Zillet ittifakının deep fake, yapay zekâ vs. diyerek kendisini korumaya çalıştığı bu hadise, söyledikleri gibi olsa da "zaten kendi ruh ve fikir sistemlerinin" resme dökülüşü olacaktır. Yani fikren ve hatta zahiren de ortaya koymuş olduklarıyla kendisini açıkça gösteren bir gerçektir.

Seçime sayılı günlerde ortaya ciddi birtakım iddialar atılmaya başlandı. İddiaların net olarak ne olduğu henüz bilinmiyor ancak bilinen bir gerçek var ki millet ittifakı kanadının bu iddialar karşısında ciddi bir paniğe kapılmış olması. Seçim sürecinin ilk günlerinde, ülkede yaşanan elim deprem afeti süresinde seçimlerle alakalı pek konuşmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, afet sonrası faaliyetleri sırasında seçimle alakalı sadece "yakında bunların kim olduklarını da yeri geldiğinde göstereceğiz" şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bu konuya dikkat çekilmemiş olması bir yana sonrasında izlenen politika da gayet soğuk kanlı bir şekilde ilerliyordu, ta ki millet ittifakının, sırtını PKK'ya yasladığını ve destekçisi olduğunu ifade eden HDP ile masaya oturup desteklerini alenen almış olmasına kadar. Geçtiğimiz günlerde bu iddialar henüz ortaya çıkmamışken, PKK destekçisi tutuklu Selahattin Demirtaş'ın bir savunma mekanizmasıyla yaptığını Twitter paylaşımıyla iddialar kendisini göstermeye başladı. Millet ittifakı ortakları da Demirtaş'ın bu hamlesiyle sırasıyla "size bazı belgeler gösterilirse inanmayın" söylemlerini sıraladı ve sosyal medyada yapay zekâ ve deep fake gibi teknolojik bazı kurgu düzeneklerinin tanıtımları yapılmaya başlandı. Son olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "elimizde ciddi kayıt ve belgeler var" demesiyle gündem daha bir alevlendi. Sırasıyla bürokrasi, basın ve bütün sosyal medya bu konunun merakı içerisinde dikkatle hadiseye odaklanmış durumda bekliyor. İşin ilginç tarafı millet ittifakının bu konudaki ciddi paniği ve en başta sergilediği "asılsız ve yapay" diye nitelediği hadisenin daha yeni Kemal Kılıçdaroğlu'nun "namuslu siyaset yapmak lazım" diyerek konu bütününde siyasette gizliliğe saygı esasına doğru evrilmesiydi. Bir diğer cümlesinde de Kılıçdaroğlu yapay zekâ hakkında "17-25 Aralık sürecinde sayın Erdoğan'a da yapmışlardı" gibi, o zaman bu durumu kullanmış olduğunu unutup bambaşka bir tavra bürünmesi de dikkatlerden kaçmadı. Belli ki çok ciddi bir durum var ve bunun kayda alınması kendisini rahatsız ettiği için ve özel alana saygı gereği ifşasının yanlış olduğunu söylüyor. Lakin unuttuğu şey şu ki kendisi Cumhurbaşkanı adayı ve eğer ciddi bir hadise varsa bu memleket meselesi olur. Belli ki çok ciddi ve çok fazla şeyi değiştirecek hadiselerin fitilinin ateşlenmek üzere olduğu bir döneme giriyoruz. Son birkaç gündür diğer bir ayrıntı da millet ittifakı içerisindeki bazı isimlerin Zafer Partisi cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan'a güzellemeler yapmaya başlaması oldu. Bu bir yedekleme ve devir teslim mekanizması mı? Her neyse biz şimdi velev ki bu sözde kayıtları yapay zekâ ve deep fake teknolojisinin bir ürünü olarak kabul edelim.

