Türkiye, Karadeniz’de 320 milyar metreküp gaz rezervi buldu. Türkiye’nin önümüzdeki süreçteki gelişimi açısından bu rezervin nasıl bir ehemmiyeti var?

Türkiye’nin gelişimi açısından birçok faktör var. Birincisi, doğalgaz bizim enerji ithalat kalemlerimiz içerisinde en büyük paya sahip. Tabii petrol ve petrol ürünlerini birbirinden ayrı kalemler olarak varsayarsak. Petrol ve petrol ürünlerini bir kalem kabul edersek bu ikisi doğalgazı geçiyor onu da vurgulayalım. Bu bağlamda hacim olarak en fazla doğalgaz ithal ediyoruz. İkinci sırada petrol ürünleri ve üçüncü sırada kömür geliyor. Doğalgazın cari açık üzerinde büyük bir etkisi var. Türkiye tükettiği doğalgazın neredeyse yüzde 99’unu hatta yüzde 99’dan biraz daha fazlasını ithal etmek zorunda kalıyor. Şimdi bu yükten adım adım kurtulmaya başlıyoruz. İkincisi, genel olarak enerji dengelerine baktığımızda doğalgaz 2040-2050’ler civarında dünyadaki en önemli enerji kaynağı haline gelecek. Biz kurum olarak bunun 2100’e kadar projeksiyonlarını yaptık. Doğalgazın ehemmiyeti tüm dünyada, özellikle Orta Asya ile Çin, Hindistan gibi ülkelerin enerji açlığını düşündüğümüzde, daha da artıyor. Artık Türkiye’nin enerji alanında eli güçlenecek ve enerji kartına daha fazla yoğunlaşacak. Devletimizin bir vizyonu var; medeniyet coğrafyasına sahip çıkmak. Bizim medeniyet coğrafyamızın anahtarı da enerji. Coğrafyamız enerji kaynaklarıyla dikkat çekiyor. Enerji kartını elimize almamız ve enerji alanında güçlenmemiz medeniyet coğrafyamızda çok daha etkin olacağımız anlamına geliyor. TESPAM olarak Türk ve Türk-İslâm dünyasında enerji birliği ile alâkalı birçok projemiz var. Türkiye’nin eli adım adım güçlenirken devletin de bu yöndeki çalışmalara hız vermesi gerekiyor.

Bu durumun politik olarak nasıl bir tesiri olacak?

Örneğin, Rusya ve İran’la yapacağımız gaz müzakerelerinde. İlk üretimin 2023’ün sonunda gerçekleşeceğini varsayarsak, bu diplomatik olarak birçok yerde kullanacağınız bir argüman olarak cebinizde duracak. Mesela maksimum seviyede yıllık 14-15 milyar metreküp gaz üretimi yaparsak, bu bizim gaz tüketimimizin yüzde 30’u anlamına geliyor. Buna göre bir denge güdülmesi lâzım. Bu zaman alan bir iş. Hemen “pat” diye olacak bir şey değil. Belli bir üretim planlaması yaparak, adım adım planlanacak bir konu.

Elimizde doğalgaz olmasından dolayı, ithal edilirken yapılan anlaşmalarda lehimize bir koz, bir kolaylık sağlayacak değil mi?

Tabiî ki. Mesela satıcılardan pahalıya aldığınız gaz için “Ben zaten bu fiyata üretiyorum, bu fiyatı düşür eskisi gibi olmaz” diyebileceksiniz. Doğalgaz borsası ve piyasaya endeksli fiyatlandırma sistemi oluşturma konusunda Türkiye’nin eli güçleniyor. İhtiyaç bünyesinde piyasa fiyatı mekanizması oluşturabilirsek bu bizim uzun vadede daha ucuza gaz alabilmemiz anlamına gelir. Tabiî bunun yanı sıra asıl hedef ihracatçı olmak. Türkiye’nin en azından gaz ticaret merkezi olması noktasında önemli bir adım olur.

Bunun ekonomiye tesiri nasıl ve ne zaman olur?

