LEVHA: (…) Aralık 1984… Bir bit veya pire… Küçüklüğüne nisbetle misilsiz büyük bir şeyi altediyor… Bit veya pire mânâ imiş ve altettiği de mânâda!..

*

BİT-İnsan ve birçok hayvan vücudunda, kıllar arasında çok kolay saklanan ve vücut bölgelerinde yaşadığı yere göre isim alan minik ve kanatsız bir böcektir, kan emicidir. “Mücerredin rengi beyaz ve minikliği ile tecrid neticesi varılan esas nokta, sıfır, beş, on, leysî, yokluk, zirve mânâlarına mecaz, bir gizlenme remzidir”. (Beyaz renk, kırmızı renkli “Merih-Mirruh” yıldızının rengidir; ve Allah lâfzının zikir harfi He’nin, “Hu-Hüviyet” zamiri, nuru ile ilgilidir. He harfinin ebcedi 5’tir. En büyük ebcedi: 705: Habnâme-Rüyâ kitabı… Koç Burcu, unsuru Ateş, tabiatı Kuru-Sıcak, türü Hareketli-Önemli, yıldızı Merih, vücutta tesir yeri Kafa-Beyin, simya’da Kül etme safhası… Akreb Burcu, unsuru Su, tabiatı Soğuk-Nemli, türü Hareketli-Önemli, yıldızı Merih, vücutta tesir yeri Kemer altı, simya’da Ayırma safhası): 412: BİT-Karaçay Malkar dilinde, “Kehle. Büyümek, yetişmek”. (Kehla-Bit. Otuz yaşını geçmiş ve saçına aklar düşmüş kadın. Bit: 59: Mehdî… Bit yeniği tâbiri, “Bu iş içinde bir iş var!” kasdıyla “şübhe etmek” mânâsında kullanılan bir deyiştir… Metris Cezaevine 1998 senesinde ne türlü girdiğim malûm; ve 1999’da orada, kulaklarım meşinleşinceye kadar ne benim, ne de arkadaşlarımın farkedemediği, kafamı saran bitler. Sıcak suyun içine sirke katılarak, temizlenen saçlarım; bit yeniği, Cezaevi’ne girişimde mi, yoksa kafamı saran bitlerin –niçin ve niye– bana sardırılışında mı?.. Metris Cezaevi’ndeki Telegram’ın devamı Bolu Cezaevi’ndeki Telegram üstlendiği için, bunu serdediyorum ve Allah’ın şerden hayır doğurmasına bir vesile olarak kullanıyorum… Levha: 6 Şubat 1986… Üstadım ve yanında birkaç kişi… Hapishâne’de ve hapis… 30 yaşlarında, sakalına beyazlar düşmüş bir genç, dikkatimi çekiyor… Üstadım ve diğerleri bir masa etrafında yemekteler… Yılbaşı imiş… Levha: 23 Mayıs 1986… (…) Sonra, Nalân Said, Esad Said ve ben, halam Lütfiye Sübhandağı’nı ziyaretten, hastahaneye gidiyoruz… Orada Üstadım’ı ziyaret edeceğim… Birine onun yanına nereden gidebileceğimi soruyorum… Oraya giderken bir yere dalıyorum… Birkaç küçük Japon kız… Ve burası talebe yurdu… Kızlardan birini severken, birden orada oturan Üstadım’ı görüyorum: “Ooo! Siz burada mıydınız Efendim? Ben de sizi ziyarete gelecektim!”… Hemen yanaklarından öpüp sarılıyorum… Öyle bir güzel hâli var ki!.. Hafif kilo almış, dinç, bembeyaz saçı ve sakalı muntazam taranmış. Başını hafif öne eğer gibi yapınca, gümüş rengini andıran beyazlıklar içinde, siyah saç telleri de görünüyor… Ve sanki bu siyah beyaz karmasını bana göstermek için kafasını eğmiş… Güleryüzlü ve neşeli… Benim kendisine söylediğim sözler için, “Hadi, hadi!” diye cilve ve naz yapıyor… “Efendim, şimdi durumumu söyleyince siz de anlayacaksınız: Çocuğu severken, –bu Japon!– diye dalıyorum ve o ânda siz oluyorsunuz!”… Bulunduğumuz yer Cağaloğlu’nda)… Boşnak dilinde, VAS-Bit: 67: BİTANE-Dostluk. Halis olmak. Kuvvetli olmak. Kaftan. (Levha: Mayıs 2006… Birinin elinde “Münşeat-Önsöz, Bayramlık” isimli kitab var, ona bakıyor. Sonra kitabı kapatıp, “Salih Mirzabeyoğlu’na Bolu Dağı kaftanı giydirildi!” diyor —Neslihan Erdiş… Bolu Dağı: 1059: Büyük Doğu… Bolu Dağı: 1059: Mehdî… Kaftan: 1631: Derviş Muhammed Semerkandi-332 mührü. “En büyük ebcedle”… Bolu Dağı Kaftanı: Büyük Doğu Kaftanı: Mehdî “Derviş Muhammed Semerkandi-332” mührü... Dost-Halis olmak. Kuvvetli. Kaftan: 470: Tenciz-Sözünü yerine getirme. Sona erdirme. Neticelendirme… Yevmiye: “Seni ben yetiştireceğim!”… Ahmed Necib Fazıl Kısakürek: 2470: Salih İzzet Mirzabeyoğlu)… Boşnak dilinde, US-Bit. “Akıl”: 66: HİLÂL-Kamer aylarının ilk üç ve son üç günü. (Levha: 12 Kasım 1992… Rahmetli Adile Teyzem’e, “Hazret-i         Ali’nin Hadîsi” diye, bununla uygun düşen bir durum olarak yeni Hilâli, elimde kılıç gibi tutarak anlatıyorum; ve müthiş hislenip ağlayacak gibi oluyorum… Hilâl-Safi ve hâlis. Sıdk ile dostluk etme. Zaman ve vakit. İki şey arasına sokulmuş olan. Buluttan yağmurun çıktığı yer: 661: Halal-Dostluk, ahbaplık. İki şey arasında açıklık olma… Üstadım’dan: “Bu ne hazin mesafe iki ten arasında / Bir hâli dinleyenle dinleten arasında!”… Hazin: Hazine. Genc… Üzre-Söz veya Hadîs nakletmek. Seleften gelen şan, şeref: 706: Fikir Kahramanı).

