Selâm ve duâ ile…

Büyük Doğu Mimarı Üstad Necip Fâzıl Kısakürek’in vefatının 31. sene-i devriyesindeyiz. Onu rahmet, gıbta ve İBDA Fikriyatının kavgasında anıyoruz… Her zaman söylediğimiz gibi bir şahsı anmak demek, onu belirli gün ve haftalara onu ve fikrini de belirli gün ve haftalara mahkûm etmek, sonrasında ise bir nevi “ölü ağlayıcılığı” şeklinde yâd ederek günü geçirmek, yani toprağa gömmek şeklinde olmamalıdır. Hele ki Necip Fâzıl! İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun onu anlattığı şu satırlara dikkatinizi çekmek istiyoruz:

“Beş asırlık tarih dilimimizle birlikte çağımızın nabzını yakalayan ve ideali aramayla toprağa bağlanma arasındaki bir berzahta kıvranan insanoğlunun oluş ıstırabını hakikatin hakikatine nisbetle heykelleştiren adam… İslâma muhatab anlayışın dünya görüşünü örgüleştiren adam…”

***

Bilindiği üzere geçen hafta, 13 Mayıs 2014'te Türkiye'nin Manisa ilinin Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle çok sayıda madencinin hayatını kaybetmesi ile neticelenen bir facia meydana geldi. 301 işçinin vefat ettiği bu hâdise, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak kayıtlara geçti. Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilen maden ocağında, patlamaya elektrikli ekipmanların sebep olduğundan şüphelenildi. Yangın, vardiya değişimi sırasında meydana geldi ve 787 işçi patlama sırasında yer altında kaldı. Enerji Bakanı Taner Yıldız, 17 Mayıs 2014 tarihinde yaptığı açıklamada, toplamda 301 kişinin hayatını kaybettiğini ve 486 işçinin kurtarıldığını, içeride kimse kalmaması sebebiyle çıkarma çalışmalarının son bulduğunu açıkladı.

Bu hâdise bize iktidar ve muhalefet kanadı olmak üzere birbirinin aynı iki ayrı yüz gösterdi. Biri hükümet olması sebebiyle bulunduğu iktidar koltuğunun mesuliyetini kavrayamamış ve 301 şehidimizin başına gelen âkîbetin direkt sorumlusu; diğeri ise, adı “muhalefet” olan ama muhaliflikte başka her türlü insafsızlığa, vicdansızlığa ve kalıba girebilecek bir yamyam gürûhu…

Biri, bütün sorumluluk kendisine ait olmakla birlikte hiç olmazsa bu elîm hâdisenin daha kötü bir hâle gelmesini asgarî şartlarda engellemeye çalışırken diğeri “kimse canlı çıkmasın da, onun üzerinden hükümeti devirelim” yobazı… Anadolu’daki bir tabir ile: “Al birini vur ötekine!”

Bir tarafta “Çalışma Bakanı” ifadesindeki “çalışma”yı “çalışma!” anlarcasına gayret sarfeden ve bakanlığının hareket sahasındaki boşlukların hiçbirisinden haberdâr olmayan; diğer tarafta ise, “onlar zaten AKP’ye oy veriyordu; onlara müstahak” diyen hangi nesebten olduğu meçhul yoz bir dil! Biri “bakan” ama görmeyen, diğeri ise öz dil sayılan yozların yozu yoz bir dil.

Bu hafta kapağımızda bu elîm hâdiseyi değerlendirdik ve “Hakça paylaşım getirecek İslâmî düzen kurulmadıkça bu feryad bitmez” dedik…

Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe “Maden Faciasının Sebebi Vicdan Faciası”, Fatih Turplu “Bir Hadise: Soma’da 301 Şehid” ve Salim Muhammed (Çakal Carlos) “Soma Faciasının Sorumluları ve Boko Haram” başlıklı yazıları ile kaleme aldılar… Yazarımız ise Faruk Hanedar ise Soma faciasının ardından Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ile bu mevzu etrafında bir söyleşi gerçekleştirdi…

Ayrıca Av. Ali Rıza Yaman’ın da “Soma’da’Çöken’ler, Soma’da ‘Çıkan’lar” başlıklı yazısını dergimizde bulabilirsiniz.

Yazarımız Hüseyin Meriç, İbn Sa’d Sempozyumu’nun ardından izlenimlerini paylaştı ve Siyer Vakfı Kurucusu Muhammed Emin Yıldırım ile Sempozyum üzerine kısa bir mülakat gerçekleştirdi. Muhammed Emin Yıldırım “Sahabiler Peygamber Efendimiz ile sonraki nesli birbirine bağlayan bir köprüdür” dedi. Alâka ile okuyacağınızı umuyoruz.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun kaleme aldığı ve her hafta dergimizde tefrika edilen Ölüm Odası B/YEDİ’nin bu haftaki alt başlığı “Varlık Sevinci”…

Gülçin Şenel ise “Ne Gülüyorsun, Anlattığım Senin Hikâyen” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Ayrıca dergimizde haberlerimiz, haber-yorumlarımız ve diğer içeriğimizi de bulabileceksiniz. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere, Allah’a emanet olun.