Türkiye televizyonlarında bir kez daha utanç verici bir sahneye şahit olundu. Turkuvaz Medya Grubu’na bağlı ATV'de yayınlanan "Esra Erol’da" programında, kayınvalidesiyle gayrimeşru ilişkisi her türlü detaylarıyla ortaya serildi. Bu hadise, canlı yayında detaylarıyla teşhir edilerek kamuoyunun gözleri önüne serildi.
Ahlaki sınırların ötesine geçen bu yayın, yalnızca ferdi bir sapkınlığın televizyon ekranlarına taşınması değil, Türkiye'de uzun süredir süregelen bir kültürel çöküşün medya eliyle nasıl yükseltildiğinin müşahhas misali oldu.
“Evlenme programı” maskesi altında içtimai tahribat
2000’li yılların ortalarından itibaren gündüz kuşağında yayınlanan evlilik programları, başlangıçta “sosyalleşme ve eş bulma” maksadıyla sunulsa da zamanla halkın mahremini, aile içi sırlarını, cinsel gerginlikleri ve şiddeti teşhir eden, adeta birer reyting tuzağına dönüştü.
Bu bağlamda Turkuvaz Medya’nın yıllardır yürüttüğü bu yayın politikası;
-
Toplumun değer yargılarını erozyona uğrattı,
-
Aile kavramını sıradanlaştırdı,
-
Mahremi magazinleştirdi,
-
Ve en tehlikelisi, ahlaksızlığı meşrulaştırdı.
Söz konusu hadisede, ahlaki ve hukuki haller bir kenara itiliyor, ailenin en mahrem sınırları milyonların gözü önünde çiğneniyor. Televizyonun toplum üzerindeki tesiri düşünüldüğünde, bu tür yayınların sıradanlaştırdığı “ayıp” ve “günah” kavramları, genç nesiller için artık sadece ekran figürleri hâline geliyor.
Turkuvaz Medya'nın amacı ne?
Bu tür yayınlar, sadece reyting değil, aynı zamanda kültürel yozlaşmanın temellerinin atılmasına hizmet ediyor. Televizyon, ideolojik bir savaş aracı olarak kullanılıyor ve içtimai değerler yavaşça erozyona uğratılıyor. Ahlaki sınırlar esnek hale getiriliyor, sapkınlıklar normalleştiriliyor ve toplumun temel yapı taşları zayıflatılıyor.
Turkuvaz Medya, ticari çıkarların ötesinde bir gayenin mi peşinde? Medya organları, seyircilerin zihni yapısını bozmaya ve onları daha kolay yönetilebilir hale getirmeye çalışıyor. Bu yayınlar, toplumun ahlaki çöküşüne yol açıyor ve kültürel değerler yok ediliyor.
İfsad olmuş bir toplum üzerinden daha çok kazanç sağlama emeli güden medya tilkileri her türlü rezalet ve pisliği alenen yaymada hiçbir beis görmüyor. Terbiye ve edepten mahrum kalmış kitleleri kendi hayasızlıklarına bağımlı kılacak sinsi içeriklere zemin hazırlayan Turkuvaz Medya, 10 yıldan fazladır yaptığı programlarla manevi değerleri uçurumun ağzına getirmede büyük rol oynadığının farkında değil mi?
Toplum olarak bu rezaletlere dur denmeli
RTÜK başta olmak üzere, kamu otoritesi ve denetim mekanizmaları, toplumun değerlerine açıkça savaş açan bu yayınlara karşı derhâl harekete geçmelidir.
Bu sorumluluk İslâmî hassasiyet taşıyan STK’lara, cemiyetlere ve her bir fert olarak millete de düşmektedir.
Toplumun ifsadına hizmet eden, aile yapısını temelinden dinamitleyen bu ahlâksız programlara karşı topyekûn bir duruş sergilenmelidir.
Baran Dergisi