*

BİT-Kut. Gıda. (Kut’-Uğur, baht, tâlih. Saadet, mutluluk. İlâhî feyz, İlâhî tecelli, İlâhî lütuf: 504: Kut-Yaşamak için gerekli yiyecek… Azîz Mahmud Hüdaî Hazretlerinden: “Erip Zat-ı Ehad’dan kut-u kuvvet / Habibin hürmetine ver muhabbet!”… Erdiş: 506: Müstecab-İstediği kabul edilmiş. Hoş bulunmuş, icabet olunmuş… Selase Işk-Üç ışık. “Seyyid Abdülhakîm Arvasî”: 506: Nakşbend-Ressam. “Musavvir”… İstilad-Çocuk isteme. Doğurtma. “Üstadım’ın 1949-50’de yazdığı bir makalede, beklediği çocuk hakkında: Sen yoksan bile bizim dileyişimizdeki şiddet sana vücud verecektir!”: 506: Kot-Malezya dilinde, “Çocuk”… Kürtçe, Şur-Kılıç: 506: Zuhre-İhtiyaç zamanı için muhafaza edilen şey. Zâhire. Salih amel… Fely-Keskin kılıç. Şiirin ince mânâlarını çıkarmak. Bit toplamak: 121: Elf-Hemze. Bin şeyle ünsiyet eden. Kamer menzillerinin toplandığı, hepsinde izi olan; Allah’ın “Mübdi’-Güzel Yaratan” ismi, İlk Kalem mertebesi, Kamer menzillerinden “Seretan-Yengeç”e işaret eder… Süryanice, Stilus-Kalem. “Azamet”: 566: Kusto-Süryanice, “Yay”. Yakınlık… Süryanice, Salitutu Tabco-Hükümdarlık Mührü: 566: Seyyid Abdülhakîm Arvasî… Selase Işk-Üçışık: 1506: Ezel Dostu… Tezahür-Görünüş: 1506: Mehdî Salih Mirzabeyoğlu): 412: ÜÜT-Yakut dilinde, “Delik”. Derinlik. Boşluk. Sıfır; “Abdülhakîm Koltuğu”nun ortasındaki yuvarlak delik hatırda. (Rezzak-Gıda veren, rızık veren. “Se harfi, Allah’ın Rezzak ismi, Bitkiler mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’du’l Bul’a işaret eder; değirmen taşının tane dökülen yerine”: 308: Arvasî… Necib Fazıl Kısakürek: 1417: Bite-Bir gece yemek yemek… Hadîs: “Allah, Mehdiyi bir gecede yetiştirir!”… Bitevi-Süreklilik, bütünlük, yekpare: 1417: Edebiyat-İlm-i Edeb’in bütün yönleri… Yakut dilinde, Muus Ustar-Nisan ayı. “Abdülhakîm Koltuğu rüyâsını gördüğüm ay”: 2777: Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram-Keremli Pirlerin Nazarlarına görünen. “Efendi Hazretleri’nin üç kaşlı yüzüğünün birindeki yazı; Abdülkadir Geylanî Hazretleri’nin müridine emri ile hediye edilen”… Derviş Muhammed Semerkandi “mührü”: 1776= 777: Heşuğtono-Süryanice, “Şübheli. Şübhe eden”. Şübheden de şübhe eden bende… Üstadım’ın sevgili dostu Muhib Işıklar “Hazretleri”nin, ona sözü: “İslâm, kılı kırk yarmanın değil, kırk bin yarmanın rejimidir! Düşün, Allah’a karşı ne zor hâlimiz!”… Abdülhakîm-Herşeyi yerli yerince eden Hakîm Allah’ın, varlığın hakikatine muttasıf Hakîm kulu: 184: Kuta’-Kutu’. Düş yormak. Rüyâ tâbir etmek… Şatranc-ı Urefa’nın 100 Kabı’nın Toplam Ebcedi: 48625= 673: Rüyâ Tâbir Etmek… Mehdî Derviş Muhammed: 1673: Salih İzzet Erdiş)

