İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik yürüttüğü yıkıcı saldırılar, artık bizzat İsrail'in en itibarlı sivil toplum kuruluşları tarafından "soykırım" olarak adlandırılıyor. Ülkenin önde gelen insan hakları örgütleri B'Tselem ve İnsan Hakları İçin Doktorlar-İsrail (PHRI), yayımladıkları sarsıcı raporlarla, İsrail devletinin Gazze'deki eylemlerinin, uluslararası sözleşmelerde tanımlanan soykırım suçunun tüm unsurlarını karşıladığını delilleriyle ortaya koydu.

Bu tarihi açıklamalar, sahada yaşanan insanlık trajedisinin vahametini ve İsrail'in Filistin halkını topyekûn bir yok oluşa sürükleme politikasını kendi içinden gelen seslerle tescil etti.

İsrail'in Kendi Kurumundan Tarihi Suçlama: "Bizim Soykırımımız"

İsrail'in en büyük insan hakları merkezi olan B'Tselem, "Soykırımımız" başlığıyla yayımladığı raporda, İsrail'in Gazze'deki politikasının, Filistin toplumunu kasıtlı olarak yok etmeye yönelik koordineli bir devlet eylemi olduğu sonucuna vardı. Rapor, İsrailli üst düzey siyasetçilerin ve askeri yetkililerin "Gazze'yi haritadan silme" yönündeki açıklamalarını delil göstererek, sahadaki yıkımın tesadüfi olmadığını, aksine bilinçli bir planın parçası olduğunu belirtti. B'Tselem, sivil altyapının, hastanelerin, okulların ve evlerin sistematik olarak yok edilmesini, "toplumsal dokuyu ortadan kaldırmaya yönelik devlet öncülüğünde bir çaba" olarak nitelendirdi.

Benzer şekilde, İnsan Hakları İçin Doktorlar-İsrail (PHRI) örgütü de yayımladığı hukuki-tıbbi analizde, İsrail'in askeri operasyonunun Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nin kriterlerini karşıladığını açıkladı. PHRI, özellikle Gazze'deki sağlık sisteminin "kasıtlı ve sistematik bir şekilde yok edilmesini" belgeledi. Raporda, hastanelere yönelik doğrudan saldırılar, tıbbi yardımların engellenmesi ve sağlık personelinin hedef alınmasının, "Filistin nüfusuna bir grup olarak zarar vermeyi amaçlayan kasıtlı bir politikanın" kanıtı olduğu vurgulandı.

Açlık Bir Savaş Silahı Haline Getirildi

Raporlar ve sahadaki tanıklıklar, İsrail'in "açlığı bir savaş silahı olarak kullandığı" gerçeğini de gözler önüne seriyor. Gazze'den dönen doktorlar, yetersiz beslenmeden ölen çocukların sayısındaki artışa dikkat çekerken, Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) gibi uluslararası kuruluşlar, İsrail kuşatmasının halkı ölüme terk ettiğini ve yardım görevlilerinin bile yiyecek bulamadığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler, İsrail'in izin verdiği sınırlı yardımları "okyanusta bir damla" olarak nitelendirirken, en çarpıcı itiraflardan biri de bizzat ABD'nin kendi yardım ajansı USAID'den geldi. USAID'in bir iç değerlendirmesi, Hamas'ın BM yardımlarına el koyduğuna dair hiçbir kanıt bulunmadığını ve Gazze'deki açlığın tek ve asıl nedeninin İsrail'in uyguladığı abluka ve kuşatma olduğunu ortaya koydu.

ABD'nin Rolü: Onay ve "Suç Ortaklığı"

İsrail'in bu suçları işlemesindeki en büyük güvencesi ise ABD'nin sağladığı koşulsuz destek olmaya devam ediyor. Her ne kadar ABD içinde çatlak sesler yükselse de, yönetimin genel tutumu bu politikaların devam etmesini sağlıyor.

Terörist Netanyahu, Suriye'de işgalden vazgeçmiyor
Terörist Netanyahu, Suriye'de işgalden vazgeçmiyor
İçeriği Görüntüle
  • İtiraf Gibi Eleştiriler: Senatör Bernie Sanders, İsrail hükümetini "kitlesel açlığı etnik temizlik için kullanmakla" ve bir "yok etme kampanyası" yürütmekle suçladı.
  • Çelişkili Adımlar: Başkan Donald Trump, Gazze'de "gerçek bir açlık" olduğunu kabul ederek bölgeye "gıda merkezleri" kuracaklarını açıklasa da, bu adım İsrail'i doğrudan suçlamaktan kaçınan ve yetersiz kalan bir hamle olarak görüldü.
  • Savaş Stratejisinin İfşası: Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham ise İsrail'in Gazze'de, ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'nda Tokyo ve Berlin'de yaptığı gibi sivil kayıplarını göz ardı eden topyekûn bir saldırı stratejisi izleyeceğini söyleyerek, işlenecek savaş suçlarının adeta önceden haberini verdi.

En net eleştiri ise, aralarında üst düzey diplomatların da bulunduğu 12 eski ABD'li yetkiliden geldi. Yayımladıkları mektupta, Washington'un İsrail'e sağladığı kesintisiz diplomatik ve askeri desteğin, ABD'yi "Filistin halkının öldürülmesi ve aç bırakılmasındaki suç ortaklığına" dahil ettiğini belirttiler.

Sonuç olarak, bizzat İsrail'in kendi saygın kurumlarının raporları, Gazze'de bir soykırımın ve insan eliyle yaratılmış bir kıtlığın yaşandığını kanıtlarla ortaya koymaktadır. ABD yönetiminin ise, kendi içindeki eleştirilere ve sahada yaşanan vahşete rağmen, İsrail'e sağladığı silah ve diplomatik kalkan ile bu insanlık suçlarının en büyük destekçisi ve ortağı konumunda olduğu bir kez daha tescillenmiştir.