Çeçen mücadelesinin liderlerinden Cevher Dudayev 28 yıl önce bugün şehit edilmişti. Vefatının 28. yılında onu rahmetle yad ediyoruz.

Çeçen mücadelesinin liderlerinden Cevher Dudayev 28 yıl önce bugün şehit edilmişti. Vefatının 28. yılında onu rahmetle anıyor ve hayat hikâyesini paylaşmak istiyoruz.

Cevher Dudayev, 1944 yılının başlarında Çeçenistan’ın Yalho köyünde doğdu. Tarihin tanık olduğu en acımasız sürgünlerden biri sırasında, henüz bebekken 500 bin kişiyle birlikte Kazakistan’a sürüldü. Sadece yolda binlerce insan hayatını kaybederken Dudayev Allah’ın takdiriyle hayatta kaldı. Bu kader, ileride onu ünlü bir lider olarak tanımlayacak ve mübarek bir şehit olarak aramızdan alacaktı.

Çocukluk yılları Kazakistan’ın Çimkent şehrinde geçen Dudayev, büyük bir kıtlık ve yokluk içinde yaşadı. Bu zor hayat koşulları altında annesinin sürekli anlattığı Çeçenistan hikayeleriyle büyüdü. Dini düşüncelerin yasaklandığı karanlık bir dönemde, ailesi sayesinde manevi bir ortamda iyi bir Müslüman olarak yetiştirildi. 1957 yılında Çeçenistan’a geri dönme izni geldiğinde Dudayev ailesi de vatanlarına döndü. Parlak bir öğrenci olan Cevher Dudayev, Tambov Hava Savaş Okulu’na kabul edildi. 1966 yılında Uzun Mesafe Uçuş Pilotluğu ve Mühendislik Okulu'nu, daha sonra Gagarin Hava Savaş Akademisi'ni tamamladı. Daha sonra Alla Dudayeva ile evlendi.

1989 yılında Glasnost ve Perestroyka politikaları, tarihin en karanlık rejimi komünizmin sonunu getirirken, Dudayev Estonya'da tuğgeneral olarak görev yapıyordu. Bağımsızlık rüzgarlarının estiği Estonya ve diğer Baltık ülkelerindeki isyanları zor kullanarak bastırması istendiğinde, "Toprakları ve vatanı için mücadele eden insanlara asla bomba atmam!" diyerek kendisine verilen emri reddetti. Dudayev bu olaydan sonra Estonya'da kahraman, Rus ordusunda ise "Asi General" olarak anılmaya başlandı.

Bu sıralarda Çeçenistan da kaynamakta idi. Yandarbiev ve arkadaşları Çeçenistan’ı bağımsızlığına kavuşturmak için çoktan organize olmuşlar ve mücadeleye başlamışlardı. Dudayev de olan bitenin farkındaydı. Estonya krizi sonrasında Rus ordusunun istenmeyen adam ilan ettiği Dudayev, Yandarbiev’in daveti üzerine istifa etti ve vatanı Çeçenistan’a döndü. 1990 yılında toplanan Halk Meclisi’nin başkanlığını yaptı. 6 Eylül 1991 tarihinde bağımsızlık kararı alınınca, aday olarak girdiği başkanlık seçimlerinden oyların %85’ini alarak galip çıktı ve Çeçenistan devlet başkanı oldu. Dudayev’in en büyük hayallerinden biri de Kafkasya halklarının birliği idi. 1992 yılında başlayan Abhazya Savaşı’na Şamil Basayev komutasında Çeçen savaşçıları gönderip Kafkas Halkları Konfederasyonu’na destek verdi.

Moskova, Kafkasya’nın kalbinde gelişen bu olayları hiç de iyi bir gözle takip etmiyordu. Dudayev, Çeçen halkının artık yola Rusya’dan ayrılarak devam edeceğini söylüyor ve Kafkasya birliğinden bahsedenlere destek oluyordu. Oysaki Moskova’nın Kafkasya’yı kaybetmeye tahammülü yoktu.

