Cezaevindeki hücresinde intihar ettiği söylenen Amerikalı suçlu Jeffrey Epstein skandalıyla bağlantılı ünlü isimlere dair son sızıntılarla birlikte, Epstein’in Mossad olarak bilinen İsrail istihbarat servisiyle olan tehlikeli ilişkisinden, etkili isimlere şantaj yapmak konusunda kendisine hizmet etmesi için onu nasıl görevlendirdiğinden yeniden bahsedilmeye başlandı. Epstein tanınmış ve nüfuz sahibi isimlerin mali ve cinsel taleplerini karşıladıktan sonra adasında veya özel uçak filosunda görüntülerini kaydederek onlara şantaj yaptı.

Jeffrey Epstein ile İsrail Mossad'ı arasındaki şüpheli ilişkiyi ayrıntılı bir şekilde açıklayan çok sayıda yayınlanmış ciddi makale ve kitap var. Bunlardan belki de en önemlisi Dylan Howard'ın yazdığı “Epstein: Dead Men Tell No Tales” (Epstein: Ölüler Yalan Söylemez) kitabı. Howard’ın kitabında İran asıllı İsrailli casus Ari Ben Menashe, "Epstein'ın üst düzey politikacılara şantaj yapmayı başararak İsrail'in güvenliğine hizmet eden çok değerli bilgiler elde etmesiyle İsrail'e sunduğu hizmetlerden" bahsediyor. Ben Menashe, İsrail istihbarat çevrelerinde ciddi bir isim; çünkü o, ünlü Daily Mirror gazetesinin sahibi ve Mossad ile yakın iş birliğiyle tanınan İngiliz yayıncı Robert Maxwell ile aradaki iletişim bağlantısıydı. Maxwell’in Akdeniz'de lüks yatındaki ölümü bugüne kadar bir sır olarak kaldı. Robert Maxwell'in Jeffrey Epstein'ın ortağı ve Epstein ile olan ilişkisi nedeniyle insan kaçakçılığı suçlarından New York hapishanesinde 20 yıllık hapis cezasını çeken Ghislaine Maxwell'in babası olması dikkat çekiyor.

Epstein'ın Mossad ile ilişkisine değinen tek kitap Dylan Howard'ın kitabı değil, en az onun kadar önemli başka bir kitap daha var: " Perversion of Justice: The Jeffrey Epstein Story” (Adaletin Sapkınlığı: Jeffrey Epstein’in Hikayesi). Yazar Julie Brown, Epstein'ın karıştığı ve İsrail için değerli hizmetler ve bilgilerle sonuçlanan şüpheli olaylara ilişkin ayrıntılı bir açıklama sunuyor.

Şu soruyu sormak doğal görünüyor: İsrail, Amerikan siyasi hayatı tarihinde en güçlü lobi gücüne sahip iken, en büyük ve en önemli destekçisi ve müttefiki ABD'ye karşı casusluğa neden ihtiyaç duyuyor? Bu lobi gücü, Amerikalı yazarlar Stephen Walt ve John Mearsheimer tarafından “The Israel Lobby and U.S. Foreign Policy” (İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası) adlı oldukça önemli kitaplarında çok doğru bir şekilde anlatılmış. Kitapta yazarlar İsrail'in lobi gücünü ABD'nin siyasi karar alma bağımsızlığına yönelik en büyük tehdit olarak tanımlıyorlar.

ABD'deki pek çok siyasetçi ve medya mensubunun dillendirdiği proaktif uyarıların varlığına rağmen İsrail'in lobi gücü hiçbir zaman tek endişe kaynağı olmadı. Bu konuyla ilgili yazılanların belki de en ünlülerinden biri ABD'nin Illinois eyaleti Kongre üyesi Paul Findley'in "Konuşmaya Cesaret Edenler" adlı kitabıdır. Findley, İsrail'i eleştirmeye cesaret eden her politikacının, medya mensubunun veya akademisyenin başına neler geldiğini ifşa ediyor.

İsrail'in ABD'ye zarar verdiği çok önemli vakaları da göz ardı etmiyor. Bunlardan ilki, İsrail'in 1967 savaşının ortasında Akdeniz'de Amerikan savaş gemisi Liberty'ye füzeler ve napalm bombalarıyla gerçekleştirdiği ve 34 Amerikalı donanma askerinin ölümüne yol açan askeri saldırısıydı.

Bir diğeri, donanmada bir Amerikan istihbarat sisteminde çalışan Amerikalı araştırmacı Jonathan Pollard'ın İsrail "Mossad" adına casusluk yapması vakasıydı. Pollard şimdi hayatının geri kalanını, ABD'deki hapishaneden çıktıktan sonra taşındığı ve vatandaşlık aldığı İsrail'de geçiriyor.

Lavon Skandalı (İbranice'de Utanç Davası olarak bilinir), Susanna Operasyonu olarak bilinen, İsrail'in başarısız bir gizli operasyonuydu. 1954 yazında Mısır'daki Mısır, Amerikan ve İngiliz hedeflerine bombalı saldırılar düzenleme yoluyla Mısır’da gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Ancak bu operasyon Mısırlı yetkililer tarafından ortaya çıkarıldı ve operasyonun emrini vermekle suçlanan dönemin İsrail Savunma Bakanı Pinhas Lavon'un anısına Lavon Skandalı olarak anıldı. Operasyon onları korkutmak ve böylece İsrail'e göç etmeye zorlamak amacıyla Mısır'daki çok sayıda Yahudi dahil olmak üzere birçok masum insanın ölümüne neden oldu. Pinhas Lavon'a Mısır'daki Yahudilerin ölümü sorulduğunda net bir cevap vermişti: "İsrail'in güvenliğini sağlamak ve hedeflerimize ulaşmak için her şey kabul edilebilir."

“Herkese eşitlik, ama Filistinliler hariç” “Herkese eşitlik, ama Filistinliler hariç”

Jeffrey Epstein sızıntıları, en önemli müttefikleri ve destekçileri de dahil olmak üzere Mossad'ın kirli şantaj tarihindeki yeni bir sayfadır. Bunlar, kendisinin suçlu, haydut ve uluslararası hukuka karşı çıkan bir devlet olduğunu dünyaya kanıtlayan İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere karşı yürüttüğü soykırım savaşında kullandığı ilke ve hedeflerin aynısıdır.

Menahem Begin ve İzak Şamir liderliğindeki Stern çetesi, İngiltere, İsrail'e var olma hakkını veren ülke olmasına rağmen, Kudüs'teki King David Oteli'nde bulunan İngiliz karargahını havaya uçurduğunda, bu saldırı dünyaya pek anlamadığı bir mesajdı; İsrail'in dostu ve ilkesi yoktur. Mesajı anlamamanın bedeli hâlâ ödeniyor.

Hüseyin Şubukşi, Şarkul Avsat