LEVHA: (…) Mayıs 1983… Vapurla, Şehir Hatları vapuruyla, Üsküdar’dan karşıya geçiyorum… Camdan, muazzam ve insana haşyet veren gökdelen gibi bir binanın büyüsüne kapılıyorum… Kalbimde, anlatılır gibi olmayan bir kamaşma, zevk ve lezzet!..

*

GEMİ-Nefs. Âşina. Yıldızlar: 1051= 52: ENE-Karaçay Malkar Lûgatı’nda, “Konuşmak, anlatmak”… Süryanice, HAYNO-Kuvvet, enerji. (Enerji: Ene-Rji… Rji-Reji: Muhtelif dillerde, “oyunu idare eden, merkez, genişleten, haklı, dosdoğru eden, yağmur” mânâlarına gelir!): 52: HULBO-Süryanice, “Balta”. (Balta: Kesen. Derinleştiren… Üstadım’ın Çile şiirinden: “Bir asa kes bana ihtiyar ağaç!”… Asa: Dal… Asâ: “Fiil veya harftir”. Ümit veya vehim bildirir… Asa: Benzer… Ene Men?: Ben kimim, ben nereden?.. Kul’da, ömür hadd-i Zâtı içinde üç zaman buudu: Mâzi, hâl ve istikbâl… İstikbâl: Gelecek, vehim sebebi… Üstadım’ın vehim sebebi, şiiri yazdığı tarih 1943, “benzeri” meselesi. Şiir, nesir ve konferanslarında hep dillendirdiği, “Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!” davası… Diğer taraftan, insanın hadd-i zâtı’nın gerçekleşmelerle görünmesi bakımından ruhî ve cismanî heyeti, kendi ile ilgili “bulanık-gelecek” meseleleri karşısında tabiî olarak doğan vehimde; “ihtimâller âlemi”nin mihrak noktasını yakalama” derdinde ki, “sistemli şübhe”yi dayatan… İstikbâl, bir sonsuz; onu sınırlı hayatımız içinde bir “bedahet-apaçıklık” şeklinde tanıyoruz ama, neye izafe edeceğiz ki, kendimizi… Beşerî düşünce, kendi izafîliğini idrakla, “maddi veya maddi olmayan” bir MUTLAK’ı kabul ediyor; bu, kendi geçiciliğini içine alan bir zorunluluk. Onu, ister gerçekleşmelerinden öğrenerek hakikatine erilecek bir “transandal-aşkın”, ister mücerret bir ruh, ister mücerret bir maddî yahut fikir varlığı diye niteleyelim, bunların her birinde her birini ve hepsi birbirini çelen düşünceler, sistemler… “Doğru düşünce olmadan, doğru düşünce faaliyeti doğmaz!”; doğru!.. Ya ilk doğru düşünce?.. Mutlak?.. İlk dil, ilk İnsanla vardı ve ilk İnsan, ilk Peygamberdi!.. Zamanımız; İlk Peygamber’den, Peygamberler Peygamberi’ne kadar gelen bütün dinler İslâm ve nihayet hepsinin hakikatini toplayan Kur’ân… Kul plânında mutlaklık, kendisinin de “Hakikat-i Ferdiyye” sırrı tecelli eden Allah Sevgilisi’nde; topyekün varlık ve insanlık kadrosunun merkezi’nde olarak, sırrı Allah’ta “İnsanî Hakikat”e hep bürünen - “Allah her ân bir şe’ndedir-işdedir!”… Mesele: Şeriat, zâhirî akıldır ve tasavvuf bâtınî Şeriat… Akıl, İslâm’da, eşya düzeni üzerindeki örtünün hakikatini gösterir; selim akılla, hürriyeti zorunluluğa bağlı olarak, tek tek ferd mizacıyla… Dikkat: Hazret-i Ali’nin belirttiği üzere, “tecrübe, fayda ile birlikte bir ilimdir!”. Tecrübe ve faydanın beşer düşünce ve hayatı üzerindeki önemi, tabiî olarak bilinir; bütün felsefelerde ve müstakil ele alınışları da… Hazret-i Ali, tabandan tavana, bütün ele alışların hakikatini belirtiyor. Sistemli şübhenin ana kaynağı ve “hiçbir batılı filozof yoktur ki ondan istifade etmiş olmasın!” denilen İmâm-ı Gazalî Hazretleri, “Tasavvuf ancak tecrübe edebilen ile bilinir!” demiştir; onlar tarih boyunca sayısız; Kur’ân’da AKLIN, ruh mânâsında da kullanıldığını bilenler ki, “Selim akıl”ın hakikatiyle yaşayanlar, İslâma muhatab olanlar!)… UGLUTA-Bilmece, bulmaca. Muamma. (KKM: Dünya Çapında Bir Hâdise): 1051= 52: KELB-Köpek. Basar. Sezgi. İz süren. Keşif. Ebu Halid, canavar. Yüke asılan azık çengeli. Meşhur bir yıldız. (Rüya’da gelen mânâ; yıldızım Tag-ı Sagir: Kalb taşkını!)

