Döndürüp dolaştırdılar, 50 yıllık Cumhuriyetin son ikinci yarısında, mahsullerini kemaliyle elde ettiler. Bugünün delikanlısı, tarihine, ananesine, aile terbiyesine, Müslüman anne sütüne, tek kelimeyle İslâm’a bağlı bir zümre müstesna, devrin mümessili olarak hastahenelik bir örnektir.

Şöyle:
Hazmî cihazı bir davul, onun altında tenasülî cihazı bir tokmak, hepsinin üstünde de dimağî cihazı, nohut tanesi büyüklüğünde, dumûra uğramış bir uzuv... O davul ve altındaki tokmak bir iplikle bu nohut tanesine bağlıdır; ve onları taşıyan, nohut tanesi değil, asıl nohut tanesini ardından sürükleyen, o davulla o tokmaktır.

Bugün bütün dünyanın kaybedilmiş idealler ve onun neticesi ruhî nizam buhranı yüzünden, kaybettiklerinin bir nevi öcü olarak korkunç bir (seks) cinnetine düştüğü muhakkaktır. Fakat böyle hâile demlerinde milletler, kolera salgınına karşı aşı gibi, kendilerini millî sağlık (faktör)leriyle, yâni ananeleri, ahlâkları, imanları ve imanlarıa bağlı kanunlarıyla müdafaa edecekleri yerde, bütün bu kurtarıcı (faktör)leri kaybetmiş olmaktan gelen bir kolaylıkla hastalığın koynuna düşerken, Türkiye, bir iç çekişte illet tarafından yutulmuş. Hattâ illetin merkezlerinden biri haline getirilmiştir. İlericiler memleketi yükselttikleri "çağdaş uygarlık" seviyesinden ötürü, tokmaklarını davullarına vurarak böbürlenebilirler.

Yakında, anne, evlât, kız kardeş, teyze ve hala bağının bile engel olamayacağı; ve en kötüsü, göz önünde burun silmek kadar tabiîleşen bu (seks) cinneti içinde, 1.5 milyonluk fuhş albümü alıcısını kösteklemek, yarım milyonluk lânet ediciye de icra vasıtalığı tanımak mümkün olmadığına göre, acaba savcıyı olsun harekete getirebilmek imkânsız mıdır?

Savcı bir kurtarıcı değil, kötülük takipçisidir ve her tarafından delinmiş, su alan ve batmak üzere bulunan bir gemide, onun yüksükle boşaltacağı sudan ne hayır gelebilir? 19 Mayıs günü merasimine engel olmak veya bütün gece kulüplerini kapattırabilmek hariç savcının elinden ne gelebilir?

Ziyanı yok; biz, bu her tarafından su alan gemide, yüksük kadar olsun, su boşaltma şuuruna şahit olmakla saadet kazanabiliriz.

Fuhş edebiyatı ve (seks) cinnetinin en hâkim ve tesirli karargâhı basındır, türlü yayınlardır; ve bunlar doğrudan doğruya savcının murakabe ve takdiri altındadır. Kanunun, "gericilik" sayılan her türlü ahlâk sınırlamalarına aykırı genişliği malûm olduğu halde, yine de "umumî ahlâk" ve "müstehcen" tabirleriyle belirtilen, bu gibi hallerde takibi amir kayıtları vardır.

Sırtında bir sürü yük ve ruhunda binbir tesir, ne tarafa yöneleceğini bilemez hale getirilen Cumhuriyet Savcılarına, gönüllerinin en mahrem noktasına nakışlı kanun maddesine göre hareket etmelerini tavsiye ederiz.

Necip Fazıl Kısakürek – Türkiyenin Manzarası, s.98