*

LEVHA: (…) Kasım 1995… Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin eseri… “Bit –veya pire– hakkında ilk defa yazan odur!” diye bir cümle görüyorum… Arabça, HUVE EL-KATİB EL-EVVEL-(Bit hakkında) ilk yazan odur!: 1254: BAYRAM. (İd-Bayram. Bayram günü. Gidip tekrar gelen. Bir kimsede âdet olup alışılan şey. Bayram tekrar geldiği için “id” denilmiştir: 84: Mümidd-İmdad edici. Uzatan uzatıcı… Maunet-Yardım. İmdad. Allah’ın salih kullarına imdadı, inayeti: 566: Seyyid Abdülhakîm Arvasî… Avşet-Uzatmak: 708: Tasrih-Belirtmek. Açık açık anlatmak… Idde-Zaman. Arka-daş, gizli refakatçi.. “İstikbal”: 79: Levh-i Mahfuz… İddet-Bekleme müddeti: 474: İttiba-Tâbi’ olma. Arkasından gelme… Süryanice, Arbacmo-Dörtyüz: 253: Retenter-Fransızca, “Yeniden denemek”. Tekrar etmek… Dahr-Kaplumbağa. Dağbaşı. “Bit. Sıfır. Beş. On. Nokta. Arabça’da, beş sayısı sıfır şeklinde, on sayısı ise noktadır”: 1005: He harfinin ebcedi… Kişi, üzerinde bulunduğu zamanın içindedir; ve bütün Kamer menzilleri ameli müntehasında, Allah’ın Dehri’nin zımnındadır. “Dehr Sûresi”ne, İnsan Sûresi de denir… Keşef-Kaplumbağa: 400: Haberkas-Adam. Deve. “Kurbanlık nefs”… Te harfi, Allah’ın “Kaâbid-Kısıcı, sıkıcı, kısaltıcı” ismi, Esir mertebesi ve Kamer menzillerinden Kalb’e işaret eder. Ebcedi: 1400: Taht-Arş altı Kürsî mertebesi; Kef harfi, Allah’ın “Şekür-Şükürleri kabul eden” ismi ve Kamer menzillerinden Nesre ile ilgilidir… Süryanice, D’lo Keşlo-Şübhesiz: 1400: ŞAK-Kıpçak Lûgatı’nda “Zaman”… Arş-Allah’ın kudret ve saltanatının tecelli ettiği yer. En yüksek gök. “Kürsî. Gölgelik”: 1570: Aşr-On. Nokta. Sıfır. Her yerde ve her zaman… Allah Resûlü’nün doğumu: 1570: Mütesellim-Teslim edilen şeyi alıp, kabul eden…            Sistem: 1570: Şer’-Emir ve nehy gibi hükümleri vazetmek. Bir işe başlamak. Dalmak. Girmek. Zâhir etmek, göstermek. Şeriat… Şi’r-Şiir. Anlama, idrak: 1570: Tekemmül-Bitlenme. Bitli olma. Zenginleşme)

