Bay Müdafi ile Madam Meral aynı değirmene su taşıyan iki kripto kişiliktir. Her ikisinin de örtülü bir geçmişe sahip olduğu kesindir. Yunanistan’da tercümana gerek duymadan Rumca konuşmasına bakınca Bay Müdafi’nin; Diyarbakır’ın Sur içesinin ilk belediye başkanı Cemal Toptancı’nın iddialarına hiçbir cevap vermemesine bakınca da Madam Meral’in etnik olarak Türk olmadıkları belli oluyor. Kimse buradan bir ırkçılık çıkarma derdine düşmesin. Bay Müdafi İBB başkanlığını kazandığında Yunan basınını attığı manşetleri hepimiz biliyoruz. Bu her iki figür de bugün aynı odakların aparatı durumundalar.

Bay Müdafi’yi de Madam Meral’i de yönlendiren Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü’dür. Daha doğrusu bu enstitüye bağlı Türkiye Araştırmaları Programı adlı birimdir. Bu birimin direktörü ise CIA ajanı ve FETÖcü Soner Çagaptay’dır. Bu FETÖcü Soner Ekrem Müdafi, Madam Meral, CHP Genel Merkezi, HDPKK ve Kandil ile sürekli irtibat halindedir.

FETÖcü Çagaptay, Necati Özkan üzerinden Bay Müdafi’yle, CHP’nin ABD Temsilcisi Fazlı Yurter Özcan üzerinden CHP Genel Merkezi’yle irtibat sağlıyor. CHP Genel Merkezi’nde irtibatta oldukları kişi muhtemelen Ünal Çeviköz’dür. Çeviköz’ün Kılıçdaroğlu’nun amiri pozisyonunda olması muhtemel.

İyi parti ile irtibatını ise FETÖcü Bahadır Erdem, ABD’de Google’da çalışırken işi bırakıp Türkiye’ye gelen Taylan Yıldız (Bu Taylan Yıldız, İyi Partinin basın-yayın-reklam işlerinden sorumlu olan Kerim Çoraklık FETÖ’den tutuklanınca onun yerine geldi. Ama ne geliş, yok böyle bir şey! Meral Ablasını çok sevdiği için Google’daki 75 bin dolarlık maaştan vazgeçip gelmiş. Ne göz yaşartıcı bir muhabbet değil mi?) ve Neoconların Denge-Denetleme Ağı Temsilcilisi Selda Tandoğan Demirel (Bu kadın da bir melek. Taylan kadar olmasa da hatırı sayılır bir maaşı, “Türkiye Demokrasisine katkı sağlamak” idealiyle bırakıp Meral Ablasını destekleme kararı almış.) üzerinden sağlıyor. Bütün bu ilişkileri kuran ise Kızıl Soros lakaplı ve Madam Meral’in en mülayim kuzen dediği Osman Kavala’dır.

Dikkat ederseniz 31 Mart yerel seçimlerinden bu yana Türkiye’de gündemi bu Washington’daki enstitünün belirlediğini görürsünüz. Medyada iktidarın belirlediği bir gündemin tartışılmadığını fark edersiniz. Karabağ Savaşı oluyor, Azerbaycan Türkiye’nin desteği ile bir destan yazıyor; ama ekranlarda Ünal Çeviköz’ün vatan hainliği belgesi niteliğindeki sözleri tartışılıyor. İktidar uzaya uydu fırlatıyor, ekranlarda Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir yalanı tartışılıyor. CHP’de tacizlerin tecavüzlerin ayyuka çıktığı, pandemi istatistiği gibi her gün sayısız tecavüz vakasının açıklandığı bir dönemde Kılıçdaroğlu “Sözde Cumhurbaşkanı” diye hakaret ediyor ve o tartışılıyor. Gara Operasyonu oluyor, iki bakan gidip Kılıçdaroğlu’nu bilgilendiriyor, Kılıçdaroğlu hiçbir şey demiyor, çünkü o saatte ABD’de gece vakti ve daha Kılıçdaroğlu’nun eline talimatnamesi ulaşmamış. ABD’de sabah oluyor. Fazlı Yurter Özcan ile FETÖcü CIA ajanı Çagaptay kafa kafaya veriyorlar. Beş soru hazırlayıp Kılıçdaroğlu’na verilmek üzere muhtemelen Ünal Çeviköz’e ulaştırıyorlar. O da Kılıçdaoğlu’na ulaştırıyor. Talimatnameyi alan Kılıçdaroğlu, olayın üzerinden 15 saatten fazla geçmesine ve o ana kadar hiçbir açıklama yapmamasına rağmen o beş soruyu Cumhurbaşkanı’na yöneltiyor ve PKK teröristlerinin hunharca katlettiği 13 şehidin sorumlusu olarak Cumhurbaşkanı’nı gösteriyor. 13 Kişinin uçaklarla bombalanarak öldürüldüğünü söylüyor.

