Amerikan dış politikasının hâlâ hayattaki en önemli figürü Kissenger’a yakınlığı ile bilinen ve Cumhuriyetçi kanadın en önemli yayın organlarından kabul edilen National Interest’de geçtiğimiz günlerde bir makale yayınlandı. Michael Lind imzasıyla yayınlanan, “Amerika’nın Büyük Stratejisi: Çöküşü Gizlemek” başlıklı yazıda ABD’nin tüm dünyada askerî ve ekonomik açıdan nasıl bir çıkmazın içerisinde olduğundan bahsedildi. ABD’nin çöken bir güç olduğu belirtilen yazıda, tek stratejisinin ise bu çöküşü gizlemek olduğuna vurgu yapıldı. Bu makaleyi Baran okurları için tercüme ettik:

Birleşik Devletler, askerî, ticarî ve endüstriyel üretim alanında her yerde geriliyor, bozguna uğratılıyor yahut çıkmaza giriyor.

Amerikan üstünlüğü iddiası geri döndü. Vladimir Putin rejiminin Ukrayna’yı işgali sırasında karşılaştığı zorluklar, Soğuk Savaş’ın Amerikan liderliği, global demokrasi mücadelesi ve Batı birliği söylemini canlandırmak için kullanılıyor. Amerika, “Özgür Dünya”nın lideri olarak bir kez daha dizginleri ele aldı!

Michael Lind

Ne yazık ki, Putin'in aslında savaşı kaybedeceği iddiası gerçek olmaktan uzak. Müzakere edilen bir mesele veya uzun süreli bir açmazın sonucu olarak, Ukrayna'nın büyük kısmı süresiz olarak Rus işgali altında kalırsa, bütün maliyetine rağmen Putin Kırım’ı ilhak etmenin ve başarılı bir savaş vererek Gürcistan’ın NATO’ya girmesini engellemenin yanında Ukrayna'da da intikam almayı başarmış olacak. Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya muhtemel kabulü Moskova'ya sembolik bir hakaret olabilirdi, ancak Rusya zaten her iki ülkeyi de işgal etmeyecekti.

Global düzeyde, Ukrayna'yı işgal ettiği eden Rusya'yı cezalandırmak için ABD’nin diğer ülkeleri yaptırım uygulamaya zorlama kampanyası tam bir fiyasko oldu. Rusya'ya yaptırım uygulayan ülkelerin haritası, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada, Avrupa, Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan oluşuyor. Asya, Latin Amerika, Orta Doğu ve Afrika'daki çoğu ülke ile birlikte Hindistan, Meksika ve Brezilya da dahil olmak üzere dünyanın geri kalanındaki çoğu ülke yaptırım uygulamayı reddetti. 2. Soğuk Savaş’ta, bağlantısız blok geri döndü.

Kongre, Ukrayna'daki vekalet savaşında Rusya'yı kana bulamak için silah dağıtmayı oylarken, dünyanın her yerinde Birleşik Devletler küçük düşürücü stratejik yenilgilerle sendeliyor. Afganistan'da yirmi yıl süren savaşın ardından Washington, Güney Vietnam'ın düşüşünden bile daha kaotik ve utanç verici bir şekilde ülkeyi aniden Taliban'a terk etti. Saddam sonrası Irak'ta, ülkede kalan ABD varlığına pek çok Iraklı karşı çıkıyor ve Irak parlamentosu geçtiğimiz günlerde İsrail'le ilişkilerin normalleştirilmesi için teşebbüste bulunmayı ölüm veya müebbet hapisle cezalandıran bir yasa çıkardı. Suriye'de Beşar Esad, Washington'un onu devirme savaşından sağ çıktı. Libya'da Muammer Kaddafi'nin ABD ve NATO tarafından devrilmesi, kaos ve parçalanmaya sebep oldu. Tahrir Meydanı'nı hatırlıyor musunuz? Mısır'da ordu yeniden iktidara geldi. George W. Bush'un küresel demokratik devrimi ve Barack Obama'nın Arap Baharı için bu çok fazla.

Kaddafi

Amerika'nın en temel ve güçlü rakibi Çin'dir. Amerika Birleşik Devletleri'nin Ukrayna'yı ikmal etmek için gönderdiği Javelin ve Stinger füzelerinin yetersiz kaldığına dair haberler, Pekin'de Amerika'nın kağıttan bir kaplan olduğunu düşünenleri doğrulayabilir.

Çin'in sınır intikamı da, Rusya'nınki gibi başarılı oluyor. ABD Donanması ne kadar operasyon düzenlerse düzenlesin, Çin giderek güçlendiği Güney Çin Denizi'ndeki adalardan asla vazgeçmeyecektir. Uygurların gaddar, baskıcı bir şekilde Çinlileştirilmesinden de vazgeçmeyecek.