*

BİT: 412: CÜRCUR-Deve başı. (Kuş, devenin başındaki bitleri toplarken, o hiç kıpırdamazmış!)… KUŞ. “Ruh. Can”: 2305= 1306: HGOYO GABORO-Süryanice, “Fikir Kahramanı”… Boşnak dilinde, KAV-Kan. “Maden ocağı. Bir keyfiyetin bol olarak bulunduğu yer”. (Zı harfi, Allah’ın Azîz ismi, Madenler mertebesi, Kamer menzillerinden Sa’du’z Zabih; boğazlayan, kurban kesen, yakınlık… İbranice, Pîr-Maden. Maden ocağı. Kuyu: 212: PÎR-Boşnak dilinde, “Şölen, ziyafet, bayram, düğün”… Kan: 151: Kaan-Hükümdar, Hakan): 1306: NURAN-Nurlu… MERKUM-Cem olmuş, birikmiş, toplanmış: 306: Musir-Zengin. Gani.

*

BİT-Nokta. Zirve: 412: CAPUT-Lâtince, “Kafa”… YİNE-Tekrar, rağmen, teyid, doğrulama. (Süryanice, Cud-Yine: 1013: Salih Mirzabeyoğlu): 75: Yeni. (Süryanice, Şarvoyo-Yeni: 1528: Seyyid Taha Cizro + Seyyid Fehim Arvasi + Seyyid Abdülhakîm Arvasî “Üçışık”, Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu)… LÜMME-Nişan, alâmet. Nokta. Vesvese. (Boşnak dilinde, Vas: Bit… Vas Vas-İki bit. “İki nokta”: 132: İslâm: İmanla teslim olmuş aklın, sistemli şübhe nehyi, davasını isbatı. Zaten bütün mesele, şübhe çölünü aşmada, bedahete yaklaşmada. İnsan ve toplum meselelerini, onun istediği seviyede ele almada): 75: ZÜHRE-Boğa ve Terazi Burcu yıldızı. (Allah’ın “Hu” zamiri nuru ile ilgili; rengi, mücerredin rengi beyaz)… Boşnak dilinde, GUST-Koyu. “Yoğun”: 1075: NOYAU-Fransızca, “Çekirdek”. Nokta. Atom… Süryanice, MLE-Bütün, küll: 75: ZELZAL-Sarsıntı. Deprem. Zelzele. “Zel ile zal arasında”. (Zel-Eksiklik: 37: Zal-Bir harf. Horoz ibiği, horoz tacı… Muhyiddini Arabî Hazretlerine göre Zal’ın ebcedi: 1731= 732: Abdülhakîm Koltuğu)… RACİFE-İlk nefha. Şiddetle sarsan sarsıntı. Dünyayı yerinden oynatan vakıa: 289: MUCİZE BEYANI-Kaptan Kusto Müslüman. “Rahman Sûresi 19-20 ve Furkan Sûresi’nin 1400 yıl önce “haber verdiği denizlerdeki su perdelerine şâhid olunması”… MERDÜME-Gözbebeği. “İnsan, Allah katında bakan gözbebeği gibidir”; hedef idrak. (Süryanice, Cayno D’cuzaylo-Ceylân gözü: 137: BESMELE.
 

ULU ORDU…

 
LEVHA: 31 Temmuz 1988… Tüylü şapkalar giymiş bir zenci ordusu… Süvari alayı… Dar bir sokak arasında giderken, birkaç ecnebi kadın arasında bir ecnebi erkeği tutuyorlar… Aynı yerde babam, hörgücü olmayan bir deveye biniyor ve annemi de yanına alıyor… Ben, beyaz bir ata biniyorum!..