Aynı minvalde sözleri içerdeki terörist Selo (içerdeki adam nasıl tweet atabiliyor burası da ayrı bir garabet) söylüyor. Pervin Buldan söylüyor. Kandil’deki kucak yosması, çocuk tecavüzcüsü katil terör baronları söylüyor. Şehitlerin kafalarına kurşun sıkılarak öldürüldüğü, şehit ailelerince belirtildiği, yalanları açığa çıktığı halde Kılıçdaroğlu içerdeki terörist Selo’nun sözlerini anlamlı bulduğunu söyleme yüzsüzlüğüne devam ediyor.

Dünya kadınlar günü oluyor. Ekrem Müdafi bir tweet atıyor. Daha doğrusu Washington’daki enstitü, Necati Özkan’a çok iyi bir hesaplamayla bu tweeti attırıyor. Tweette Madam Meral ile Pervin Buldan’ı aynı anda etiketletiyor. İyi Parti’den başta Madam Meral’i hiç olmadığı ve olamayacağı bir paye ile anan Bay Yavuz Ağıralioğlu olmak üzere birçok isim bu tweete tepki gösteriyor. Enstitü, tepki gösterenler kervanına Buğra Kavuncu’yu da katıyor. Bu tweeti acemice bulan, siyaset bilmeme eseri gören, Millet İttifakını dağıtır diyen İslamcı, muhafazakar, milliyetçi yorumcuların aksine bu tweet hedefi tam on ikiden vurmuştur. Tweet ile amaçlananı en iyi algılayan ve yorumlayan Sayın Mete Yarar oldu. Ahmet Hakan’ın programında tweetin amacını anlattı: Müdafi’ye bu tweeti attıran ve Pervin Buldan ile fidan diktiren enstitünün amacı, bu tweet ile İyi Parti’de bulunan ve ilerde HDP veya onun yerine kurulacak partiyle ittifak yapmakta sorun çıkaracak kişilerin ortaya çıkarılması ve partiyi terk etmeye zorlanmasıdır. Milliyetçi tandanslıların Ümit Özdağ gibi tası tarağı toplayıp partiden gitmesinin sağlanması ve parti seçmeninin ittifaka hazır hale getirilmesidir. Bu da olacaktır zira Madam Meral’in partisinden sayısız isim buna tepki gösterdiği halde çıkıp şişi de kebabı da yakmayacak cümlelerle bu tweet olayını geçiştirmiştir. Bu ne şiş yansın ne kebap cinsinden yapılan açıklamanın sonundaki “saygı duyuyorum” ifadesi vardı ki bu “saygı duyma” Bay Müdafi’nin tweetine mi, “arkadaşlarının tweeti beğenmemesi”ne mi belli değildi.

