Vehhabilik, her şeyi dışın dış yüzünden anlayan, batını ve tasavvufu reddeden, hatta Allah'ın -haşa- insanlar gibi eli ve ayağı olduğunu söyleyen basit zahirci İbn Teymiye'nin itikadi ve siyasi olarak aksiyon kalıbına dökülen Muhammed b. Abdülvehhab tarafından kurulmuştur. Bu sapık ekol günümüzde Suudi devletinde devletleşmiştir.

Talebeliği zamanında hocalarından biri şöyle demiştir:

"Bu talebeden ileride bir sapık çıkacağı kokusu tütüyor."

İbn Teymiye'nin görüşleri ile hak olan Hanbeli mezhebinin kurucusu Ahmet b. Hanbel'in ölçülerini arada hiçbir kıstas ve nisbet bulunmaksızın birbirine karıştıran, ortaya ne idüğü belli olmayan sapık mezhep doğmuştur. Balla pisliğin sentezi olmaz. Bundan dolayıdır ki Vehhabiler kendilerine Hanbeli derler. Dışı yeşil, içi kırmızı hesabı...

Sapık fikirlerini yaymak için seyahate çıktı ve şu nidayı yükseltti:

"Şirk dinini bırakınız ve gerçek tevhide dönünüz." Şirk dini dediği de "Ehli Sünnet" anlayışı. Kendi içerisinde dâhi bir bütünlük kuramayan Abdülvehhab Ehli Sünnet alimi olan Ahmed b. Hanbel'in ölçülerini almıştı. Kendi beyanı ile kendini müşrik ilan ediyor fakat bu durumu anlamayacak kadar da kuru akılcı biri. Muvazene, ölçü, kıvam... bu sapık ekoller için hak getire...

Osmanlı İmparatorluğu'nun nüfuzu ve kontrolü altında olmayan Necid bölgesinde küçük bir hükümet kurmuş olan Muhammed İbn Suud ile tanıştı ve zehrini akıtmaya başladı. M. Abdülvehhab, İbn Suud'un akıl hocası olmuştu. Dini meselelerin idaresi artık Abdülvehhab'daydı. Kurucusu olduğu sapık mezhep devletleşme yolunda ilk tohumlarını atmıştı...

İbn Suud vefat ettikten sonra oğlu Abdülaziz başa geçti ve Arabistan'ın büyük bir kısmına Vehhabililiği yaydı. Bu hadiseler zuhur ederken Osmanlı Devleti'nin hiçbir mukavemeti olmadı.

Halk kılıçtan geçirildi

Abdülvehhab'ın fısıltıları ile kendini halife ilan etmeye kadar gitti. Taif'i kuşatıp kaleyi düşürdükten sonra Taif halkını genç, ihtiyar, çocuk, kadın demeden kılıçtan geçirdiler. Tarihi ve dini manada ne kadar ehemmiyetli türbe, mezar, tarihi eser varsa hepsini yakıp, yıktılar. (IŞİD ve benzeri sözde İslami fakat asıl olarak Evanjelist-Siyonist ittifakının kuklaları olan terör örgütlerinin beslendiği kaynağın nereden geldiği malum.)

Mekke-i Mükerreme'ye baskın yapıldı

Bunca hainliği yaptıktan sonra vefat eden Abdülaziz'in yerine oğlu geçti. Hainlikte babasına ve dedesine parmak ısıttıracak derecede azgın biriydi. Mekke-i Mükerreme'ye baskın yapıp Sahabelere ait mezar ve işaretleri yerle bir ettiler. Küfürde gittikçe azgınlaşan İbn Suud hızını alamayıp Cidde'ye de baskın düzenlemeye çalıştı fakat Cidde Valisi Şerif Paşa'nın ordusuyla karşılaştı ve yenildi. İbn Suud meydan yerinden kaçıp gitti...

Suudilerin içine sinen Vehhabilik İslam tarihi boyunca hep hainlikler ile iç içe oldu. Karşısında Ehli Sünnet bir güç görmeyene dek yakıp-yıktı. Ehli Sünnet ulemasını kılıçtan geçirdi fakat karşısında Ehli Sünnet bir güç görünce arkasına dahi bakmadan korkup kaçtılar. Tarihleri lekeler ile dolu olan Suudiler 1926 başlarında devletlerini "Suudi Arabistan Krallığı" adı altında kurdular.

Görüş: Hasan Hüseyin Akdağ