*

Romen Lûgatı’ndan, CAMİLÂ-Deve. “Gemi. Beden. Kurbanlık nefs. Mektub, yazılı, alın yazısı”: 1085: HERŞEY kesik ve kopuk, zaman tutamaz lehim / MAZİ albümde hayâl, istikbâl kalbde vehim. (Üstadım’ın 1932’de yazdığı, “Vehim” isimli “Noktalama”nın toplam ebcedi… Vahame-Vehim veren, tehlikeli ve korkulu şeyler. “Aklın öncüsü kemer bölgesinden ve akıldan gelen hisler”: 657: Mütevari-Gizli. Saklı. Sinsi… Üstadım’ın “Çile” isimli şiirinin son kıtası: “Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök / Heybem hayat dolu, destek ve yumak / Sen, bütün dalların birleştiği kök / Biricik meselem, sonsuza varmak!”… İnaha-Deveyi çökertme: 657: Havan-Arslan, esed… “Bütün dalların birleştiği kök”: Berzah-Sonsuz, ebed yolu. Ölmeden ölenlerin, şüpheden de şübhe etmeyi bilenlerin yolu… Ebed-Sonsuzluk. Sonsuz hayat: 1006= 7: Tevessuk-İnanıp güvenerek, itimad ederek dayanma… Terezzün-Vakar gösterme: 657: İrtihan-Bir şeyi rehin alma. “Bedeni, Nefsin bedene ve akla bakan kutbunu istilâ etme”… Hıvan-Sofra: 657: Zenah-Çene… Çene-Isıran. Tutan. Çiğneyen. Konuşan: 59: Mehdî-Beşik, döşek. Batn ve Batın… Sindiren: Varis… Aslan Burcu, unsuru Ateş, tabiatı Sıcak-Kuru, türü Sabit, yıldızı Güneş, vücutta tesir yeri Sırt, arka-Kalb, cinsiyeti Müessir-Erkek, simya’da Sindirme safhası. “Batn, mide-Bâtın, Berzah”… Herşey galibine tabidir!)

*

ZENCİ-Siyahî. (Siyahî-Siyahla alâkalı: 1085= 86: Mehdî Salih Mirzabeyoğlu… Siyah renk, Mevlâna Celâleddin-i Rumî Hazretleri’nin “Haşereleri telef eder!” dediği Zühal yıldızının sembolü ve Allah’ın “Kayyum-Herşeyin kendisiyle kaim olduğu” isminin Nuru ile ilgilidir… Ordu: 214: Hukuk): 1060: BÜYÜK DOĞU-İdeolocya Örgüsü… ZENCİ ORDU: 300: FİKR… NÜCUM-Doğmak, tulu’ etmek. Görünmek, zuhur etmek: 99: İDİYYE-Bayramlık… KEVKEBE-Necm. Yıldız. İnsan cemaati. Süvari alayı: 53: KEVKEBE-Fevkalade ihtişam, tantana, debdebe, şöhret. (Tüylü Şapka: 1498: Feth-Muvaffak olma. Zafer kazanma. Ele geçirme. Zaptetme. Allah’ın yaratma mahalli olan “Atlas-boşluk” tabakası; Burçlara hisselerini veren ve kendi o olmayan tükenmez)… DÜNYA Çapında Bir Hâdise-Takdim yazımın alt başlığı: 1053: HAMÎD-Hamdleri kabul eden Allah’ın 99 güzel isminden biri. (Abdülhamîd-Hamîd Allah’ın Hamd eden kulu… “Allah Sevgilisi’nin Arş ehli indinde bir ismidir”: 1166: Rahman Sûresi’nin 19-20. âyeleri… Kust-Topalak otu. Sevda. Yakınlık. Sâhil. At kişnemesi: 169: Kıst-Adalet etmek. Hisse, pay. Allah Sevgilisi’nin isimlerinden biridir… Kıstantiniyye: İstanbul. İslâmbol… Efendi Hazretleri: Şu İstanbul, ne garib bir şehir. İyi veya kötü, kim ne ararsa buluyor!)