Savaş çanları çalmaya başladığında, Dudayev Rusya ile görüşme yolları aradı. Hatta Tataristan’ın biraz üstünde bir statüde bağımsızlık karşılığında, Rusya Federasyonu’nda kalmak bile tartışıldı. Dudayev sonuna kadar savaşın karşısında olsa da Moskova, “Asi General”in yola getirilmesine karar vermişti. Önce içeriden hainler organize edilerek bağımsızlık engellenmek istendi ama başarılı olunamadı. Zira Dudayev ve arkadaşlarının yaktığı ateş Çeçenistan’ı çoktan kavurmaya başlamıştı, devamında ise tüm Kafkasya’yı saracağı kesindi. Bu dönemde Rusya adalet bakanı olan Çerkes kökenli Kalmuk Yura -bu karar alındığı anda görevinden istifa etmiştir- Moskova’nın savaşa karar verdiğini yakın bir dostuna şu sözlerle anlatıyordu: “Güvenlik Konseyi, bu savaşın başlatılması yönünde bir karar aldı. Bunun dönüşü yok artık. Konsey üyeleri, iç politikada bir takım dengeleri oturtabilmek için Rusya’nın kazanabileceği küçük bir savaşa girmesinin gerekli olduğu düşüncesinde hemfikirler. Alınan bu karar gereği de Rus ordusu Çeçenistan’a girecek.”

11 Aralık 1994 günü Rusya -sadece iki saatte almak kaydı ile- Çeçenistan’a saldırdığında, Dudayev çok iyi tanıdığı Rus ordusuna asla unutamayacağı bir direnişle cevap verdi. “Son Çeçen canını vermeden Ruslar asla Çeçenistan’ı alamazlar!” diyerek cihad ilan etti. “Bizi öldürebilir, ezebilir, üstümüzde tanklarla dans edebilir, vücudumuzu parçalayabilirler... Fakat özgürlük ve bağımsızlık ruhumuzu asla yok edemezler...”

Dudayev 21 Nisan 1996 günü uydu telefonu ile bir Duma milletvekili ile görüşürken güdümlü bir füze saldırısı sonucunda şehit edildi. Çok önceleri söylediği, “Şehitliğe talibim. Şehitliği büyük bir rütbe ve makam olarak kabul ediyorum. Ülkemin bağımsızlığı ve halkımın hürriyeti için ölene kadar savaşmaya hazırım!” sözü ile iman dolu kalbini çoktan ifşa etmişti. İlk olarak ABD tarafından doğrulanan suikast onun şehadetiyle Çeçenistan’da her şeyin bittiği şeklinde lanse edildi. Oysaki Dudayev sözde hür dünya devletlerinin hiçbir zaman anlayamayacağı bir gerçeği halkına anlatmıştı. Çeçenler büyük şehitlerinin izinde, iki yıl süren savaş sonucunda, Rusları yendiler. Moskova’nın bu “küçük savaşı”nda Çeçenistan 150 bin insanını şehit verdi.

Dudayev gerçek bir liderdi; asla para, makam, mevki gibi şeylere meyli olmadı. Savaş süresince kendisine yapılan yüklü miktarda para, ülkeden çıkışının ve can güvenliğinin sağlanması gibi teklifleri hiçbir zaman kabul etmedi. O sadece halkına güvendi. Basın mensuplarının savaş öncesinde sorduğu “Kaç generaliniz var?” sorusuna “Her Çeçen bir generaldir, ben sadece milyon birinciyim.” diyecek kadar alçak gönüllü idi. Bağımsızlık ilanının ardından tanınma için başvurduğu devletlerden olumsuz yanıt aldığında verdiği cevap bu mücadelenin aslında temel taşı idi: “Bizi tanımazsanız biz de sizi tanımayız!”

Çeçenistan büyük liderini hiçbir zaman unutmadı. Bağımsızlık savaşında 300 bin Çeçen şehit edildi, binlercesi hâlâ sürgünde. Dünya onları unutsa da onlar liderlerini asla unutmadılar. Kutlu mücadeleleri devam ediyor. Savaş neden bu kadar uzun zamandır sürdü derseniz, yine onun ağzından cevap vermek gerekir, “100 yıl köle olarak yaşamaktansa bir gün şerefli ve başı dik durmayı tercih ederim...”

Aylık Baran Dergisi 26. Sayı, Nisan 2024