Birden fazla ülke Filistin devletini tanıyacağını açıkladı. Daha önce 147 ülke tanımıştı. Şimdi özellikle Batı ülkelerinden destek geliyor. Bu tanıma Birleşmiş Milletler’de (BM) yapılacak ve Suudi Arabistan ile Fransa’nın eş başkanlığında yürütülecek bir zirvede resmileşecek. BM Genel Kurulu da bu girişimi güçlü bir şekilde destekledi. 142 ülke lehte, sadece 10 ülke aleyhte oy kullandı. Almanya bile bu girişime evet dedi ancak şimdilik Filistin devletini tanımayacağını açıkladı. Bu adım, Filistinlilerin işgalden kurtulup bağımsız bir devlette yaşama hakkı için güçlü bir zemin oluşturabilir.

Aida Touma Suleiman

Gazze’de İsrail eliyle yürütülen imha savaşı sürerken, Doğu Kudüs ile Batı Şeria’daki İsrailliler yayılmacı politikalarını sürdürüyor, saldırılar düzenliyor. Bugün en acil talep, Gazze’ye yönelik saldırıyı durdurmak için uluslararası baskıyı artırmak, kalan sivilleri öldürülmekten ve etnik temizlemeden korumak ve toprağın kalıcı şekilde yeniden işgal edilmesini engellemektir.

Dünya şu anda iki paralel yolda ilerliyor:

Ourobourean Çağı: Amerika kendini yok etmenin eşiğinde
Ourobourean Çağı: Amerika kendini yok etmenin eşiğinde
İçeriği Görüntüle

Bir yanda, Filistin halkıyla dayanışma ve soykırıma karşı artan halk desteği. Bu, İsrail’e yaptırımlar tartışmalarını da güçlendiriyor.

Diğer yanda ise ABD’nin koşulsuz desteğiyle Filistinlilere karşı eşi görülmemiş bir vahşet sergileniyor.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, BM konferansı öncesinde Filistin Yönetimi’nden 80 yetkiliye, aralarında Mahmud Abbas’ın da bulunduğu kişilere, vize yasağı getirdi. Şimdi Filistin’i tanıyacaklarını açıklayan bu ülkeler, geçmişte soykırıma göz yummuş ve hâlâ da destek vermeye devam etmektedir.

Bu iki yol farklı hızlarla ilerliyor. Halk baskısının siyasete dönüşmesi çok yavaş; İsrail’in savaş suçları ise çok hızlı. Bu yüzden Batı ülkeleri ikili ve çelişkili bir politika izliyor. Bir yandan Filistin’i tanıyacaklarını söylüyorlar, öte yandan İsrail’in suçlarına ortak oluyorlar. Kimi ülkeler ticaretten kâr elde ederken, kimi daha doğrudan katkı sağlıyor: İngiltere uçakları Gazze üzerinde İsrail için keşif uçuşları yapıyor; Almanya’nın tank motorları Gazze şehirlerini yok etmekte kullanılıyor.

Bu yüzden Filistin’in tanınması son nokta değil, sadece bir başlangıçtır. Tanıma, Filistin milletinin hayatını ve kendi kaderini tayin hakkını garanti edecek somut adımlarla desteklenmelidir.

Filistin’in tanınması, Batılı hükümetlere artan halk baskısı karşısında kendilerini temize çıkarma fırsatı da sunabilir. Kamuoyu İsrail’in yaptıklarından ve kendi hükümetlerinin suç ortaklığından rahatsız. Sokaklarda büyük bir öfke var. Bu baskı sayesinde hükümetler tanıma yoluna gidiyor. Ancak bu tanıma, savaşı durdurma, etnik temizliği önleme ve Batı Şeria’daki şiddeti bitirme ihtiyacının yerini alamaz.

Acil müdahale olmazsa İsrail’in ilhak süreci hızlanacak, bağımsız Filistin devleti kurma şansı daha da zayıflayacak. Tanıma, iki devletli çözümü yeniden güçlendirmeli, suç ortağı devletlere bir “günah çıkarma” belgesi olmamalıdır.

“Soykırım altında kendini savunamayan bir halktan silahsız kalması isteniyor”

Filistinlilerin korkusu şudur: Devletlerinin tanınması sadece sembolik kalacak, dahası üzerlerinde yeni baskılar yaratacak. Örneğin Batılı liderler, tanımayı şartlara bağladı. Bunlar arasında Filistin Kurtuluş Örgütü’nün çizgisini kabul etmeyen partilerin seçimlere katılmaması ve Filistin’in silahsız bir devlet olması şartı var. Yani soykırım altında kendini savunamayan bir halktan silahsız kalması isteniyor.

Tüm bu kaygılara rağmen, Filistin’in tanınması desteklenmelidir. Bu, İsrail-Amerikan “Büyük İsrail” projesine karşı dünya çapında bir konsensüs yaratır. Ancak anlamlı olması için, tanıma İsrail’in yasadışı işgaline karşı yaptırımlarla birlikte olmalıdır. Uluslararası Adalet Divanı geçen yıl işgalin yasadışı olduğunu açıklamış ve ülkelerin sorumluluklarını belirtmişti: ticaret kısıtlamaları, askeri işbirliğini sonlandırma gibi.

İspanya, İrlanda ve Slovenya bu yönde adımlar atıyor. Almanya bile yakın zamanda silah ihracatını durduracağını açıkladı. Ancak AB geneli hâlâ bir silah ambargosu getirmekte başarısız.

Batı, İsrail’in ticaret yaptığı, parasını sakladığı, seyahat ettiği ve spor etkinliklerine katıldığı ana merkezdir. Batı aynı zamanda “kurallara dayalı” bir sistem iddiasında. Bu yüzden Batı’nın tutumu belirleyici olacaktır.

Sokaklardaki dayanışma, siyasi kararlarla desteklenmek zorunda. Çok sayıda Filistinli için artık çok geç olsa da, tanıma eyleme dönüşmelidir.

Tercüme: https://www.barandergisi.net/