*

KAMELAN-Hollanda dilinde, “Dev”. (Enam-Halk, yaratılmış. Bütün mahlukat… En’am: Deve, sığır, koyun gibi, kurban edilebilen hayvanlar): 223: HÖRGÜÇ… HÜR GÜÇ-Hiçbir zorunluluğa bağlı olmayan Allah’a, Resûlü’nün yolundan tam bağlı olarak O’nun ahlâkıyla ahlâklanmanın tabiî neticesi: 223: İBDA’ HUKUKU… İLM-İ LEDÜN-Şeriat’e aykırı olmayan, Şeriat dışı ibda’, icâd, benzersiz oluşlar: 1223: EBREK-En bereketli… IRIP-Balık tutmaya yarayan büyük ağ. “Hakikat avcılığı”. (Süryanice, Gufo-Balık ağı: 92: Muhammed-Aleyhisselâm… İbranice, Kivun-İstikamet. Yön: 1092: Seyyid Fehim Arvasi + Seyyid Abdülhakîm Arvasi Manzur-u Nazar-ı Piran-ı Kiram, Li Külli Emrin Fehim… Süryanice, Lumodo-Konferans. “Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu-Üstadım’ın son kitablaştırdığı Konferans: Nisan 1982’de”… Süryanice, Hogoroyo Qubarniti Kusto-Kaptan Kusto Müslüman: 1092: Afudo-İbranice, “Hırka”. Soya soya derinleşme hırkası… İslâm tasavvufu ve Batı tefekkürü arasında kanatlarını açan İBDA… Süryanice, Fogo-Kavşak noktası: 1092: ÇOLPAN-Karaçay Malkar dilinde, “Tarık yıldızı, Sabah yıldızı”; Allah’ın üzerine yemin ettiği ve hakkında bir Sûre’de bulunan, diğer ismi “Zühre” olan yıldız. Boğa Burcu ve Terazi Burcu’nda görünür… Sevr-Öküz. Boğa. Boğa Burcu: 706: Fikir Kahramanı, aynı ebcedle Aktör)… BEYAZ AT-Rüyâ tâbirinde, Meleklerin bindiği attır. (Mücerred’in rengi beyaz, “Hu” zamirinin nuruna işaret eder… Hayl: Kuvvet. Havl… Hayl: At. Düşünmek, hıfzetmek… Fe harfi, Allah’ın “Kaviyy-En kuvvetli” ismi, Melekler mertebesi, Kamer menzillerinden “Sa’du’l Ahbiyye” işaret eder; Kıl çadırlara): 19 + 401= 420: FERENGİS-Zühre Yıldızı, Çoban yıldızı, Tarık yıldızı… HİDAYET-İslâmlık. Doğruluk: 420: TEBAHBUH-Durmaya, oturmaya, görmeye ve çıkmaya kadir olmak. Ortada durmak. “Ehl-i Kalb”…
 

BİR AN YOĞUNLUĞUNDA…
 

LEVHA: 23 Ekim 1988… Bir serçe, onun anası büyük bir kuş… Büyük kuş, serçeye küçük üzüm çöpü veriyor… Gagadan gagaya… Serçe, hoplayıp zıplayarak onu yerken, bir adam onların hâli ile ilgili olarak bana birşeyler anlatıyor… Orada yeğenim Murad Said de var!

