Sanki her yıl hatta bazen yılda birkaç tane seçim, geleneksel olarak gerçekleştirilen bir şenlik gibi herkeste bir coşku heyecan oluşturuyor.

Yine bir seçim arifesindeyiz. Yine üzerimize nereden geldiğini ve nereye doğru yöneldiğini bilmediğimiz bir çığ yaklaşıyor. Seçim denince aklıma ne geliyor veya ne gelmesi gerekiyor bunu da kestiremiyorum. Sanki her yıl hatta bazen yılda birkaç tane seçim, geleneksel olarak gerçekleştirilen bir şenlik gibi herkeste bir coşku heyecan oluşturuyor. Bu demokrasi şenliğine kendimi bildim bileli anlam veremiyorum.

Çocukken de bu böyleydi ama şu anda anlam veremeyişimi çok daha iyi anlayabiliyorum. Her seçimde genel olarak çok sesli gibi görünen bir curcuna hali kendini gösterse de özelde iki tarafın mücadelesi halinde işliyor. Bu iki taraf birbiri ardına naralar ve çığlıklarla birtakım vaatlerde bulunuyorlar, topluma kendilerini sunarken birtakım faydalarından bahsediyorlar.

Mevcut durumda bunlar tabii olarak demokrasi mantığı içerisinde birer retorik yani ikna sanatına dair hadiseler olsa da nasıl ve niçin gibi sorularla hesaba çekildiklerinde içler acısı bir durum ortaya çıkıveriyor. İnsan, hiçbir şekilde zorlanmadan, dümdüz bir şekilde düşündüğünde, demokrasinin bir amaçtan ziyade bir metot olduğunu anlayabilir. Ve bu metodun insana dair olan kısmı da gayedir, yani onunla neyi getireceğiniz asıl meseledir. 

Demokrasinin alt sütunları olarak ikna sanatı demiştik, evet nasıl ve niçin ikna? Buna bakıldığında verilecek cevaplar öylesine kısır ki, iktidarı ele geçirmek uğruna anlayışı dumura uğramış bu insanlar, bir şeyi ya bilmiyorlar ya da farkında değiller. Fert ve toplumun sorunlarını halledici vasıta bir sistemin zarureti… Kurulu düzenin yani mevcut sistemin, insana dair hiçbir meselenin halline dair çözümler oluşturamadığı çok açık değil mi? 

Demokrasinin metot olmaktan çıkarılıp amaç haline getirildiği şuradan belli ki; herkes, tabandan tavana, sokağından yalısına, amirinden memuruna ve dahi parti yöneticilerinden diğer siyasetçilere hepsi ama hepsi demokrasinin olmadığından şikâyetçi. Bu yıllardır böyle ve her zaman böyleydi. Peki, nerede bu demokrasi? Hiçbir şey, iktidarın kendisini seçen halkın gücüne saygı duymayan muhalefeti eleştirmesinden, muhalefetin de yeterince demokrat olmadığı için iktidarı suçlamasından öteye geçmiyor. Biz artık oy vermekten sıkılmışken, siyasetçiler sürekli demokrasi istiyor. İktidarı ele geçiren de, kendi fikirlerini hayata geçirmekten aciz, bu kısır döngülü sistemin yaşamasından öteye geçemiyor. 

Dedik ya, nasıl ve niçin? Artık yeni şeyler söylemenin, yeni şeylerden bahsetmenin, yeni şeyler yapmanın zamanı gelmedi mi? Demokrasi metodu ile hayata geçirilmesi gereken yepyeni bir sistemin zarureti tahminen ne zaman fark edilir? Hiçbir konuda ehil olmayan, şahsiyetine dair hiçbir hadisede pay sahibi olmayan bu toplumun her bir ferdine -ki fert de olabildiğimiz meçhul- oy hakkı sunmak ciddi anlamda ürkütücü hatta korkunç bir meseledir. 

Tarih her daim dünyaya güçlünün hükmettiğini yazmıştır. İktidarı ele geçirmek de adı üzerinde muktedir olmaktır. Kim ele geçirecekse geçirsin ve artık haysiyetli bir tavır içine girilsin diye ümit ediyorum. Demokrasinin kendi kendisini feshetme mantığına sahip aciz bir metottan ibaret olduğu, bu bakımdan sadece bir araç olarak yaşanmaya değer bir hayat gayesi yolunda sadece tek atımlık bir adım olduğu anlaşılsın ve buradan keyfiyet sahibi şahsiyetlere hatırlatılmış olsun. Müslüman olarak, muradımız elbette Allah Resûlü yolunda, Sahabi efendilerimizin ışığında bir idaredir. Ancak bu elbette, bugünkü kemmiyet esası ucuzluğu ve sefilliğiyle, seviyesini insandan aşağıya çekmiş olan çaresizlik metodu demokrasiyle kendisini peyda eden değil. Dedik ya, tek atımlık! Demokrasi kendisini feshedebilir ve ruhu İslam’a bağlı aydın bir toplumun, aydın ve nitelikli şahsiyetleri arasında bir idare mekanizmasıyla kurulacak bir yönetim şekline dönüştürülebilir. Değindiğimiz gibi zaten insanlık her daim güçlünün egemenliği altında yönetilmiştir. Hâkimiyet Hakk’ındır düsturuyla hareket edilerek, iktidarı ele geçirmek ve evrensel ilkeler palavralarından yüz çevirerek güçlünün koyduğu kurallara tabiiyet ve samimiyetle yola koyulma vakti çoktan geldi de geçiyor. 

Değişmeyen sistemin, insan haysiyetini her geçen gün tarumar edip yok etmeye doğru sürükleyişini durdurmaktan ziyade onu daha da şiddetlendiren bu seçimler, artık çok fazla can sıkmaya başladı. Kim güçlüyse seçilsin ve gücünü komple yepyeni bir sistem inşası yolunda kullansın. İhtilâl ve inkılâp zaruridir ve idare devlet işlerinden anlamayan, kendisini gerçekleştirip şahsiyet olamamış, hiçbir alanda varlık gösterememiş insanların belirleyeceği bir müessese değildir. Artık çok sıkıldık!..

Aylık Baran 15. Sayı Mayıs 2023