Ekonomiye çok yönlü bir tesiri olacak. Ne zaman olur sorusunun cevabı ise şu; gaz üretilmeye başladığı zaman direkt olarak cari açığı azaltıcı bir etkisi olacak. Mesela 2023 yılının sonunda üretime başladığımızı varsayalım, 2024-2025 yılında siz yıllık ortalama 13 milyar metreküp gaz ürettiniz, ilgili yılda gaz fiyatları ortalama 180 dolar. Gaz fiyatları tekrar yükselecek şu an düşük. Fiyatlar hep böyle devam etmeyecek. 2-3 seneye talebin arzdan fazla olacağını ön görüyoruz yaptığımız projeksiyonlar sonucunda. Gaz fiyatları tekrar ortalama 150-180 dolar arasına muhakkak gelecek, spot piyasalar da dahil. O zaman ne olacak? Sizin sattığınız gaz değer kazanacak. Zaten biz ilk olarak o yıllarda üretim yapacağız. O zamanki fiyatla çarptığınızda o kadar geliriniz olacak bu bir. İkincisi, cari açığınız azalacak. Üçüncüsü istihdamın artacak. Bunun piyasalara olumlu yönde yansımaları olacak, para dönecek.

Üretim direkt devlet tarafından gerçekleştirilecek değil mi?

Tabiî. Bu tamamen TPAO’nun işi. Bazıları “TPAO bunu yapamaz, para bulamaz.” diyor, hikaye bunlar. Sizin elinizde somut bir proje varsa, hayata geçmesi için gereken yapılır. Bu projenin şu an 320 milyar metreküp rezerv rakamı açıklandı ama Allah’ın izniyle daha yüksek seviyelere de çıkacak. Rezerv rakamı sürekli yeni verilerle güncellenen bir şey.

Zaten daha yüksek beklentiler vardı.

Rezerv hususunu yorumlayabilmek için eldeki sismik verileri ve benzeri şeyleri görmek gerekir. TPAO dışında kimsenin elinde bunlar yok. Bunlar olmadan konuşan kişiler cahilce haksız söylemler içerisine giriyorlar. Sen, sismik verinin kalitesini bilmiyorsun ki, yorum yapıyorsun. “Tek kuyudan rezerv verilemezmiş.” diyorlar. Bir kuyu olmadan bile rezerv verilebilir. Ama her yeni veri ile rezerv rakamı güncellenir. Petrol mühendisliği kökeni olduğu için ahkâm kesiyorlar. Biz de petrol mühendisiyiz, biz de bu işi yapıyoruz. Siz yapıyorsanız biz de yapıyoruz. Hatta belki biz sektöre daha fazla vakıfız. Neyse, bu hususta ifade edilmesi gereken, verilen rezerv rakamının daha düşük de çıkabileceği veya çok daha yüksek de çıkabileceğidir. Fakat çok daha yüksek seviyelere ulaşma potansiyeli daha yüksek bir ihtimal ihtiva etmektedir.

Cumhurbaşkanının bulunan gaz için yüksek kalite demesini eleştirdiler. “Henüz çıkarılmadan, işlenmeden nasıl anladınız yüksek kalite olduğu.” gibi eleştiriler oldu. Bu hususta neler söyleyebilirsiniz?

Bu hususta test yapıldığını biliyoruz. Bir gaz örneği muhakkak alınmıştır ve test edilmiştir. Öte yandan rezervuar parametrelerine dair bazı veriler elde edilmiştir. Bunlara bakılarak anlaşılır. Bunlar direkt olarak milli petrol şirketimizden alınan verilerdir. Milli petrol şirketi bu verilere dayanarak, bakanlığımızı ve cumhurbaşkanımızı bilgilendiriyor. Ama elinde hiç veri olmayan adamlar bunu eleştiriyor, bu eleştiriler gülünç oluyor. Verileri haiz değilseniz, açıklamalara inanmak zorundasınız. Yakın sahalardaki veriler size bu konularda bilgi verir ama sizin açtığınız kuyudaki veriler geldikten sonra öbür verilerin bir anlamı kalmaz. Sonuçta oradaki potansiyel bir kuyuyla test edilmiş, arkası da gelecek.