*

NUL-Kuş gagası. “İleri uc”: 86: NUL-Yakut dilinde, “Sıfır”. (Yuvarlak: Tamamlık)… Süryanice, LO MAHNYONO MAŞLMONUTO-Bomboş Devir: 1086: SİBUV-İbranice, “Dönme, devir, deveran”. (Rüya’da gelen mânâ; “Neslihan her yerde demektir!”… Veli sözü: “Her yerde olan, hiçbir yerde değildir!”… Hatırla: Hicri 1400, İslâm İnkılâbı’nın olacağı zamandır!)… LEVHA: 24 Mayıs 1983… Hafif aralık bir göz kapağı… Dikkat edince, tam gelişmemiş bir kuş yavrusunun yayvan gagası oluyor… Uykuyla uyanıklık arasında ve müthiş bir zevk istilâsı altında, bir yazı okuyorum: “Kuş gagasının bir ân yoğunluğunda dudağa benzerliği, cemden ibarettir”… İşaret’ten sonraki “tir” ekini, ben içimden tamamlıyorum… CEM-Yem. “Topluluk”: 43: Ceyl-Yengeç. Nesil. İnsan topluluğu. “Kamer menzillerinden Seretan-Nath”… ULU-Sahibler. Bir şeyin ehli olanlar: 43: CEM-Hükümdar… İBLİ-Deveci: 43: CÜLLÂ-Büyük emir… HALİÇ KONGRE MERKEZİ-29 Kasım 2014’de, “Adalet Mutlak’a” isimli konferansımı verdiğim yer: 1043: VULE-Arnavutça, “Mühür”. (Derviş Muhammed-442 mührü-2014’ün son gecesi farkına vardırıldığım mühür: 1044: Dli-İbranice, Kova. Arabçası, Delv. “Rüyâ’da gelen mânâ; Muhib Efendi’nin Üstadım’a söylediği, Nuru kalbinden kovayla çek!”… Lâtince, Pulex-Pire. “En yüksek sıçrayan”: 44:Qhal-Süryanice, “Düşünce” demek)… LEBBELEB-Dudak’tan dudağa. “Gagadan gagaya”. (Suhruf-Üzüm çöpü, üzüm dalı: 1340: Rakam-Sayıları gösteren işaret. Yazı yazmak. Bütün satıcı, bütün satan… Kamer-Gökteki Ay: 340: Müfekkir-Fikir yürüten. Düşünen. Düşündüren. Fikir gücü… Sifr-Yazılmış nesne, mektub: 340: Safsaf-Serçe. Hâkim. Yüksek düz yer… Rakm-Yazmak. Mühür yapmak: 340: Ramak-Nefes alacak kadar hava, az bir hayat eseri… Ramk-Nazar etmek, bakmak: 340: Remak-Bedende ruhun eseri… İmam-ı Rabbanî: 345: Müfekkire-Düşünce gücü… Ahmed-i Farukî-İmâm-ı Rabbanî: 450: Abdülhakîm, büyük ebcedle): 66: VİN-Kuru üzüm. İrade… Süryanice, LEBONOYO-Kalb şeklinde. “Kalb tab’ına uygun olan”: 2108: DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ-332 mührü. “Büyük ebcedle”.
 

FİKİR
(ŞATRANC-I UREFA’DAN)

