Günümüz Türkiye’sinde sokak köpekleri meselesi, nefs benzetmesiyle örtüşen çarpıcı bir tablo ortaya koyuyor.

Son yıllarda gittikçe artan köpek vakalarıyla gündemden düşmeyen “Köpekleri ne yapacağız?” sorusu, Türkiye’de azgın azınlık bir kesim ile rejimin bilhassa Mesnevi’den bildiğimiz “nefsin temsili köpek” manasınca nasıl bir durumda olduğunu görmek açısından önemli.

Türkiye’nin son günlerdeki en büyük gündemi, sahipsiz sokak köpeklerinin ahvali. Sayıları orantısız bir şekilde artan ve kontrolsüz bir şekilde beslenen sokak köpekleri grup halinde dolaşmaları neticesinde özellikle çocuklara ve yaşlılara saldırıyor, insanların ölmelerine sebep oluyorlar. Bu duruma tabandan büyük bir tepki gelse de soruna bir türlü çözüm üretilemiyor. Hükümetin köpekleri kısırlaştırmak dışında bir çözümle gelmemesi ise bir garabet olarak ortada duruyor.

Türkiye’de rejimin sahipsiz köpek meselesine yaklaşımına farklı bir cihetten bakmak da mümkün. Özellikle tasavvuf literatüründe köpek, insanın nefsini temsil eden, sahipsiz, başıboş ve dünyalık sevdasında olan bir hayvan olarak tasvir edilir. Hatta rüya tabirlerinde köpek görmek, nefse yani dünyalığa düşkünlüğe yorulur. Benzetmenin insan olan kısmına devleti koyduğumuzda ve devletin dolayısıyla da yöneticilerin zaaflarını gördüğümüzde mevcut ahval kendini daha açık bir şekilde faaş ediyor.

Nefsin temsili köpek

Allah’ın yarattığı her canlı, bir kıymeti haiz olmakla birlikte onların insan tasavvurunda bir manası bulunmaktadır. İnsan, hem ruhani hem de hayvani nitelikleri haiz bir varlıktır. Nefs ise insanın hayvani yönünü temsil eder ve kontrol altına alınması gereken bir güçtür. Hayvanları gözlemleyerek, onların davranışlarında insandaki hayvani niteliklerin yansımalarını görebiliriz. Örneğin, bir köpeğin açgözlülüğü, insanın da sahip olabileceği açgözlülüğe ayna tutabilir. Bu farkındalık, insanın kendi nefsini tanıması ve onu terbiye etme yolunda ilk adımını atmasına yardımcı olur.

Mevlânâ, Mesnevî'sinde nefse ve hevaya uyan insanı sıklıkla köpeğe benzetir. Köpek, açgözlülük, saldırganlık ve sadakat gibi özellikleriyle insandaki hayvani yönü temsil etmek için ideal bir metafordur. Mevlânâ, dünyaya aşırı düşkünlüğü, hırsı, öfkeyi ve şehveti sembolize etmek için köpek imajını kullanır. Dünyalık lezzetlere kapılan insan, bir kemik parçası için kavga eden köpekler gibi, anlamsız bir mücadeleye sürüklenir. Bu kişiler, manevi hakikatlere körleşmiş, sadece bedensel hazların peşinde koşan zavallı yaratıklar olarak tasvir edilir. Mevlana’nın insanın hayvani yönünü temsil etmesi açısından köpek metaforunun şu anlamlara gelecek şekilde kullanır:

·       Bâtıl İnanç: Yahudilerin putperestliğe meyilli inançlarını eleştirirken köpek metaforu kullanılmış.

·       Zulüm/Kötülük/Dünyaya Düşkünlük: Dünyaya aşırı düşkünlüğü ve bu uğurda yapılan zulmü eleştirirken köpek metaforu kullanılıyor. Köpeklerin leşe olan düşkünlüğü, dünyevi arzulara kapılan insanların durumuna benzetiliyor.

·       Nefs/Nefsani Arzular: Terbiye edilmemiş nefsi temsil etmek için köpek metaforu kullanılıyor. Nefsinin esiri olan insanlar, açgözlü ve saldırgan köpeklerle karşılaştırılıyor.

·       Şeytan: Şeytanın insanları kandırma ve saptırma çabalarını anlatmak için köpek metaforu kullanılıyor.

·       Cahillik: Manevi hakikatlere kapalı, cahil insanları temsil etmek için köpek metaforu kullanılıyor.

·       Kafir: Allah'a inanmayan ve peygamberleri reddeden kişileri tasvir etmek için köpek metaforu kullanılıyor.

·       Münâfıklık/İki Yüzlülük: Görünüşte dindar görünen ama gerçekte menfaat peşinde koşan kişileri eleştirirken köpek metaforu kullanılıyor.

·       Hayâsızlık: Hayâsızlık ve utanmazlık gibi manevi değerlerden yoksunluğu anlatmak için köpek metaforu kullanılıyor.

·       Tevekkülsüzlük: Zor zamanlarda Allah'a güvenmeyen ve çaresizliğe kapılan kişileri anlatmak için köpek metaforu kullanılıyor.

·       Sahte Mürşitler: İnsanları sömüren ve gerçek maneviyattan uzaklaştıran sahte mürşitleri eleştirmek için köpek metaforu kullanılıyor.

·       Gazaplanmak: Öfke ve kızgınlığın insanları nasıl gerçeklerden uzaklaştırdığını anlatmak için köpek metaforu kullanılıyor.