Uzman olduğunu söyleyen birtakım kişiler televizyonlarda TPAO’ya dair bazı eleştirilerde bulunuyor.

Bu kişiler duygusal ve siyasî olarak yaklaşıyorlar konuya. TV’de “Bu iş millî değil, TPAO bunu Schlumberger’e ya da Schlumberger’in altyapısına yaptırıyor” diye açıklama yapıyorlar. Alâkası yok. Birincisi Schlumberger bir sondaj şirketi değil, sondajda servis veren bir şirket. En büyük sondaj şirketleri de Schlumberger’den bazı sondaj servis hizmetleri alır. Örneğin log alınması, kuyu testleriyle alâkalı bazı ekipmanlar, sıcaklık, basınçla alâkalı ekipmanlar ve hizmetler gibi. Her sondaj için ekipman götürmezsiniz veya portföyünüze bazı işleri eklemezsiniz, ekipmanları kiralarsınız ya da sondaj esnasında “gel-yap-git” dersiniz. Bu bütün uluslararası piyasada olan bir şey. Schlumberger’den hizmet almak “millîlik değildir” denemez, bu mantıksız bir şey. İkincisi, Türkiye Petrolleri servisi de millîleştirmek için TP-OTC isimli bir şirket kurdu. OTC şirketi çok kısa bir zamanda servis hizmetlerinin neredeyse yüzde 80’den fazlasını kendi başına başarılı bir şekilde yapabilecek bir duruma geldi. Bu çok büyük bir başarı. Schlumberger’in verdiği hizmetlerin çok büyük bir bölümünü biz şu an kendimiz millî bir şekilde yapıyoruz. Öte yandan az önce ifade ettiğim gibi, siz bazı hizmetleri yine bu şirketlerden alabilirsiniz, bu sizin millîliğinize zarar vermez. Sondajı siz yapıyorsunuz, gemi sizin, karar sizin. Bu millîliği neden bozsun. Öte yandan şöyle eleştiriler de var “Bütün kaliteli personeller emekli edildi.” diye. Bu mantıksız. Personel kalitesiyle alâkalı çok yorum yapmamak lâzım. Bu hem eski çalışanları, hem mevcut çalışmaları yaralar. Bakmamız gereken adımlar ve neticeleridir.

Genelde gaz alanlarının altında petrole ulaşıldığına dair bilgiler de var. Bunun ihtimali nedir?

İhtimal var. Testlerle ortaya çıkacak bir şey. Kesin konuşamayız. Ama kuru gaz sahası olduğu açıklandı. Yani kondensat bulma ihtimali yok gibi. Ayrı bir petrol rezervuar bandı var mı bilmiyorum. Sonuçta verilere sahip değiliz.

Karadeniz’de doğal gaza ulaşılması Türkiye’nin Akdeniz politikasını etkiler mi, etkilerse nasıl etkiler?

Akdeniz’deki arama faaliyetlerine motivasyon kazandırır. Tabiî bundan sonra gemilerden bir tanesinin Karadeniz’de çalışacağını öngörüyoruz. Çünkü o sahayı bir an önce geliştirmek gerekiyor. Ama Akdeniz’deki faaliyetlerimize hem finans, hem de motivasyon kazandırır bu durum. Devletin bu bölgede tavizsiz devam etmesi gerekiyor. İnşallah edeceğiz de, hem de daha etkin bir şekilde.

Türkiye ekipman olarak yeterli bir durumda mı?