*

TEKNE-Gemi: 455: TİME-Süryanice, “Hak”. (Yevmiye: Nefsimizin bir hakikati var!)… TİME-İngilizce, “zaman”: 455: TEKNE-Kıpçak Lûgatı’nda, “Delmek”. (Delmek: Derinleşmek… Abdülhakîm Koltuğu’nun ortasındaki yuvarlak deliği hatırla!)… FIRKA-İ NACİYE-Doğru yol, kurtuluş yolu. “Ehl-i Sünnet yolu”: 455: İBTİNA’-Bir şeyin üzerine bina etme. Bir dava ve bahiste, bir şeye istinad etme. (BD-İBDA)… NETAİC-Neticeler: 455: MÜTEEYYİD-Kuvvetlenen. Teyid ve takviye edilmiş. (Hadîs: İlmin gizli bir kısmı vardır. Onu ancak Allah Teâlâyı tanıyanlar bilebilir. Onlar, bu ilimden bir şeyler anlattıkları zaman, onu sadece dünya hayatına aldanmış gafiller inkâr eder… İlm-i Ledün hakkında Muhyiddin-i Arabî Hazretleri, “bazı fıkıh âlimleri İlm-ü Ledün’e âit hükümlere rastlasalar bile, kıskançlıklarından dolayı reddederler!” buyuruyor!)… Süryanice, TEKNO-Hüner. “Usûl. Şekil. Bir şeye âit bilinmesi gereken bilgi ve metodlarla ilgili. Bir ilim ve sanat dalında kullanılan ve bilinmesi gereken metodların bütünü. Bir işin yapılışında tutulan yol, usûl, metod. Fizik, kimya, matematik gibi müsbet ilimlerden elde edilen şeyleri, iş alanına ve endüstriye uygulama, fen.”: 456: DUMUTO-Şekil. (Form, norm, suret, diyalektik, “kendinden olmayanı dışta bırakan” mânâlarıyla, şekille aynı sırada kavramlardır!)… Süryanice, ETCAYAN-Bulutlanmak. “Koruma”: 456: THUMB-Süryanice, “Tetik” demek. (Tetik: Anahtar, kilit şifresini tanıyan, açan… Tetik, bir sistem bütünündeki parçaların birbiriyle ilgili unsurlarını, gaye ve hedef birliğinde harekete geçirendir!)… Arnavutça, GOVATE-Tekne. Gemi: 1418: NECİB Fazıl Kısakürek. (Ve Musa Mirzabeyoğlu: Salih Mirzabeyoğlu)… ÜSTADIM’ın bana ithaf ettiği Noktalamalar’dan, Kavanoz: “Bir cümbüştür kopsa da gece yakamozlarda / Münzevi balıklarız ayrı kavanozlarda!”… Süryanice, HBİŞUTO-Münzevilik: 732: Şİ’RA-ÜL YEMANİ-“Kelb-i  Ekber: Büyük Köpek” denilen, semanın güney yarım küresindeki burcun ve semanın en parlak yıldızı… ABDÜLHAKÎM KOLTUĞU: 732: ŞELAT-Süryanice, “Selam verme” demek. (Levha: “…” Mayıs 1989… Yanında ilkokul olan bir köy mezarlığı… Abdülahkîm Arvasî Hazretleri’nin biraz yüksekçe kabri… Mezarlığın önündeki yoldan, yanımda tanımadığım bir gençle geçerken, Efendi Hazretlerinin kabrinden bize “Selâmunaleyküm!” diye bir ses yöneliyor… Korku ve haşyetten, dikkatli bir nazarla o yöne bakamıyorum… Yürüyoruz!)… Süryanice, KURSYO MESTAMĞONO-Koltuk: 1986: ŞATO D’SAHRO-Kamer yılı. “Süryanice’den”… ŞATO-Süryanice, “Sene” demek. (Şato: Avrupada, Kral ve derebeylerinin oturduğu, etrafı sur ve su dolu hendeklerle çevrili bina. Büyük ve gösterişli bina): 707: FİKİR KAHRAMANI.