 
Şatranc-ı Urefa’nın 34. Kabı, FİKR-Fikir. (levha: 5 Mayıs 1988… Üstadım, yanında yaşlı bir adam, Ahmed Güvenli ve ben… Ben helâdayken, yaşlı adam Üstadım’a, “Senin yazında…” diye onun feyzine dair birşeyler söylüyor… Ben de kendi kitablarım kasdıyla, “Efendim, bir kıymet varsa, sizin feyzinizle oluyor; buna inanıyorum!” diyorum… Üstadım da nazlı bir tasdik edasıyla, “Eee işte!” diyor… Ben elimi yıkamaya davranıyorum… Bu sırada yaşlı adam benim sözümü destekliyor ve “Bizim için fikir İzzet’in!” diye methediyor… Üstadım da, pek benim duymamı istemez bir tavırla, “Hani, sonra da davul, derler!” diye, bir atasözü söylüyor; “Ceket tamam, şimdi pabuç ister!” diye, ikramın arttırılmasına dair… Sonra da bana dönerek, takdir ve medih için, “Sen o yazıyı yazmasan, o orucu zor tutarsın!” diyor… Kastettiği yazı, benim “Tilki Günlüğü-Ufuk ile Hafiye” isimli eserime âit!): 300: AFERİDE-Yaratılmış. Mahluk. (Halk için, Hak akılda, Halk ise görünen varlıktır; Hakka erenlerin gözünde ise, Hakk görünen, Halk akıldadır. Her şeyin ötesi Hakk, erilen her şey mahluktur; ruhun, Hakka bakan yüzünün Hakk, insanda tecelli eden yönüyle mahlûk olması gibi; Yazıda da!)… MUKASMEL-Asası çok şiddetli olan: 300: LENGER-Gemiyi yerinde sabit tutmak için atılan demir lenger. (Yerinde, hakikati sabitlemek gerek)… SARÎ-Gemici. Sirayet eden. (Derya: Deniz… Dery: Bilgi. Bilgi üstünde amel): 300: KINKIN-Yol gösterici kılavuz… ARKÎ-Balık avcısı: 300: Münir-Nurlandıran, ışık veren, ziyâ veren… SIRAT-Etrafı hudutlu işlek cadde. (İslâm’da, bağlı tefekkür): 300: SUDUR-Sadır olma, meydana gelme. “Kalb”. (Mutlak Fikrin Gerekliliği)… RESM-Yazma, çizme, desen. Eser, iz, işaret, nişân, alâmet. Suret, tertib. Âdet, usûl, tavır, davranış. Merasim. Bir şeyi başkalarından ayıran tarif; herşey, kendi hâlinde fikrin yazısı, yazısını yazan: 300: MEZAR-Ölünün gömüldüğü mekan. “Zamanın maksatlılığı”. (Sad harfi-Allah’ın “Mümit-Ölümü yaratan” ismi, Toprak mertebesi, Kamer menzillerinden “Belde”… Revak-ül Uhreviye-Mezar. Ahirete açılan yer. Ahiretin mukaddimesi: 1129: Salih… Kabir-Mezar: 1312: Mirzabeyoğlu… Hı harfi, Allah’ın Hakîm ismi, Şekil-Suret mertebesi, Kamer menzillerinden “Hek’a” da denilen “Nahiye”… Hek’a-Atın göğsündeki yuvarlak ve etli kısım. “Hayâl, kuvvet boşluğu”: 1180: Mehdî Salih Mirzabeyoğlu… Süryanice, Şahyo Kruğyo-Bomboş devir: 1547: Yakinton-İbranice, “Sünbül”… Başak Burcu –Arabça Sünbüle–, unsuru Toprak, tabiatı Kuru-Soğuk, türü Birleşik, yıldızı “Utarid-İkiz”, vücutta tesir yeri zatiyle hareketli “Bağırsaklar”, cinsiyeti Dişi, simya’da “Damıtma” safhası… Arnavutça, Zorre-Bağırsak: 1417: Necib Fazıl Kısakürek… Arnavutça, Zorre Holle-İnce bağırsak: 1450: Salih Mirzabeyoğlu… Bağırsaklar, zararlıyı atıp, faydalıyı tutan… Süryanice, Hagoroyuto Hyoro D’recyono-İslâmî anlayış: 2545= 547: Qaytuno Cnodo-Süryanice, “Ölüm Odası” demek)

*

Süryanice, ZABNO D’RENYO-Düşünce zamanı. “İnsan, üzerinde bulunduğu işin zamanı içindedir”: 337: ŞEBİKE-Balık ağı… ŞEHLEB-Uzun boylu. Boylu boslu: 337: Feveran-Maddi ve mânevî kaynayıp fışkırmak. Köpürmek. Coşmak. Kokunun etrafa yayılması… ŞEVVAL-İlk üç günü Ramazan Bayramı olan ay: 1337: MUSAVVİR-Tasvir eden. Şekil ve suret çizen. (Re harfi, Allah’ın Musavvir ismi, 5. Sema mertebesi, Kamer menzillerinden “Gafr-Örtmek, setretmek”… Gafur-Merhametinden günahları örten ve silen. “Allah”: 1286: Rauf-Çok acıyan, esirgeyen, merhamet sahibi. Allah’ın 99 güzel isminden biri… Naka-i Salih: 1286: Derviş Muhammed-442 mührü. “Büyük ebcedle”… Yengeç-Arnavutça, “Gaffure”: 83: Lebban-Sütçü, süt içen çocuk)

*

Lâtince, CAPUT-Kafa: 412: GOUT-Fransızca, “Gusto”… Yakut dilinde, TOĞO-Niye: 412: TOĞO-“Niçin?”… Lâtince, TAXO-Tahminde bulunmak, hesab yapmak: 1412: TAVGO-Süryanice, “Buluttan çıkan yağmur damlası… Süryanice, ŞAFEL-İndirmek: 412: TAĞO-Süryanice, “Hükümdar”… Lâtince, TEXO-Dokumak. (Ninum-Sümer dilinde, “Bir dokuma tezgahı: 156: Gazyono Qeso-Süryanice, “Ölüm Odası”… Bütün Fikrin Gerekliliği: 2154: Hato Kruğyo-Süryanice, “Yeni Devir”… Süryanice, Helmonoyo-Rüyâ gibi. “Tâbir gerekli”: 154: Mehdî Muhammed)…



Baran Dergisi 511. Sayı