En mantık gerektiren alan ve hadisede dahi, bu hadiseye ilk yaklaşımı akıl değil her zaman sezgi kavrayışı yapar. Bu deep fake, yapay zekâ söylemleri falan da aslında muradı kestirebilen ve bir ruh ve fikir sistemine sahip olan için daha doğrusu biraz olsun sezgilerinin farkında olan için çok da bir şey değiştirmez. İddialar ve kayıtlar gerçekse ve bunun kabul edilmemesinin mümkün olmadığı bir durum varsa söylenecek zaten pek bir şey yok ki öyle görünüyor, diyelim ki hepsi kurgudan ibaret. Öncelikle bir şeyin nereden geldiği değil, onunla; neyi, nerede, nasıl ve niçin yaptığınız önemlidir. Nihayetinde iki tarafın da dayanağı "haramilik düzenini yıkmak için gerekirse bir kereliğine harami olunabilir" düsturu ve söylemleri olacaktır. Bu da pek tabii olarak her zaman olduğu gibi kuralları koyanın güçlü olan tarafın olduğunu gösterecektir. Bize yani Müslüman halka düşen bakış ve tavırsa, sezgilerimizin yardımıyla hadiseye karşı yaklaşımımızın bir manaya nispetle olmasıdır. Yani cumhur ve millet ittifakı nezdinde bu iki cephe gibi, ruh ve nefs kutbunu tayin edebilecek tek bir mana var ki o da şeriattır. İki tarafın da birbirini haramilikle suçladığı açıkken bakmamız gereken göz hakkı güçlü kılmaktır.

Zillet ittifakının deep fake, yapay zekâ vs. diyerek kendisini korumaya çalıştığı bu hadise, söyledikleri gibi olsa da "zaten kendi ruh ve fikir sistemlerinin" resme dökülüşü olacaktır. Yani fikren ve hatta zahiren de ortaya koymuş olduklarıyla kendisini açıkça gösteren bir gerçektir. Bu konuda sezgilerimiz onlar hakkında bize bu sözde yapay zekanın özde hakikatini zaten sunmuş durumdadır. Buna hiçbir şüphe yoktur! Yapay veya değil, fake ya da gerçek; bir Müslüman için kendi varlıklarının, bütün ortaya koyduklarıyla manası net olarak kötüyü ve zıt kutbu oluşturmaktadır. Harami düzeninin muhafızlığını yapan bu güruhun gerekirse yüz yıl önce geldikleri şekliyle ve her daim kara propagandalarla zulmü yaşattığı gibi "kısasa kısas" haliyle bunu da hak ediyorlar da biz tenezzül etmeyiz. Yapıp ettikleri o kadar meydanda ki en ağır iftiralar bile bunların şahit olduğumuz suçlarına denk olamaz.

Diğer yandan Cumhur İttifakı kanadına baktığımızda asırlık harami düzen karşısında hala iktidarı ele geçirmemiş veya geçirememiş ve güçlü olamıyor olmasının sebebi, aslında elinde var olan gücünü, hakkın ruh ve fikir sistemiyle aslına irca edemeyişindendir. Bu meseleyi yapay veya doğal olarak neticesine ulaştırması ve artık bir ruh ve fikir sistemiyle eşya ve hadiselere manasını yüklemesi gerekmektedir. Müslüman halk artık, özellikle bu ekonomik buhran içerisinde maddeden yüz çevirmiş ve ruhi bunalımlarından kurtulma düşüncesiyle kendilerine hak için son kez oy verme niyetindedir. Ortaya çıkacak olan kayıt ve belgeler her ne olursa olsun Müslüman halk için hiçbir önemi yoktur çünkü zaten zilletin varlık sebebini en ince ayrıntısına kadar fark etmiş ve özellikle PKK ile birlikte açıkça yol yürüdükleri için de emellerini net bir şekilde sezginin de ötesinde müşahede etmiştir. Gereken yapılmalıdır ve bir an önce bu millete tarihi misyonu hatırlatılarak dünyaya adalet ve huzurun getirilmesi şartlarına ulaşma gayesiyle içerideki hainlerin topyekûn bir hamleyle temizlenmesi sağlanmalıdır.

Gözümüz büyük İslam ihtilâl ve inkılâbındadır.

İstikbâl İslam'ındır mutlak müjdesine mazhar olma yolunda devletleşmek dileğiyle...

Görüş: Faruk Hanoğlu