Rusya’nın insansız hava araçlarıyla Polonya hava sahasına düzenlediği küçük çaplı saldırı, NATO’nun kapasitesini ölçmeye yönelik bir sınavdı. Batı’nın askeri ittifakı bu sınavı kolaylıkla geçebilmeliydi. Ancak öyle olmadı. Polonya yetkilileri, 19 insansız hava aracının Ukrayna üzerinden geçerek kendi topraklarına girdiğini açıkladı. Bu saldırının dozajı, her gece Ukrayna’ya yönelik yüzlerce drone, seyir füzesi ve balistik füzeden oluşan yoğun bombardımanla kıyaslandığında oldukça azdı. Fakat NATO’nun hava savunma araçları, modern savaşın belirleyici unsuru haline gelen bu yeni tehditlere alışık olmadığı için, bazı dronelar Polonya içinde derinlere kadar ilerleyebildi.
Dünyanın en gelişmiş askeri sistemlerinden bazıları (Polonya ve Hollanda savaş uçakları, Alman hava savunma ekipmanları, İtalyan gözetleme uçakları) bu saldırıya karşı harekete geçirildi. Ancak yaşananlar, NATO ülkelerinin güvenlik tehditlerini doğru değerlendirmekte ve ulusal çıkarlarını korumakta ne kadar yetersiz kaldığının yeni bir göstergesi oldu.
Son birkaç yılda Rusya’nın drone ve füzeleri zaman zaman Polonya topraklarına sızdı fakat sonuç değişmedi; hiçbir ciddi yaptırım veya karşılık verilmedi. İttifak üyeleri, yakın tehditlere karşı hazırlık yapmak bir yana, gelecekteki savaşlara da hazırlıksız. Bu zayıflık Putin’i cesaretlendiriyor; Rusya’nın NATO hava sahasını pervasızca ihlal etmesine yol açıyor ve üye devletlerin kendi güvenliklerini korumaktan aciz oldukları izlenimini güçlendiriyor.
ABD’nin NATO Büyükelçisi Matthew Whitaker, X üzerinden bir açıklama yaparak “NATO müttefiklerimizin yanındayız, topraklarının her karışını savunacağız” dedi. Ancak ittifakın en güçlü üyesinin lideri farklı tonda bir dil kullandı. Donald Trump, Truth Social’da yaptığı paylaşımda yalnızca, “Rusya Polonya hava sahasını drone’larla ihlal mi ediyor? İşte yine başlıyoruz!” dedi. Ne Avrupalı liderler gibi sert bir kınama yaptı ne de ABD’nin olaya karşı ne tür bir adım atacağını açıkladı. Washington, saldırıyı bertaraf etmede özel bir rol üstlenmedi.
ABD’nin bu belirsiz tavrı, Avrupalı müttefikleri de ne olduğunu açıklamakta zor durumda bıraktı. Normalde Putin’in hamlelerini açık bir şekilde yorumlayan Polonya Başbakanı Donald Tusk bile olayı “Polonya hava sahası çok sayıda Rus drone’u tarafından ihlal edildi” sözleriyle tarif etti. Oysa Ukraynalılar için yalnızca 19 drone’luk bir saldırı, sessiz geçen bir gece sayılır.
Tusk ayrıca “doğrudan tehdit oluşturan drone’ların düşürüldüğünü” söyledi. Bu ifade, NATO’nun tüm araçları vurmak yerine bir tür önceliklendirme yapmış olabileceğini düşündürüyor. NATO ülkeleri, Ukraynalıların çok daha düşük maliyetle başardığı hava savunmasını, aşırı pahalı sistemlerle sürdürmeye çalışıyor. Bu olay, NATO’nun aynı anda yüzlerce drone ve füzeyle saldırıya uğraması halinde nasıl bir performans göstereceğine dair güven vermiyor.
Dahası, yaşananların kasıtlı olduğuna dair tüm işaretlere rağmen, NATO yetkilileri olayı temkinli bir dille savuşturmayı tercih etti. Komşu Slovakya ve Macaristan (Putin’le yakın ilişkiler kuran ülkeler) hiçbir ihlal yaşamadı. NATO Sözcüsü Allison Hart, X hesabında sadece “çok sayıda drone Polonya hava sahasına girdi” demekle yetindi. Polonya bile saldırıyı “saldırganlık eylemi” olarak adlandırmakla kararsız kaldı. Görünüşe göre müttefikler, ABD’den destek gelmeyeceğini bildikleri için hâdiseyi “küçük bir şeymiş gibi” göstermeyi tercih ediyor.
Ayrıca, Ukrayna üzerinden geçerek NATO topraklarına yönelen saldırılara karşı, Ukrayna’nın hava savunmasına doğrudan destek verilmesi gerekiyordu. Ancak bunun yerine çok uluslu bir başarısızlığa tanık oluyoruz.
NATO ülkeleri, Putin’in yayılmacılığı karşısında en çok tehlike altında olanlar dahi, bu tehdidi göğüslemeye hazır değil. Asıl stratejik tehlikenin farkına varmış değiller. Artık Amerikan liderliğine güvenemezler. Trump, Avrupalı müttefiklerin güvenliğine ilgisiz görünüyor; hatta kimi zaman Putin’le iş birliğine istekli bir görüntü veriyor. NATO ülkelerinin güvenliği, giderek ABD’nin desteğine değil, Ukrayna’nın direncine daha çok bağlı hale geliyor.
Kaynak: Baran Haber