Çin'in Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Avustralya ve Hindistan’dan oluşan “Dörtlü” tarafından kontrol altına alınabileceğine inanmamız gerekiyor. Çin, Hindistan sınırı boyunca Hint askerlerini dövüp öldürerek ciddi bir sonuç alamamaktan mustarip. Çin, hem Avustralya hem de Japonya'nın en büyük ticaret ortağı. Bu ABD müttefikleri, Çin ile entegrasyonlarını derinleştirmek ile Washington’la birlikte Çin karşıtı askeri planlamaya girişmek arasında bir tenakuz görmüyorsa da önünde sonunda Çin tasmayı çekecek.

ABD'nin en büyük tedarikçisi Çin ve ABD ile Çin arasındaki ticarî dengesizlik son birkaç yılda ABD aleyhine daha da kötüleşti. Birinci Soğuk Savaş sırasında, Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri, Sovyetler Birliği'ne kapsamlı ambargolar uyguladı. Ancak Amerikan iş dünyası ve bankacılık elitleri, müttefikleri gibi, Çin ve Batı ekonomilerinin birbirinden ayrışmasına karşı çıkıyor. Çin karşıtı ekonomik savaş adına alınan bazı tedbirler (Trump'ın gümrük vergileri, ABD'de daha fazla çip üretmek için oluşturulan yasadaki teşvikler) o kadar zayıf ki, ABD ve müttefiklerinin Çin mamullerine olan ve gittikçe derinleşen ekonomik bağımlılığını pek etkilemiyor. Ve Amerikan üretimini yeniden inşa etmeye yönelik bu etkisiz girişimler bile Wall Street, Silikon Vadisi ve ABD Ticaret Odası tarafından yürütülen lobi faaliyetleri sonucunda terk edilebilir.

Bu arada Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerini birbiri ardına küresel pazarlardan dışarı itiyor. 2010 yılında Çin, Amerika'yı geride bırakarak dünyanın lider üreticisi oldu. 2021'de Çin, dünyanın önde gelen gemi yapımcısı olarak Güney Kore'yi geride bıraktı. Tek bir Çinli şirket, DJI, dünyadaki sivil insansız hava araçlarının yüzde 70'ini üretiyor. Küresel endüstriyel robotların üçte biri, aynı zamanda onlar için dünyanın en büyük pazarı olan Çin'de üretiliyor. Çin'in havacılık ve otomobillerde de ABD, Avrupa ve Japonya'ya meydan okuması muhtemelen an meselesidir.

Nereye bakarsak bakalım, ister askeri arenada, ister ticaret ve endüstriyel üretim alanında olsun, Birleşik Devletler'in geri çekildiğini, yenilgiye uğradığını ya da çıkmaza girdiğini görüyoruz. Saygon'un düşüşünden (Vietnam'ın başkenti Saygon'un Viet Cong ve Vietnam Halk Ordusu tarafından ele geçirilmesi) bu yana, Irak ve Libya'da kaosa yol açan askeri zaferler dışında, Amerika ve müttefiklerinin tek kalıcı askeri ve jeopolitik zaferi Avrupa'da olmuştur. Biri, Doğu Avrupa'nın Kızıl Ordu'dan kansız kurtuluşu ve çoğu ülkenin NATO'ya katılmasıydı. Diğeri de Sırbistan'ın Yugoslavya veraset savaşında yenilmesiydi. Güney Çin Denizi'nde Çin salamı politikasına (uluslararası ilişkilerde hiç aceleye getirmeden uygulanan diplomasiyle parça parça kazanımlar elde etmeye yönelik politika) direnemeyen ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da kısa vadeli askeri zaferleri kalıcı diplomatik zaferlere dönüştüremeyen ABD dış politikası yalnızca Avrupa'da başarılar elde etti.

Almanların devlet hiyerarşisinde çalışmakla ilgili bir atasözü olduğunu işittim: "Önünde eğil, arkadan tekmele." Bu, Amerika'nın hızlanan düşüşünü gizlemek için gerçek küresel stratejisinin iyi bir tanımıdır. Amerika Birleşik Devletleri pratikte güçlü, yükselen Çin'i yatıştırırken, zayıf ülkelerle -Sırbistan, Irak, Suriye, Libya ve şimdi çok küçülmüş bir Rusya ile- savaşmayı seçiyor. Amerika Birleşik Devletleri küresel ticarette ve küresel diplomaside gerileyen bir güçtür, sadece Kuzey Amerika ve Avrupa etki alanlarında hâlâ hegemonya sağlayabilir ve geçmişin ihtişamını yaşayabilir.