Madam Meral, her defasında Yavuz Ağıralioğlu’nu yığıp bırakıyor. Bay Ağıralioğlu parti adına açıklama yaptığını söylüyor; ama ardından Madam Meral çıkıp farklı bir açıklama yapıyor. Bay Ağıralioğlu’nun sözleri havada kalıyor. HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili fezlekelere kayıtsız şartsız “evet” diyeceklerini açıklayan Bay Ağıralioğlu’ndan sonra Madam Meral çıktı ve “İktidar, HDP üzerinden muhalefeti baskı altına almaya çalışıyor. Hukukçularımız fezleke dosyalarını bir incelesinler de bakalım.” dedi. (Hukukçuları da FETÖcü Bahadır Erdem ve çok saygın ve saygılı görünmek için ıkınmaktan dokuz doğuran Uğur Poyraz.)

Şimdi de bu Madam Meral’in habis bir ruh halinin yansımasından başka bir şekilde ifade edilemeyecek olan “Katil Devlet İsrail'in bebek katili Başbakanı Netanyahu ile Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ı özdeşleştiren” açıklamasıyla karşılaşıyoruz. Madam Meral’e bu açıklama yaptırılmıştır. Bir taşla iki kuş vurulması istenmiştir. Türkiye’nin PKK terör örgütüyle mücadelesi zan altında bırakılmak istenmiştir. Yine “muhafazakâr” basının “büyük hata, siyaseten kendine zarar verir, böyle bir şey demeyi düşünmemiştir” gibi eblehçe yorumlarının hiçbir anlamı yoktur. Madam Meral, FETÖ’nün isteği doğrultusunda bu sözleri bile isteye kullanmıştır. Böyle bir çirkefliği yaptıktan sonra Tayyip Erdoğan’ın memleketine tepki göreceğini bile bile geziye gitmesi de ne kadar sinsice hareket ettiğinin ve ortalığı karıştırmak istediğinin göstergesidir.

Bu Madam Meral, 2023’e kadar Cumhurbaşkanı adayıymış görüntüsü verecek. Bu süreçte seçmen kitlesini HDPKK ile ittifaka sıcak bakar hale getirmek için uğraşacak. Kadınlığını kullanacak. Cumhur İttifakına galiz ifadelerle, iftiralarla saldıracak. Oradan karşılık aldığında mağduru oynayıp kitlesini Cumhur İttifakına karşı kinlendirecek, kendine bağlayacak. HDPKK’nın desteklediği Bay Müdafi’ye oy verecek hale getirecek. Adaylıktan çekilip Bay Müdafi’yi destekleyecek. Bunları da en mülayim kuzen Kavala’nın talimatları, Bahadır Erdem, Taylan Yıldız ve Selda Tandoğan Demirel’in yönlendirmeleri doğrultusunda yapacak, diye düşünüyorum.

Yalnız Washington’daki enstitünün Bay Müdafi’yi bu kadar erken piyasaya sürmesi, akla başka şeyler de getiriyor. Enstitü son anda ikisinden de vazgeçip Bilderbergli Parlak Çocuğu aday yaparsa şaşmamak gerekir. Ama bu aralar bu parlak çocuk da şecaat arzederken sirkatin söyledi, Tayyip Erdoğan’ın partisindeyken ona nasıl ihanet ettiğini anlattı. Bu olmayan karizmasında çizikler oluşturdu. O zamana kadar bu Parlak Çocuk daha da yıpranırsa aday değişebilir.

Tıpkı, Hollanda Kraliçesi’nin önceden tanıdığı Ahmet Necdet Sezer’i Ecevit’le görüşeceği mekâna çağırtıp orada Ecevit’e Sezer’i övüp hiç ortada yokken A.N. Sezer’i Ecevit’e Cumhurbaşkanı adayı olarak açıklatıp Refah Partililerin bile desteğini alıp Cumhurbaşkanı yaptırdığı gibi farklı bir aday da çıkarabilir bu enstitü.

Hatta bir tahminde bulunayım. Bu enstitü, ekranlarda hukuk allamesi görünen, en hukuktan yana, en demokrat, en saygılı, en objektif görünmeye çalışan ama sinsi ve zehirli bir dille konuşan Ömer Lütfü Avşar’ı aday gösterirse de şaşmamak gerekir.