·       Aşktan Yoksunluk: Manevi aşktan ve Hakk'a olan özlemden yoksun kişileri tasvir etmek için köpek metaforu kullanılıyor.

Mevlana’nın işaret ettiği gibi köpek ile temsil edilen nefs hakiki dünyayı yani ahireti unutan ve bu dünyanın büyüsüne kapılan kişidir. Bu kişi geçici olanı hakiki olana tercih etmiş ve bu anlamda da hem bu dünyasını hem de ahiretini harap etmiş kişidir.

Rejimin temsili köpek

“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.” hikmetinden mülhem olarak nasıl ki ferdlerin rüyanın rüyasında gördükleri köpek bir şeyin emaresi ise, benzer şekilde devlete dair bir şeylerin emaresidir. Nasıl ki ferd olarak insanın bir doğumu, yaşamı ve ölümü varsa devletlerin de benzer şekilde bir süreci bulunmaktadır. Bu anlamda hakikati görüp ve duyup ona göre hareket etmek nasıl ferdler için geçerliyse devletler için de geçerlidir.

Türkiye’nin son yüz yılda hakikate gözünü kapatmak anlamındaki gaflet hali toplumsal her olayda kendini gösterir. Bu kimi zaman aileyle kimi zaman ekonomiyle kimi zaman da sokak köpekleri ile olur. Gaflet hali bir amaç uğruna hayatını idame ettirmekten uzak, anlık ve geçici çözümleri kendine yöntem edinmenin sonucudur. Bu sebeple de bir hayvandan farksız olmak anlamına gelen bu hal, başını kaldırmadan elinde ne varsa onunla oyalanarak yaşamayı doğurur. Türkiye’de son günlerde şahit olduğumuz sokak köpekleri tartışması da benzer bir duruma sahip. Kalıcı ve çözüm getirici bir sonuca ulaşmaktansa “şu ne der, bu kesim nasıl tepki verir” düzeyinde kalmaktan öteye geçmeyen tavırlar ile akim kalan sözler dışında bir şey elde edemiyoruz. Tasavvufta köpek olarak temsil edilen nefse ait tavırlar bu anlamda kendini devlette de gösteriyor. 

Kendi tebaasının taleplerine kulak kapatan ve ufak bir çevrenin sesini dinleyen rejim ve onun yöneticileri, sokak köpeklerinin peşine düşerek hakikate gaflet halinde olduklarını faaş ediyorlar. Devlet yöneticileri hakiki olanın peşini bırakıp ne kadar günlük olana dalarsa o kadar aciz duruma düşerler. Hakikate yönelik gaflet halinden kurtulmak için illaki İslâmî bir dünya görüşüne de sahip olmak şart değildir. Hakikatin kırıntısı dahi olsa kafayı kaldırıp ileriye dönmek başlangıç olması açısından gafletten uyanmanın ilk şartıdır. Bu asgari şartı bile karşılamaktan uzak olmak da hayvani bir yaşamı getirmek durumundadır.

Mevlana’nın insan için kullanılan köpek benzetmelerini rejim için de kullanmak mümkün:

·       Bâtıl İnanç: Hakikatten uzaklaşmış, ideolojik körlüğe saplanmış bir rejim ve onun devam ettiren yöneticiler.

·       Zulüm/Kötülük/Dünyaya Düşkünlük: Güç ve iktidar hırsıyla hareket eden, halkın refahını göz ardı eden bir devlet, zulüm ve kötülüğün yayılmasına zemin hazırlar.

·       Nefs/Nefsani Arzular: Kibir, açgözlülük ve bencillik gibi nefsani arzuların esiri olmuş yöneticiler, toplumun menfaatlerini kendi çıkarlarının önüne koyarlar.

·       Şeytan: Şeytanın temsilcisi haline gelmiş olan kesimlerin insanları kandırma ve saptırma çabalarına tolerans göstermek.

·       Cahillik: Hakiki bilgiden ve akıldan yoksun bir yönetim anlayışı, toplumun ilerlemesini engeller ve onu karanlığa sürükler.

·       Kafir: Allah'a inanmayan ve peygamberleri reddeden kişileri tasvir etmek için kullanılan köpek rejimin ana gayelerinden en önemlisini ortaya serer.

·       Münâfıklık/İki Yüzlülük: Sözleriyle eylemleri çelişen, samimiyetten uzak bir yönetim anlayışı.

·       Hayâsızlık: Ahlaki değerlerden yoksun, utanmaz rejim ve onun destekçileri.

·       Tevekkülsüzlük: Allah'a güvenmeyen, sadece kendi gücüne ve aklına dayanan bir devlet, zorluklar karşısında çaresiz kalır.

·       Sahte Mürşitler: İnsanları sömüren ve gerçek maneviyattan uzaklaştıran sahte mürşitler, halihazırda devletin sebep olduğu bir problem.

·       Aşktan Yoksunluk: Manevi aşktan ve Hakk'a olan özlemden yoksun idealsiz bir devlet.

Günümüz Türkiye’sinde sokak köpekleri meselesi, nefs benzetmesiyle örtüşen çarpıcı bir tablo ortaya koyuyor. Tıpkı nefsin insanı peşinden sürükleyip yanlış yollara götürmesi gibi, kontrolsüzce çoğalan ve saldırganlaşan sokak köpekleri de devletin nasıl bir yanlış yolda olduğunu bizlere gösteriyor. Devletin bu soruna çözüm üretmekteki acizliği Mevlana’nın köpek metaforuyla anlattığı manevi körlüğe işaret ediyor.