*

HALİÇ Kongre Merkezi: HALİÇ Konferans Merkezi… Süryanice, CUBO LUMODO ESTATYONO-Haliç Kongre Merkezi: 98: CUBO LAQNO ESTATYONO-Haliç Tekne Merkezi… SEYYİD Abdülhakîm Arvasî-NECİB Fazıl Kısakürek: 1983: İZZET Erdiş… ERDİŞ: 506: SELÂSE Işk-Üç Işık… SELÇUKLU-OSMANLI: 874: İBDA-Hisse hisse etmek. Sorulan soruya güzel cevab vermek. Kandırmak, doyurmak, kâfi gelmek. Birisine kârı tamamen kendisine âit olmak üzere sermaye vermek. (İstikbâl)
 

KESKİN BALTA
(İSLÂMA MUHATAB ANLAYIŞ)
 

LEVHA: 29 Eylül 1983… Babam, bir tepenin düze yakın yamacında oturmuş… Bana kızıyor… Elinde bir kâğıt, sanki hesab yapıyor… Bana “gel buraya!” diyor. (…) Elimde, bütünüyle TAŞ bir BALTA… Babam ona bakıp, “bırak onu elinden!” diyor… Çekindiğini hissediyorum… Lâtife kılıklı, o da ifâde ediyor… Yanına oturuyorum… Altımdaki taş, kaymamam için takoz görevi yapıyor… Bu arada sağ elim, sanki kendimi korumak üzere yerdeki taşı tutuyor… Müthiş bir şekilde, ilk gençliğimin huzursuzluğu… Sonra… Babam güler bir yüzle, ağavari bir şekilde ellerini göbeğinin üzerine koymuş, lâtifeyle karışık bana hitabediyor: “Kedi kedi olalı, bir fare tuttu!”… Demek ki, Üstadım’ın Takdim yazısı hakkındaki ipucum doğru!..

*

LEVHA: 29 Eylül 1983… Yunus Aleyhisselâm’ın kıssasını hatırlıyorum… BALIK… Büsbütün bulanık!..

*

Süryanice, FOSULO-Balta: 188: MUHSAN-Akıl. İslâmiyet. Hürriyet… İSLÂMA Muhatab Anlayış: 1187: RUKOB QUTNOTO-Süryanice, “Hükümet şekli” demek. (Hüküm etme şekli!)… Süryanice, CEŞFO-Balta: 390: ŞASS-Balık avlamada kullanılan ağ, olta. (Balık Burcu, unsuru Su, tabiatı Soğuk ve Nemli, tür Birleşik, yıldızı Müşteri, vücutta tesir yeri Ayaklar, simyada Yansıtma safhası)… Süryanice, RENYO DA’CTİDUTO-Gelecek plânı: 1101: GUSTO-Süryanice, “Yay” demek. (Hakikat oklarını atan)… Süryanice, NUNO-Balık: 112: QOMES-Süryanice, “Kumandan”.

*

Süryanice, MAGZORO-Balta. (Faal: Balta sapı. Kerem… Kesen, derinleştiren!):1260: XERÇENG-Kürtçe, “Yengeç” demek. (Hemze, Allah’ın “Mübdi’-Güzel yaratıcı” ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden “Seretan, yengeç-Nath, başvuran” ile ilgili)… GARS-Ağaç fidanı dikmek. Dikilmiş fidan: 1261: MHAMSNONO-Sabrî, sabırlı… AMİRO-Albay: 257: MİRZA… Boşnak dilinden, PUKOVNİK-Albay: 200: SADUK-Çok sadık… Süryanice’den, SUMBOLUN-Sembol, remz: 200: EBU SÜLEYMAN-Hâlid bin Velid Hazretleri’nin “Horoz” nâmı… EBU Süleyman Sabrî: 1502: EBU Süleyman Mirzabeyoğlu. (Noktalı harflerle, Kaptan Kusto Müslüman: 302: Derviş Muhammed. “Noktasız”… Mirzabeyoğlu: 1302: Sabrî, sabırlı)

*

Süryanice, MEN ENE?-Ben nereden, ben kimim?: 142: FONO-Süryanice, “Hakikat”. (Yevmiye: Nefsimizin bir hakikati var!)… Süryanice, KULO-Bütün. Küll: 142: GÜL-İ Muhammedî… GENC-Hazine, define: 1053: DÜNYA Çapında Bir Hâdise. (KKM’nin alt başlığı)… Süryanice, NBAĞ-Meydana çıkma: 1053: MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu.

*

Süryanice, AYNO-Kim?: 67: QAMUDO-Aktör. (Aktör: 706: Fikir Kahramanı)… Süryanice, HANBO-Balta: 67: YAQEN-Şekil verme… Süryanice, KULBO-Balta: 145: MHAFYA-Süryanice, “Maskeli”… Süryanice, HUNBO-Balta: 72: MYAQRO-Süryanice, “Yüce” demek… Süryanice, FODUCO-Balta: 105: MUGOLOYO-Süryanice, “Moğol” demek;  yâni istilâ eden… Süryanice, ŞEGNO-Balta: 1336: FRİSO-Halı. (Haliçe: Kilim. Halı. Seccade)… Arnavutça, SATER-El baltası: 692: İLHAN-Hükümdar.


Baran Dergisi 419. Sayı