Yazı boyutlarını aştı ama yukarıda yanıldığını söylediğim milliyetçi, muhafazakâr, İslamcı gazetecilerin içler acısı bir durumu var bunu da anlatmalıyım:

Bakın arkadaşım, ağzınızda sürekli geveleyip duruyorsunuz. Devleti kuran Parti CHP şöyle, CHP böyle, bu vasfıyla Terör destekçisi bir partiyle yürüyemez. Bu ittifak dağılır vs. cinsinden ilkokulda anlatılan inkılap tarihinin gazına gelmiş çocuklar gibi konuşmaktan vazgeçin artık. CHP devleti kuran parti değil, milletin yokluk içinde son bir çırpınışla ve Hindistan-Pakistan’dan Arakan’a, Buhara’dan Azerbaycan’a kadar Ümmet fertlerinin de desteğiyle kurtardığı vatana çöreklenip milletin kovduğu düşmanlarının tüm değerlerini millete giydirmeye çalışan, İstanbul’u terk eden İngilizlerin işgali sürdürmek ve milleti işgalciye benzetmekle görevlendirdiği işbirlikçi bir yapıdır. CHP İslam olmasın, yerli olmasın da ne olursa olsun diyen, milletin kökleriyle değerleriyle savaşan, milleti aşağılayan bir cinayet şebekesidir. Her evden bir oy da HDP’ye diyerek, Tayyip Erdoğan’dansa terörist Selahattin Demirtaş olsun diyen bir şer odağıdır. Beyaz Saray’a mektup yazıp “Gelin müdahale edin de Tayyip Erdoğan’ı indirin.” deyip ABD’yi ülkeyi işgal etmeye çağıran İlhan Selçuk, CHP zihniyetinin ta kendisidir. Bu yavelerden vazgeçin artık. Aynı tarz yaveleri Madam Meral’i milliyetçi gibi gösteren konuşmalarınızda da görüyoruz. Meral, FETÖ mamulü biridir. FETÖ Meral’e uzun süre yatırım yapmıştır. Madam Meral’i Tansu Çiller’e bakan olarak veren Fettoş adlı Papazdır. MHP’ye yönlendiren de yine o Papazdır.

Madam Meral’e 15 Temmuz’un hesabının sorulmaması akla ziyan bir durumdur. Bu Madam, “Ben 15 Temmuz’da başbakan olacağım. 25 bin kişiyle Saray’a yürüyeceğim. Yurtta sulh, cihanda sulh anlayışıyla!” demişti. 15 Temmuz’da FETÖ darbeye kalkıştı. Darbenin altındaki imza da “Yurtta Sulh Konseyi” değil miydi? Madam Meral 15 Temmuz ile ilgili neden soruşturulmadı? Nasıl geçiştirildi hayret doğrusu!

CHP, İP, HDPKK ve FETÖ’nün tek amacı var: Tayyip Erdoğan’ı indirmek. Bu amaç etrafında toplanan ahmak ve dışardan destekli başkalarını da katabilirsiniz. Bugün İran beslemesi haline gelen küçük partiyi, kişisel hırsı uğruna ülkeyi bile ateşe verebilecek nefs heykeli Davutoğlu’nu, Bilderbergci Ali’yi de katabilirsiniz. Peki indirince ne kazanacaklar? Herkes istediğini alacak. CHP iliklerine kadar düşman olduğu İslam ve Müslümanlardan kurtulacak. Hatta kıyıları verin bana biz orada batılı bir devletçik olalım diyebilecek, belki de Yunanistan ile federasyona bile razı olacak. PKK Suriye’nin kuzeyinde devlet olacak, buna Güneydoğuyu da katacaklar. FETÖ, CHP ile birlikte ABD uydusu bir devlet olup ülkeyi birlikte yönetecekler. İP de zaten FETÖ mamulü bir kuruluş. İçindeki milliyetçiyim diyenler kabul etmese de.

Hülasa, tutan memleketin bir köşesinden bir parça koparacak!

Görüş: Enes Bayramoğlu