7 Ekim 2023’te gerçekleşen Aksa Tufanı saldırısından önce, Hamas’ın İsrail topraklarına gizli biçimde yerleştirdiği bu düşük seviyeli radyolojik patlayıcıların varlığı, ilk kez 25 Aralık 2024’te esir alınan bazı Hamas mensuplarının sorgularında gündeme geldi. Güvenlik birimlerinden sızan bilgilere göre, İsrail’in büyük şehirlerinden bazılarına, özellikle de Tel Aviv, Hayfa ve Be’er Şeva çevresine gömülmüş olabileceği düşünülen en az dört kirli bombadan bahsediliyor.
İsrail makamları bu bilgiyi kamuoyuna açıklamış değil. Ancak konunun, istihbarat kurumları ve hükümete yakın dar bir siyasi çevre tarafından bilindiği anlaşılıyor. Güvenlik yetkilileri, kamuoyuna açıklama yapılmamasının nedenini sadece teknik belirsizlikle değil, böylesi bir bilginin açıklanması hâlinde ülkede geniş çaplı bir panik dalgası, dış göç hareketleri ve toplu psikolojik çöküş yaşanacağı gerekçesiyle savunuyor. Zira kirli bomba tehdidinin Tel Aviv, Hayfa ve Be’er Şeva gibi büyük şehir merkezlerinde gündeme gelmesi, özellikle seküler, genç ve eğitimli nüfusun ülkeyi terk etme eğilimini artırabileceği gibi, İsrail’in, halkıyla tanımlanmış, ideolojik olarak birleşik bir “millet-devleti” olma iddiasını fiilen geçersiz kılabilir. Başka bir ifadeyle, muhtemel toplu bir göç hareketi ile beraber toplumun çözülmesi derinleşirse, devletin kendi sınırları içinde Yahudi milletiyle birlikte tanımladığı varlık gerekçesi çöküşe uğrayabilir. Bu yüzden, bazı karar vericiler bu tehdidi açıkça dillendirmenin, devletin varlık sebebini sarsacak ölçekte bir toplumsal çözülmeye yol açabileceği kanaatini taşıyor.
Kirli bomba, klasik anlamda bir nükleer silah değil; ancak içindeki radyoaktif maddeyi geniş bir alana yayarak, uzun vadeli radyasyon kirliliği oluşturma potansiyeline sahip. Uzmanlara göre böyle bir bombanın şehir merkezinde patlatılması durumunda, on binlerce insan etkilenebilir; bölgeler yıllarca boşaltılmak zorunda kalabilir. İsrail’in sağlık ve tahliye kapasitesinin, böylesi bir saldırıya aynı anda vereceği tepki ise belirsiz.
İran’la tırmanan füze savaşının ortasında, ülke içinde yaşanan bu derin sessizlik dikkat çekiyor. Son haftalarda Tahran’dan gönderilen balistik füzeler İsrail’in altyapısına ve askerî tesislerine hasar verirken, güvenlik ve siyasî yapı aynı anda çok katmanlı krizlerle boğuşuyor.
İsrail Başbakanlığı ve Savunma Bakanlığı, bu konuda henüz herhangi bir resmî açıklama yapmadı. Bazı muhalif siyasîler kapalı kapılar ardında hükümet yetkililerinden bu iddiaların doğruluğu hakkında bilgi talep ettiyse de yanıt alamadı.
Kaynaklar, söz konusu bombaların tespiti için teknik çalışmaların devam ettiğini; ancak net sonuç alınamaması nedeniyle konunun kamuoyuna yansıtılmadığını belirtiyor. Güvenlik kurumları arasında da bu tehdidin ciddiyetine ilişkin değerlendirmelerin farklılık gösterdiği konuşuluyor.
Şu an için sadece iddia düzeyinde kalan bu bilgi, İsrail için artık yalnızca İran’dan gelen füzelerle değil, kendi şehirlerinin altına gizlenmiş olabilecek görünmeyen çok daha büyük bir tehditle de mücadele ettiği anlamına geliyor.
Kirli bomba daha önce kullanıldı mı?
Dünyanın hiçbir yerinde henüz başarılı bir kirli bomba saldırısı olmadı. Ancak denemeler oldu.
1996'da Çeçen isyancılar Moskova'daki İzmailovo Parkı'na dinamit ve sezyum-137 içeren bir bomba yerleştirdi. Sezyum, kanser tedavi araçlarından çıkarılmıştı. Güvenlik ekipleri bombanın yerini keşfetti ve bombayı etkisiz hale getirildi.
1998'de Çeçenistan istihbarat servisi, bölgede bir demiryolu hattının yakınına yerleştirilmiş bir kirli bomba buldu ve etkisiz hale getirdi.
2002 yılında, El Kaide ile bağlantıları olan Jose Padilla isimli ABD vatandaşı, kirli bomba saldırısı planlama şüphesiyle Chicago'da tutuklandı. 21 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Baran Dergisi Özel Haber