Yaşaması, sürekli iktisadî büyüme ve tüketimin artmasına bağlı olan kapitalizm, her şeyi olduğu gibi kadını da iktisadî büyüme ve tüketimin bir unsuru hâline getirmek için çok çabaladı. Açıkçası bu çabalarıyla başarıya da ulaştı. 


Kadınların teveccühünü kazanmak için kulağa hoş gelen “özgür ve güçlü kadın” sloganıyla çıkılan yolda, başta reklamlar olmak üzere çeşitli vasıtalarla insan fıtratına aykırı olan “kadın-erkek eşitliği” gibi bir safsatalar zihinlere yerleştirildi. Oysa, kadın ile erkek birbirinin zıttı olmak suretiyle tamamlayıcısıdır. “Her şey zıddı ile kâimdir.” ölçüsü mucibince de erkek varlığını kadına, kadın ise varlığını erkeğe borçludur. 


Kadına en yüksek değerin atfedildiği İslâm inancına müntesib olan kadınlar dahi, bu kapitalist-modernist propagandanın rüzgârına kendini kaptırdı. Kadının ruhuna ekilen “feminizm” tohumlarıyla toplumdaki yeri ve misyonuna dair anlayış da değiştirildi. Artık kadının önceliği ekonomik özgürlüğünü elde etmekti. Artık iş hayatına atılan kadınlar tarafından ev hanımları ekonomik özgürlüklerine sahip olmadıkları iddiasıyla hor görülüyor. Ne yazık ki, dünya genelinde hâkim olan bu vaziyet Müslüman memleketimizin manzarasında da kendini gösteriyor. Kadının rolündeki değişim ile beraber kadının taşıyıcı sütun olduğu aile müessesesi de yıkılmanın eşiğine gelmiş bulunuyor.


20 yıllık Ak Parti iktidarını birçok noktada övebilir yahut tenkid edebiliriz; fakat kanaatimce en fazla tenkid edilmesi gereken nokta kadın ve dolayısıyla aile müessesinde meydana gelen tahribat olmalıdır. Çünkü toplumun yapı taşı ailedir ve toplumun istikbali ise geleceğin yetişkinleri olacak çocukların nüvesini ailesinden aldığı ahlâka bağlıdır. Ahlâkî dejenerasyonun artması hususunda uyguladığı politikalarla sınıfta kalan Ak Parti, ne yazık ki ipin ucunu kaçırdığı için kendisini aynı hataları tekrar etmeye mahkûm hâle getirmiş, hataların doğruya tahvil edilmesini bir hayli zorlaştırmıştır.


Nitekim, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) Başkanı ve AK Parti Edirne Milletvekili Fatma Aksal’ın “güçlü kadın güçlü aile” mottosu altında kadınların hayatın her alanında karar mekanizmalarında yer alabilmesi için ekonomik olarak güçlenmesini önemsediklerini söylemesi ve bu alanda projeler yaptıklarını aktarması, hatada ısrarın en somut örneğidir.
KEFEK ve Birleşmiş Milletler Kadın Birimince İsveç Uluslararası Kalkınma ve İş Birliği Ajansının mali desteğiyle yürütülen "Siyasette ve İş Hayatında Kadınların Liderliğinin ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi" kapsamında Sakarya’da "Yasa Taramalarının Sunumu Toplantısı" gerçekleştirildi. Bu toplantı için Sakarya'ya gelen Aksal, Birleşmiş Milletler Kadın Birimiyle ortak projeleri çerçevesinde, Sakarya'daki çalıştayı düzenlediklerini anlattı. Haber şöyle:


Aksal, KEFEK olarak, iki alt komisyon kurduklarını dile getirerek, "Komisyonlardan birisi kadın istihdamının artırılması, kadın girişimciliğinin özendirilmesi ve kadın kooperatifleriyle ilgili. Kadın kooperatifçilik geçmişimiz çok yeni değil. 10 yıldır kadın kooperatiflerini çok ciddi anlamda destekliyoruz. Bu kooperatiflerin taranması, başarılı ve başarısız örneklerinin ve neler yapmışız, bu noktada onların değerlendirilmesi anlamında çalışmalar yürütülecek." dedi.


Aksal, "Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü toplum, güçlü Türkiye diye her zaman söylüyoruz. Aile yaşantısıyla iş yaşantısının uyumlaşması çok önemli. İkinci alt komisyonumuz da bu konuda çalışmalar yapacak. Bunlar için KEFEK olarak neler yapabiliriz, kadın erkek fırsat eşitliği konusunda neler yapabiliriz, hükümet olarak neler yapabiliriz, TBMM'de neler yapabiliriz, bunların çalışmalarını yapacağız. Bunları dönemin sonuna kadar rapor haline getirmeyi planlıyoruz. Kadının güçlenmesi, hayatın her alanında karar mekanizmalarında yer alabilmesi için ekonomik olarak güçlenmesini çok önemsiyoruz. Bugüne kadar yaptığımız çalışmalarda da diyoruz ki 'kadınlar karar mekanizmasında olmalı'. Çünkü toplumun yarısını oluşturan kadınların hayatın her alanında olması lazım. Siz gücünüzün yarısını geride bırakarak güçlenemezsiniz, hiçbir hedefe ulaşamazsınız. Bu anlamda tabii ki bu çalışmaları yapabilmek için komisyonlarda, Meclis'te kadınlar ve KEFEK olarak yasalarımızı, kadınlarımızın çalışmalarını sürdürmeyi planlıyoruz." ifadelerini kullandı.


***


Hülasası şu ki; Çalışan kadına sözümüz yok da bilakis “ev hanımı” olanları da illa çalışması gerekiyormuş gibi bir zorlamayla karşı karşıya bırakarak, kadın öz benliğinden koparılıyor. Toplumsal yapının temel taşı olan aileyi biçimlendiren “ana” unsur olmakla kalmayıp, gelecek nesillerin hazırlayıcısı rolünü her çağda üstlenen bir konuma sahip olan kadın, adeta erkeklerle bir yarış haline sokulmakla kadınlığından uzaklaştırılıyor ve cemiyetimizin geleceği daha da zora sokuluyor. 

Haber-Yorum: M. Taha İnci