Türkiye, dünyanın her yerinde sondaj yapabilecek teknik kabiliyete sahip bir ülke. Bununla ilgili ana ekipman ve makine parkı, yani gemileri vs. mevcut. Öte yandan sondajda kuyuda kullanılan bazı ekipmanlar Türkiye’de üretilmiyorsa, dışarıdan sipariş verip alıyorsunuz. Bu da yerlilik konseptini bozan bir durum değil. Ama Türkiye’de piyasa büyürse, Türkiye bunu kendi üretebilecek kapasiteyi haiz. Bu gelişme Türkiye’de sektörel gelişimin de önünü açacaktır. Bu ekipmanları dışardan toplamak şu anki koşullarda çok rahat çünkü petrol fiyatları düşük. Hâlâ düşük olduğu için sektör sıkıntıda. Bu yüzden sondaj ekipmanları üreten yurtdışındaki yabancı şirketlere sipariş verildiği zaman çok hızlı bir şekilde temin ediyorlar. Petrol fiyatları yüksek olduğu zaman verilen siparişlerde üç ay sonraya gün veriyorlardı ama şimdi istediğiniz gibi stokta ne varsa uygun fiyata alabiliyorsunuz. “2023 sonuna yetişmez” diye eleştiriler yapılıyor ama bu sayede yetişme ihtimali çok yüksek.

Gazı üretime geçirmek için verilen süre çok kısa bir süre değil mi?

Operatörün devlet şirketi olmaması süreci çok fark ettirir. 2023 sonuna yetişmez diyenlerin bu bağlamda verdikleri örneklerin durumları hep farklı. Verilen örneklerin hepsinde özel şirketler yer alıyor. İlgili sahaları bunlar işletiyor. Hep bunları örnek veriyorlar. Biz kendimiz işleyeceğiz sahayı. Devlet, milli petrol şirketine “Bunu üreteceksin, ben sana gereken desteği vereceğim.” diyor. Teknik olarak bu süreci yönetmek mümkün mü, mümkün. Romanya’dan örnek veriyorlar, ExxonMobil “Açtığı sahayı bırakıp gitti.” diyorlar. Derinlikleriyle kıyaslama yapıyorlar. Sen öbür projenin ekonomik modelini biliyor musun? Bilmiyorsun, bilmeden yorum yapıyorsun. İlgili şirket yaptığı açıklamada “Vergi hususlarıyla alâkalı anlaşamadık.” diyor. Buna değinen yok. Yeter ki eleştiri olsun!

Burada ise tamamen TPAO’nun kendisine ait olan bir saha var, arkasında devlet desteği var. Diğer kıyas yapılanlarda aynı koşullar yok. TPAO’nun kendi sondaj gemisi var, istediği zaman oraya yönlendirecek, tepe tepe sondajı yapacak. Diğerlerinin böyle bir imkânı yok. Diğer operatör şirketlerinin nitelikleri de yok, kıyaslama yaparken böyle yapmak lâzım. Şu an piyasa boşlukta, işinizi istediğiniz gibi yaptırırsınız. Düzgün bir planlama olursa 2023 sonunda gaz üretimi gerçekleşir inşallah.

Uluslararası politika bağlamında yorumlarsak Türkiye’nin gaz ihracatçısı pozisyonuna gelmesi nasıl bir tesir doğurur?

Kimse Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamaz. ABD de, AB de, Çin de, Rusya da Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamaz. Büyük oyunculardan bahsediyorum. Yunanistan’ı kâle bile almaya gerek yok. Avrupa’nın şımarık çocuğu boş boş konuşuyor. Türkiye’nin burada gaz üretmesi, yeni kaynaklar bulunursa gaz ihracatçısı konumuna gelmesi AB’yi de rahatlatır, diğer tüketicileri de. Dünyanın yeni gaz kaynaklarına ihtiyacı var.

Önemli gördüğünüz, eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Saçma kıyaslar yapılması mantıksız. Bunların hepsi kulp arıyorlar ama ortaya koydukları doneler mantıksız, çürütülebilir doneler. İşi bilmeyenler nezdinde kâle alınıyor. Bunların amacı algı oluşturarak kazanılan başarıları itibarsızlaştırmak, ama bu kadar basit değil bu işler. Bu hususa toplum olarak dikkat etmemiz gerekiyor. Türkiye Doğu Akdeniz’de önüne konan sevr’i yırtmışken, böylesi etkin hamleler atıyorken, devletimizin yanında olmak gerekiyor.

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.

Baran Dergisi 711.Sayı