelerin küresel sağlık eşitliği konusunda atacağı somut adımlara bağlı olacak gibi görünüyor.

Gözler, anlaşmanın yürürlüğe girmesi için gereken ve iki yıl sürebileceği belirtilen onay sürecinde ve patojen değişimiyle ilgili ekin uzlaşılmasında olacak.